Milletin Sesi Mehmet Akif -7-

09.10.2020 11:10

Asım’ın Nesli İdeal Gençlik:

Değerli Dostlar!

Cumanız mübarek olsun.

Her şeyden önce Asım’ın Nesli deyince anlayacağımız; “ İyi  İnsan” olma hedefinde umudu, heyecanı, davası ve derdi olan, uğruna mücadele vereceği bir ideali ve bu idealinin insanlığın faydasını olmasına dikkat gösteren, iki gününün bir olmaması için azimle yarının ufuklarına gözünü dikmiş, Sevgili Peygamberim’in (s.a.v.) "İlim Çin’de de olsa gidin onu alın” emrinin peşinde koşan, gecesini gündüzüne katan, ilim ve irfanının arayışında olan cevval bir gençliktir...

Asım’ın Nesli, Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle, ”Kim var “denildiğinde,sağına soluna bakmadan “ BEN VARIM” diyen gözü pek gençliktir...

Yeni Türkiye’nin “ Şahikadan Şahikaya” taşınan yolculuğunda Asım’ın Nesli ile dünyanın öncüsü ve hamisi olan bir gençliktir...

Asım’ın Nesli olan gençlik; vatanını, milletini her türlü şeyin üstünde tutan, bütün değerlerini sevip onlara sahip çıkan, tarihinden ders çıkarıp ona göre geleceğini inşa eden bir gençliktir...

Asım’ın Nesli olan gençlik; haksızlık karşısında susmayan, adaleti ve adaletli olmayı erdem kabul eden, türlü türlü entrikalara ve zulme karşı sözleriyle, bileğiyle, özgüveniyle ve gerekirse canı pahasına, göğüs geren bir gençliktir...

Asım’ın Nesli olan gençlik; ülke çıkarlarını her şeyin üstünde tutan, şahsi çıkar gözetmeden milletinin refahını artırmak için gecesini gündüzüne katan, yaptıklarını asla bir menfaat beklemeden yapan vefalı ve çalışkan bir gençliktir...

Asım’ın Nesli olan gençlik; Milli ve yerli değerlerle donanmış dilinin, dininin, aklının, ilminin, inandığı tüm insani değerlerin davasını savunan bir gençliktir...

Asım’ın Nesli olan gençlik; kitap okuyan, millî, manevi ve yerli değerlerle donanmış çıtası ve kalitesi yüksek, düşüncelerini özgürce söyleyebilen, saygılı ve kendini bilen erdemli ve dindar bir gençliktir...

Asım’ın Nesli olan gençlik; geleceğe sağlam adımlarla yürüyebilen, Muasır Medeniyetler Seviyesi ’ne ulaşabilmek için elinden gelen gayreti gösteren, sentezleyen, sorgulayan bilgi ve becerilerini daima yenileyen, davasına sahip çıkan bir gençliktir...

Aşağıdaki özeti üstad, yazar Sayın Mehmet Nezir Gül Beyefendinin eşsiz “Duruşunu Bozmayan Adam Mehmet Akif Ersoy” adlı eserinden derlemeye gayret ettim.

“Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.”

Mehmet Akif Ersoy

Her din, fikir ve ideolojinin gençlerle ilgili

Bir hedefi vardır.

Bunu, var olmak, geleceğe güvenle bakmak, ilkelerini bir sonraki besle aktarmak, toplumu inşa etmek için yaparlar.
....

Yakın tarihimizde Necip Fazıl Kısakürek ; ideal  genç olarak “ Mehmet”’e seslenmiş, Büyük Doğu Gençliğini  hedeflemiş,

Sezai Karakoç; diriliş neslini oluşturmaya çalışmıştır.

Mehmet Akif’ de görmek istediği, özlediği nesli, ASIM’ın şahsında karakterize etmiştir.

Bu usta kalem, vatan ve iman sevgisi kokan satırlarıyla günümüze ulaşmıştır.

Eserlerinde ısrarla vurguladığı medeniyet ve özenti arasındaki ince çizginin aşılmaması konusundaki telkinleri, geleceğe daha sağlam adımlar atmamız konusunda yolumuza ışık tutar.

Ülkesini İslamiyet benliğinde barındırarak geleceğe emin ve güçlü adımlarla yürümesini kendine gaye edinmiş ve bu gayesi uğruna her şeyi göze almış vatan sevdalısı bu adam, iman dolu yüreğini ve cesur kalemini koymuştur ortaya.

Onun yazılarında kendi davasının ruhu vardır.

Her satırda kalpleri okşayan, “Sen Türk evladısın, yaparsın!” deyip sırtımızı sıvazlayan, ecdadımızın soluklarını ensemizde hissedercesine dün ve bugün arasında köprü olan, memleket kokan, iman kokan bir ruh...

Ve bu ruhu kendi benliğine katıp davasını, yeni alınmış ve her türlü leke ile tehlikeden gözü gibi sakınılan değerli bir elbise gibi üzerinde taşıyan bir insan, büyük dava adamı, davasının has adamı Mehmet Âkif...

Kalp ritimlerimizi değiştiren bir kalp yatar kaleminde bu cesur yüreğin.

Kah “Azmine sarıl sımsıkı! Bak ne olursun!” der, umuda yelken açmamızı sağlar,

Mehmet Âkif Ersoy sadece İstiklal Marşı’nın şairi değildi.

Âkif gönlü, kalbi ve yüreği ile yazan, yalnızca bir şairden ziyade bir dava adamı ve bir gönül adamıydı.

Kalbindeki milletine, dinine ve devletine duymuş olduğu o saygıyı ve sevgiyi hiçbir zaman yitirmemiş bir millet adamı yani bir dava adamıydı.

Ona millet olarak bir minnet borcumuz var .

Ve ona olan bu minnet borcunu ödemek ise onu okumakla, anlamakla ve hissetmekle, dünya görüşü ve düşüncesi ile güç karşısındaki o asil dik ve onurlu duruşunu tanımakla, anlamakla gerçekleşir.

Yalnızca belirli gün ve haftalarla Mehmet Âkif’i anmak ile onu tam anlamıyla anlamış veya hissetmiş olamayız.

İstiklal şairini sürekli okuyarak ve anarak onun ne kadar büyük bir şair ve hatta ne kadar büyük bir mütefekkir olduğunu anlayabiliriz.

Onu iki saat anarak veya iki saat okuyarak anlamamız mümkün değildir.

Çünkü o en zorlu günlerde milletin içinde yaşamış, millete Hakk’ı hakikati göstermeye uzun yıllar boyunca çalışmış, asırlarca bu büyük milletin kalbinde kahraman olarak yer edinmiş bir insandır.

O bir dava adamıydı. Asla davasından geri dönmeyen bir şahsiyetti.

Bütün bir hayatını Hak için halka harcamıştı.

Hiçbir zaman Verdiği sözlerden asla geri dönmemişti.

Tek ve yegane kurtuluş yolunun Allah’ın ipine sımsıkı sarılmakta olduğunu hiçbir zaman unutmamış ve yaşamın bu doğrultuda yönlendirmişti.

Bizlere düşen ise onun yaşadığı gibi yaşayabilmektir.

Atiyi karanlık görmeden istikbal için millet olarak yüzyıllar boyunca hiçbir şekilde azmi bırakmadığımız gibi bugün de Asım’ın nesilleri olarak eski gayretimizden, azmimizden, çabamızdan taviz vermeden mücadele etmektir.

Aşık Veysel’in de dediği gibi, bu uzun ince yolu, gündüz gece emin adımlarla gidebilmektir.

Bizler gurur duymalıyız. Zira hiçbir millete nasip olmayan, bir şairden öte bir mütefekkir, münevver, nerede olursa olsun davasından vazgeçmeyen bir millî istiklal şairine “Mehmet Âkif Ersoy” gibi bir dava adamına sahibiz.

...

Mehmet Akif de görmek istediği, özlediği nesli, Asım’ın şahsında karakterize etmiştir.

O asla unutulmayacak olan bir dava adamıdır, “Millî Şairimiz”dir.

Onun adı tarihe altın harflerle yazılmıştır.

Yeni yetişen nesil için, en güzel örneklerden biridir.

İşte bizler de onun hayali olan “Asım’ın Nesli” olmalıyız.

Tabutuna omuz vermemiş olsak da onun kutlu mücadelesini başımızın üstünde taşımalıyız.“Millî Şairimiz”i minnet ve şükranla anıyorum.

Mekânı Cennet olsun.

Öyle bir nesildi ki; asla namusunu çiğnetmeyen, savaş meydanında gösterdiği mücadeleyi ilim sahasında da gösteren, batılla ,hurafeyle mücadele edip, batının ilmini fennini alıp aynı anda kendi değerlerine de sımsıkı sarılmış bir nesildi.

Bütün bu mücadelelerinde ve hayatının her anında o, Allah’a adanmıştı.

“Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olunuz.’’ ayetini hayat hikâyesinin her noktasına dayanak yapmıştı.

O bu ayete uygun bir hayat yaşamayı kendisine düstur edinmiş bir kişiydi.

Mesela hayatı boyunca hiç yalan söylememiş örnek bir insandır.

Peygamber efendimizin “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözüne dayanarak haksızlıklar karşısında hiç susmamıştır.

Değerli Dostlar!

Sevgili iki gözüm gençler!

Mehmet Akif gençlerle ilgilenirdi.

Akif gençliğe gerçekten önem verir, onların iyi yetişmesini isterdi.

Bunu sadece istemez, üzerine düşen görevi de yerine getirirdi.

Bildiğini öğretmekten çekinmezdi.

“Bu senin bildiğin gençlerden değildir” diye de iltifat ederdi.

Asım Kimdir?

Mehmet Akif , “ Safahat”’ın altıncı kitabına Asım adını verir.

...

Kahraman gencimiz Asım ise İslami hassasiyeti olan, memleket sevdalısı, işgalci güçlere karşı mücadele veren, mahallesindeki fakirlere yardım eden, sefilliğe, ahlaksızlığa müdahale eden, delikanlılık yönü baskın, hatta darbe yapmayı düşünen bir gençtir.
...

Gerçekten Asım, Köse İmamın oğlu değildir çünkü hayatında hiç evlenmemiştir.

Asım muhayyel, hayal ürünü bir kişiliktir. Yani bir sembol isimdir.

Akif Nasıl Bir Genç İstemektedir?

Üstat Mehmet Akif’in Asım’ın şahsında gençlerden istediği özellikler şunlardır:

Müslüman genç; İslam’a gönülden bağlı, inancı sağlam olmalıdır.

Dinin prensip ve kurallarına uymalıdır .

Doğu’yu da Batı‘yı da iyi derecede bilmeli, onların tekniğini almalı ama maymun gibi taklit etmemelidir.

Bilgi ve ahlak sahibi olmalıdır.

Ruhu islamiyet, kafası çağdaş ilimle yoğurulmalıdır.

Vatanına, milletine bağlı olmalıdır.

Ailenin önemini kavramalıdır.

Tarihini sevmelidir.

Haksızlığa tahammülü yoktur, Hak'kı üstün tutmalıdır.

Düşmanını bilmeli, onların oyununa gelmemelidir.

Birlik ve beraberlik için  çırpınmalıdır.

Kimsesiz ve yoksullara karşı bütün

gücüyle yardım etmelidir.

Yanlışlık karşısın da haykırıp, onu düzeltmeye çalışmalıdır.

Gücünü şahsi çıkarları için değil, dini, vatanı ve milleti için kullanmalıdır.

Kavgacıdır   ama bu kavgası adalet ve hakkaniyet için olmalıdır.

Sağlam bir bünyeye sahip olup spor yapmalıdır.

Çalışkan olup, tembellikten nefret etmelidir.

Ümit ve azim sahibi olmalıdır.

Asım‘ın Nesli Vefalıdır.

Üstat Mehmet Akif bütün bir ömrünü bu ve benzeri ilkeler için harcamış, gençliğin bu ilkeler üzerine yetişmesi için tüm enerjisini harcamıştır.

Bu nesil, Asım’ın Nesli de kendisine her zaman sahip çıkmıştır.

Ülkeye gelişinin suskunlukla geliştirildiği, vefatının milletten gizlendiği, resmî zevatın ilgisiz kaldığı bir günde durumu haber alan üniversite öğrencisi Asımlar, kısa zamanda camiyi doldurmuştu. Bir fakir ve kimsesiz cenazesi görünümündeki tabut, Kabe örtüsü ve bayrağa sarılarak, eller üstünde mezara kadar götürüldü.

İstiklal Marşı, Kur'an-ı Kerim ve Dualar sonrası gömüldü.

Asım’ın nesli, Akif’in neslidir. Onun davasının neferidir.

Yüreği İslam için çarpan ve davasının mücadelesini veren gençliktir.

İnancı ve ideali uğruna fedakarlık yapan, koşturan, kendini en mükemmel bir şekilde yetiştirendir.

Bu gençlik, dün olduğu gibi bugün de yarın da üzerine düşeni yapacaktır.

ASIM

“Asım; namuslu, iffetli, tertemiz bir kişiliktir. Peygamberlerin İsmet sıfatının mirasçısı, çalışkan, dürüst, milletini seven, imanlı, ümitvar olan, yaşadığı zamanın problemlerini çözebilecek bir azim ve iradeye sahip,zulme başkaldıran, kendine saygısı ve milletinin geleceğine güveni tam olan, sorumluluktan kaçmayan,milletini seven ve tarihine sadakatle bağlı olan ve fedakarlık yapmayı görev bilen, ümitsizlik gibi her türlü zaaflardan uzak bir gençtir.”
Selim Cerrah

(“ Duruşunu Bozmayan Adam Mehmet Akif Ersoy” adlı eserin 158,159,160 161.sahife)

 

Değerli Dostlar!

İstikbalimizi emanet edeceğimiz gençler!

Asım adaletin, şefkatin, merhametin timsalidir.  Asım, dün yedi düvel tankıyla, top ve tüfekleriyle memleketi işgal etmeye çalıştıkları zaman Mehmet Âkif’ti.

Bugün ise Asım lisede, üniversitede, kütüphanededir. Elinde kitap, gözünde geleceğe doğru umutla parıldayan bir ışık, okuyan, yazan, düşünen, araştıran, kendi ülkesini ve dünyayı yakından takip eden, bir ecdat torunu olarak “kim var?” diye seslenildiğinde “ben varım” deme iradesine sahip olan bir nesildir.

Asım; avukat, hâkim, doktor, mühendis, işçi , kaymakam, vali, başka olarak alın terinin hakkını kazanan, askerde memleketi savunan, koruyan Mehmetçik, memleketin en bilinmeyen ve ücra köşelerinde öğretmendir.

Asım olmak şükretmesini bilmek, yeni bir şeyler üretmek için çaba göstermektir.

Zalimler karşısında kendini ezdirmeyecek sağlam bir iradeye ve çelik gibi bir bileğe sahip olmak, mazlumun ahını yerde bırakmamak, zalimler gibi zulüm ve işkence ederek mazlum olanları ezmemektir.

Asım olmak geçmişini unutmamak, geçmişinde yaşadıklarından ilham, ibret ve ders alarak geleceğini yönlendirmektir.

Asım şiddetin, terörün, zorbalığın, zulmün karşısında eğilmeyen, hiçbir suretle hakikatten ayrılmayandır.

Kavgadan değil barıştan, şiddetten değil dostluktan, terörden değil sevgiden, kardeşlikten yana olandır.

Asımın işi gönüller yıkıp öfke yaymak, kin gütmek değildir, kırık kalpleri kazanarak gönülleri fethetmek, yaraları iyileştirmektir.

Millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy; adalet, barış ve huzur memleketi olan mazisinde bin yıllık destan yazan bu vatanın ve milletin yaşamış olduğu en zorlu ve en kara günlerde bu memleketi bölmek ve parçalamak isleyen düşman karşısında milletin istikbale umutla açılan gözleri, istiklâle haykıran sesi, zulüm karşısında yıkılmayan yüreği olmuştur.

“Gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen İki kazma kürek, iki de ırgat gerek. Hadi yapalım geri şunu desen.

Bir Sinan gerek, bir de Süleyman.”

Mehmet Akif Ersoy

Batı’nın bize gereken ilmini ve tekniğini alıp ruhumuza aykırı olan karakter özelliklerinden uzak durmamız gerektiğini, bilim ve fenni ciddiye almayanlar geride kalacağını pek çok dizede dile getirmiştir.

“İz bırakanlarla senin aranda basit bir fark var sadece:/ Onlar ömür boyu gayret ediyorlar, Sen ömür boyu hayret ediyorsun.”

İslâm dininin bilime son derece önem ver- diğini ve en iyi bilim adamlarının bizlerden çıktığını ileri sürer ve bunu da şu dizelerinde destekler:

“İbni Sina’nız neye yok,

Nerede Gazali görelim.

Hani Seyyid gibi

Razi gibi üç beş âlim?

En büyük fazılınız bunların asarından, Belki on şerhe bakıp bir kuru mana çıkaran”

Artık yeni İbni Sinalar, Gazaliler biz ola- cağız ve “Asım’ın neslini” yaşatacağız.

Akif’in haklı davasını yüklenip ,ülkemizi İmrenilen gelişmesiyle Yeniden Parlak Medeniyetimiz için gayret göstereceğiz..

Hayatı boyunca sessiz yaşayan Akif’in seksen  dört yıl sonra biz olacağız çığlıkları...

Bir davaya ve bir derde deva olmalıdır.

Değerli Dostlar!

Anne ve babanın göz aydınlıkları gençler!

Hepimizin hedefi; değeri bütün yaratılmışların üstünde olan, en temiz, en iyi, en faydalı, en erdemli, en sevgili, sağlam inanç ve maneviyat yüklü bir insan seviyesine ulaşmak olmalıdır.

Bildiğiniz üzere;

Fertlerin ve toplumların, maddî ve manevî alanda yükselmelerini ve ilerlemelerini sağlayan unsurların başında ilim gelir.

Kur’ân-ı Kerîm’in “Oku” diye başlaması ve “bilenle, bilmeyeni bir kabul etmemesi” düşünen insanlar için çok anlamlıdır.

Hz. Peygamber (s.a.v.) de âlimi ve ilim öğrenenleri överek şöyle buyurmuştur:

“Sadakanın en değerlisi, müslümanın ilim öğrenip Müslüman kardeşine öğretmesidir.”, “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” diyen Hz Ali (r.a), âlimin atının ayağından kaftanına sıçrayan çamuru şeref kabul eden Yavuz Sultan Selim, padişah olarak şehre girerken hocası Akşemseddin Hazretlerine ikram ve hürmet gösteren Fâtih ve bu işin bilincinde olan ecdâdımız… Hepsi ilme ve ilim adamlarına karşı dâima saygılı olmuşlardır.

İlim ve sanat, çok hassastır; değer verilmediği yerden çabucak başka yere göçer.

Âlimlerini küstürmüş olan toplumlar kendilerini câhillerin eline teslim etmiş olur.

Hocasına, öğretmenine saygı duymayan bir talebenin ondan istifadesi nasıl mümkün olur?

İlmin değerini dile getiren sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) konuyla ilgili buyruklarından biri: “Alimler yeryüzünün kandilleridir; Peygamberlerin halifeleridir. Benim ve diğer peygamberlerin vârisleridir”, bir diğeri de “İlim öğrendiğiniz kişilere karşı saygılı olun” mealindeki hadîs-i şeriftir.

Efendim!

Asım’ın Nesli olan gençlik; sadece kendi milletine değil, bütün dünya âlemine faydalı bir gençlik demektir...

Vesselam...

Niyet Hayır Akibet Hayır Olur.

İnşallah.

Haftaya görüşmek üzere,

Kalın sağlıcakla,

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları