Ömründen uzun idealleri olan muhteşem bir cumhuriyet kadını

18.09.2020 10:17

Sevgili okurlar geçen 15 Eylül'de hayatını kültürel mirasa, eğitime ve çocukların geleceğine adayan örnek bir insanı kaybettik. O kişi eşi İnan bey ile birlikte Antalya’mıza da büyük hizmetleri olan Cumhuriyet kadını Suna Kıraç idi.  

2 yıl önce başkanlığını Yeliz Gül Ege’nin yaptığı Antalya Tanıtım Vakfı ve Antalya Kadın Müzesi tarafından  “Jale İnan Yılın Kadını” ödülüne layık görülen Suna Kıraç, eşi İnan bey ile birlikte Antalya Kaleçi’nde; aralarında eski bir ortodoks kilisesinin de olduğu tarihi binaları restore ettirip Akdeniz medeniyetleriyle ilgili araştırmaların yapıldığı bir merkezi kente kazandırmışlardı.

Kıraç çifti bununla da yetinmeyip 2001 yılında gecekonduların yoğun olduğu Kepez ilçesinde de bir eğitim parkını kurmuşlardı. Ayrıca Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nın eski binasının yerinde 2014 yılında inşa edilen Antalya Kültür Sanat Merkezi’nin ( AKS) yapımına da destek olmuşlardı. İstanbul’da kurdukları Pera Müzesi'nin imkanlarını da AKS’ye açmışlardı.

Ömründen uzun idealleri olan o cumhuriyet kadınını 18 mayıs 1996 tarihinde Antalya Kaleiçi’ndeki Suna inan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi’ni (AKMED) açtıkları gün tanıma imkanım olmuştu. Gazetecilik hayatımın ilk yıllarıydı.

Evlat edindikleri kızları ipek ile birlikte açılışa katılan Suna ve İnan Kıraç çifti o gün çok ama çok mutluydu. Bölgedeki arkeolojik kazı ve araştırmaların yanı sıra Selçuklu ve Osmanlı dönemiyle ilgili bilimsel çalışmaları desteklemek amacıyla kurulan AKMED kısa süre içinde kültür ve sanatın kalbinin attığı bir merkeze dönüşmüştü. Konferanslar, seminerler düzenlenip sergiler açılıp bilimsel çalışmalar yayınlanıyordu.  

Suna ve İnan Kıraç çifti ellerindeki bütün imkanları araştırmacılara ve bilim dünyasının hizmetine sunmuştu. Ben de o açılıştan sonra Kaleiçi AKMED’in müdavimlerinden biri olmuştum. Arşivlerinden yararlanıp, buradaki çalışmaları takip edip haber yapmak için sık sık AKMED’i ziyaret ediyordum. AKMED’in başında ise uzun yıllar Antalya Müzesi'nin müdürlüğünü yapan Kayhan Dörtlük vardı. AKMED’i ziyaret ettiğim bazı günlerde  zaman zaman Suna hanımla ve İnan beyle karşılaşıp sohbet ediyorduk. Antalya ile ilgili daha birçok projesi vardı Suna hanımın. Bunları anlatırken gözleri parlıyor, heyecanlanıyordu. O dönemde Kaleiçi’ndeki tarihi Karamolla Mescidi'ni de restore ettirmişlerdi.
Ama bir süre sonra eskisi gibi artık göremez olmuştuk kendisini. Çünkü 2000’li yıllara doğru ALS hastası olmuştu. Eskisi kadar sık olmasa da Suna hanımın zaman zaman Antalya’ya gelip özel aracıyla müze ve ören yerlerini gezdiğini duyuyordum. AKMED’in çalışmalarını de yakınen takip ettiğini biliyordum. 

Kaleiçi Karamolla Mescidi

AKMED’in nasıl kurulduğuna gelince; işte bu olayın perde arkasında ise ömür boyu devam eden bir aşk hikayesi ve Antalya sevdası yatıyor. 

1970’lerde Antalya’nın ilk 5 yıldızlı oteli Talya’yı yaptıran Vehbi Koç bir Antalya sevdalısıydı. Bu nedenle sık sık burada kalıyordu. .Hatta 1996 yılı şubat aynda vefat eden Vehbi Koç hayata Antalya’da veda etmişti. Koç’un kızlarından Suna Kıraç da bir Antalya aşığı idi. Suna hanım da 1980’li yılların ortalarından itibaren eşiyle sık sık Antalya’ya gelip Kaleiçi’nde tarih yolculuğuna çıkıyorlardı.

AKMED 

Bu sevginin ışığında Kaleiçi’nde gezerken eski bir konakla tapu kayıtlarında depo olarak geçen eski bir kiliseyi görmüşlerdi. Suna hanım ne olduğunu bilmedikleri metruk haldeki bu yapının durumuna çok üzülmüştü. 

Uzun süredir eşi adına bir müze yaptırmayı düşünen İnan Kıraç ise bu hayalini gerçekleştirmek için Antalya Kaleiçi’nde karar kılmıştı. Sonra da tapu kayıtlarında depo olarak geçen  tarihi kilise binasını satın alıp eşinin adına müze yapmak için çalışmalara başlamıştı. İnan Kıraç 3 haziran 1991 tarihinde eşinin 50’inci yaşına girdiği gün bir mektup yazarak eşine bu hayalini açıklamıştı. İnan Kıraç eşine yazdığı  mektubunda şunları söylemişti:

“Sevgili Suna’cığım, Bugün 3 Haziran 1991. Elli yaşına bastığın gün. Bu süre içinde 24 yılın benimle geçti. Seni sevdim, en güzel anılarımı, bütün mutluluklarımı seninle paylaştım. 

Bu sene mali imkanlarımın bana verdiği durumu değerlendirerek, Antalya’da Barbaros Mahallesi’nde tarihi bir kiliseyi senin için alma fırsatı buldum.  

Sevgili anneciğinin ismi bugün Sadberk Hanım Müzesi adıyla yaşamakta. Kültür varlığımızın pek çok eseri de bu çatı altında korunabilmekte. Sizler, çocukları olarak, bu eserin yaşayabilmesi için elinizden her geleni yapmaktasınız.  

Benim de tek arzum, bu Allah’ın evinin bundan böyle senin adını taşıyan bir müze haline dönüştürülmesidir. Binanın restorasyonu ile beraber bu müsaadeyi alabilmek için gereken çalışmaları yapacağımdan emin olabilirsin.  

Suna’cığım, bu mektubuma ek olarak kızımız İpek’e de bir mektup yazıyorum. O da sizler gibi annesine layık bir çocuk olur ve senin adına yapılacak bu kuruma sahip çıkar ve onu mükemmelleştirerek çocuklarına bırakır.         

Suna’cığım, yeni yaşını kutluyor, hep birlikte nice mutlu seneler diliyorum.  

Seni çok öpüyorum, canım benim. 

İnan Kıraç”

İnan Kıraç aynı gün  kızları İpek’e de bir mektup yazarak yapılacak olan müzeyi yaşatmasını vasiyet etmişti. 

İpek Kıraç’a yazılan mektupta şunlar yazılıydı:

“Sevgili İpek’çiğim. Bugün 3 haziran 1991. Annenin 50’inci yaş günü. 7 Haziran'da sen ilkokul birinci sınıfı bitirmiş olacaksın. Annene Antalya’da Barbaros Cadesinde Kaleiçi’nde çok sevdiğimiz fakat bir fırsatını bulup bugüne kadar alamadığımız çok eski bir kiliseyi aldım. Kendisine ilişikteki mektubu yazarak bu binayı doğum günü hediyesi olarak veriyorum. Ayrıca bu binanın restorasyonu ile beraber müze haline dönüşmesi için elimden geleni yapacağım. Senden istediklerim; buranın büyümesi ve yaşaması için maddi ve manevi desteği hayatın süresince vermendir. Senin ailemize katılışından sonra yani son 7 senemiz dolu dolu ve mutlu geçti. Seninle beraber dünya görüşümüz değişti İpek’çiğim. Sadberk Hanım Müzesi’nin büyümesinde annenin çok büyük katkıları olmuştur. Senin de annenin adına kurulacak böyle bir yeri en iyi şekilde yaşatacağına ve büyüteceğine olan inancım sonsuzdur. İnan Kıraç”

Suna hanımın 50’inci doğum gününde yazılan bu iki mektup bugün o restore edilip müzeye dönüştürülen tarihi kilisenin hemen giriş kapısının sağında teşhir ediliyor. Bu mektupların üzerinde ise Suna ile İnan Kıraç çiftinin gençlik yıllarında göz göze dans ederken çekilen fotoğrafları yer alıyor. 

Özetle; hayatını kültüre, sanata, kültür mirasını yaşatmaya, gençlerin eğitimine, bilgiye ve geleceğe adayan Suna Kıraç’ı ve ona tutkuyla bağlı olan İnan Beyi anlatmaya kelimeler yetmez. Güle güle ömründen uzun idealleri olan cumhuriyet kadını.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları