MasterChef Türkiye yetkililerine…

26.12.2021 00:35

Antalya’mızda çekilen programı izledikten sonra Antalya’mızın yöresel yemekleri ve de bu yemekleri iyi bilen insanlar konusunda programın şefleri Mehmet Yalçınkaya ve Soner Sivrioğlu’na yeterli derecede bilgi verilemediğini, kendilerinin de bu konuları iyi araştırmadığını düşünüyorum…

Öncelikle belirtmek isterim ki gurmelikle uzaktan ve yakından hiçbir alakam yok. Ama iyi bir gezginim, yıllardır gittiğim her yerde o yörenin yemeklerini ve tatlarını merak edip gitmeden öncede araştırıp, o bölgeye has damak keyiflerine yönelirim…

Sayın Mehmet Yalçınkaya ve Sayın Soner Sivrioğlu,

Size Antalya gastronomisi hakkında karınca kararınca bilgiler vereyim ki, bir daha başka bir ilde araştırma yapmadan, böyle büyük bir gaflete düşmeyin…

Yüzyıllar boyunca birçok kavim Antalya topraklarında yaşadığı için, bölgeye “Irkların Ülkesi” anlamına gelen “ Pamfilya Bölgesi “ denilmiştir.

İşte bu verimli topraklarda değişik kültürlerden insanların yaşaması ile ve de elliye yakın sebzenin yanında birçok da meyvenin yetişmesinin sonucunda, bölgemizin yemek, tatlı, turşu kültürlerinde diğer bölgelere nazaran daha da çeşitlilik gösteren bir farklılık oluşmuştur…

Öyle ki sadece bir örnek vermek gerekirse, yüzyıllardır sadece Antalya’da yetişen “Tavşan Yüreği Zeytini” başka hiçbir coğrafyada göremezsiniz…

Antalya’mızın kendi yemek kültürü dışında, son iki yüz yıl içerisinde Antalya’ya yerleşen Giritliler, Moralılar, Selanikliler ve Arnavutlar'ın yanında Mısırdan gelenlerde Antalya yemeklerine fevkalade bir çeşitlilik ve zarafet katmışlardır…

Tabii ki Yörük kültürü ile dolu Toros Dağları'nın keçi peyniri, tereyağı, buğdayı, sütü ile yapılan yemeklerinde de, bir kültürün gastronomiye yansıyışı nedeniyle yine harika bir damak keyfi ile karşılaşmaktayız…

1970’ Lİ YILLARDAN BERİ LOKANTA KÜLTÜRÜ İLE BÜYÜDÜM…

Soner Bey siz 1971, Mehmet Bey siz 1974 doğumlusunuz bu nedenle hatırlamazsınız, o yıllarda ki Antalya’nın bakirliğini ve güzelliğini…

İskele de beyaz örtülü salaş İskele meyhaneleri,

Grida’nın kafasından balık çorbası yapan “Babanın yeri”,

Değişik mezeler mi istediniz çıkın Kale kapısına “Fondip”

Canınız çorbamı çekti “Cilacı”veya “Paçacı Şaban”,

Tandırda “Akpınar”,

Turşuda “Muammer”,

Reçelde “Yenigün”,

Helvada “Hayfa Barut”

Dönerde “Hakkı Baba”

Yanık dondurmada “Zamora”, “İbruş”, “Geyikoğlu”,

Serpma börekte “İbrahim Çalışkaner”,

Antalya yemeklerinde “Parlak”,

Şiş köfte ve kelle için “”Hasan Antalya”,

Piyazda” Sami”,

Muhteşem mutfağı ile “Yedi Mehmet”,

Akşamları dostlarınızı ağırlamak için “Ankara Lokantası” ve “Şehir Restoran”…

İnanın daha çok unuttuğum var…

Düşünebiliyor musunuz? Yaklaşık 80 bin nüfuslu bir Antalya’dan bahsediyorum…

DAHA ÖNCEKİ YILLARDA MEYHANELER PROMOSYON BİLE DAĞITIRLARMIŞ…

Değerli Ağabeyim Hüseyin Çimrin’den öğrendiğim kadarı ile Ramazan ayında meyhaneler kapandığı için, bayramdan önce arife gün meyhaneler daimi müşterilerinin evlerine lakerda gibi, midye dolma gibi ürünler gönderirlermiş, bunlara “Unutma beni Dolması” denirmiş…

ANTALYA GASTRONOMİSİNE HAKİM OLAN İSİMLER VAR…

Yukarıda saydığım isimlerin çoğu oğulları, kuzeni veya yeğenleri ile bu mesleği hala devam ettirmekteler…

Eğer karşılaşırsak sizleri ilk gördüğümde Hüseyin Çimrin Ağabeyimin “Antalya Mutfağı ve Lezzet Ustaları” adlı 255 sayfalık kitabını hediye edeceğim…

O zaman Antalya Mutfağının ne demek olduğunu daha iyi anlarsınız…

ON YIL ÖNCE “NEDEN MICHEL'İN YILDIZLI BİR RESTORANIMIZ YOK?” DİYE YAZMIŞTI MEHMET YAŞİN…

1900 yılında Fransız Michel'in lastik firması bir takvim çıkarır… Bu takvimde ülkenin gezilecek, görülecek yerler, konaklama yerleri, restoranlar ile benzin istasyonları ve lastik tamircilerinin adresleri vardır… Amaçları insanları karayolu ile seyahate itmek ve daha çok lastik pazarlamaktır…

Takvimdeki restoranlar ilgi görünce tamirciler ve benzin istasyonları bu takvimden çıkarılır, restoranlar çok beğenildiği için seçici ekip tarafından bu müesseselere ve şeflere yıldız verilmeye başlanır… Bu yıldızlar zaman içerisinde çok değer kazandığı için adeta bir tutkuya dönüşür…

Bu yıldızı kazanan restoran ve şefler o kadar ünlenir ki yıldızı kazanan, bir daha kaybetmek istemez, böylece de tatlı bir rekabet başlar…

Her yıl o rehber yayınlanmadan önce yıldız bekleyen tüm şeflerin uykusu kaçar…

Belki biliyorsunuzdur, yıldızı kaybedip intihar edenler bile olmuştur geçmişte…

Programınızda çok değerli isimler olabilir ama program konuklarını sektör dışından seçer,  Antalya Mutfağı ile hiç alakası olmayan ürünleri uygulamaya koyarsanız, diğer programlarınızın da formatı bu şekilde, sektör dışındaki insanların reklamlarını yapmaya yönelik ise ki sizler bu sektörün önünde duran seçicilersiniz, o zaman bu şartlarda olmaması kadar da doğal bir şey olamaz…

Bu programlarda Sayın Mehmet Yaşin’e en güzel cevabı vermiş oluyorsunuz…

KONUKLARINIZIN İKİSİ DIŞINDAKİLERİN GASTRONOMİ İLE İLİŞKİLERİNİ ÇÖZEMEDİM….

Sevgili Mehmet ve Sevgili İbo dışında, o masada Erdal Atılgan ( Lara Balık ), Güray Parlak ( Parlak Restoran), Börekçi Tevfik Abi, Akay Antalya, Topçu, Tandırcı Akpınar, Zamora Hüseyin Yaşa, Gastronomi Derneği Başkanı olan ve 15 zincir mağazası bulunan Zeki kardeşimin mutlaka olmalarını isterdim…

İsterdim  ki sizlere Antalya mutfağının örf ve adetlerinden, farklı damak zevklerinden bahsetsinler, sizin araştırıp göremediğiniz incelikleri ve Antalya mutfağını anlatsınlar…

İtiraf etmeliyim ki; 68 yaşındayım Antalya’da şiş köftenin fırında yapıldığını ilk defa sizin programınızda gördüm...

Sanıyorum yılların Şişçisi İbo bile bu tablo karşısında dili tutuldu ve konuşamadı…

Sevgili Mehmet ki çok iyi yetişmiş, atalarından yılların birikimini almış, sadece Antalya Mutfağı için değil, dünya mutfağı içinde çok önemli bir değerdir, oraya kıramadığı kişilerin ricası ile geldi diye düşünüyorum, çünkü o kadar mesleğine saygılıdır ki, hiçbir olumsuzluk için en ufak tavizi vermez…Bu nedenle, gördüğüm kadarı ile programın içerisinde “ ben niye buradayım” diye kendisine çok sormuş mutlaka pişmanda olmuştur…

NEREDE O ANTALYA MUTFAĞININ HARİKA YEMEKLERİ?

Antalya’nın telaturlu piyazını, nohutlu ebeğümecini, Cive'sini, Kabak Çiçeği dolmasını, İlabada sarmasını, Yörük Kebabını, Hüluklü çorbasını, 18 in boğaçasını, Peynirli Mayıs Pidesini, Gelikli çorbasını, Grida Buğulamasını, Arap Kadayıfını, Şarampol semtin de oturan Giritleri ailelerin sofralarından eksik olmayan, Şevketi Bostanı (Askoliburus),Maraturayı (Arapsaçı), Radikayı ( haşlanıp, limon ilave edilerek servis yapılır), keçi yoğurtlu kuzu etini, börek olarak Çullamayı ( tavuk eti,kuş üzümü, pirinç ve  baharat ilave edilerek yapılır), Turp otunun filizlerinden ve yıldız domates ilavesi ile yapılan salatalarını hiç duydunuz mu?

İnanın yine saydıklarımdan daha fazla unuttuklarım var…

Program da olsalardı yukarıda ismini saydığım kardeşlerim bu yemekleri çok iyi bilirler ve anlatabilirlerdi...

ANTALYA HER KONUDA VİTRİN BİR ŞEHİRDİR…

Öğlen rakı içilen nadir illerden biridir Antalyam…

Niye biliyor musunuz? bu kadar çok ve güzel damak keyfi olan bir şehirde öğlen bile içilmez mi?…

Hatırlarsınız 1980’li yıllarda İstanbul’da Beyoğlu’nda “Yakup”,” İmroz”,”Ekselans Cavit” Abi’nin yerlerine giderseniz öğlen demlenen mutlaka birkaç masa görürdünüz…

İstanbul’da Yakup kapandı, Cavit Abi ömür vadesine yenik düştü, İmroz direniyor ama Antalya’da bu işletmelerin çoğu yıllardır kalite ve damak keyfinden hiçbir ödün vermeden varlıklarını sürdürüyor…

Bağlı bulunduğunuz ajans sizi çok değerli isimlerle buluşturmuş fakat bir farkla, Sevgili Mehmet ve Sevgili İbo dışında Antalya mutfağını bilen bir tek kişi yoktu aralarında, inanın yukarıdaki isimleri orada görmeyi sadece ben değil tüm Antalyalılar çok isterdi...

Denizi, kumu, güneşi ve tarihi dışında iyi araştıralabilirse bir gastronomi cennetidir Antalya…

Bu nedenle Antalya’da meşhur bir atasözü vardır, “ Herkes sakız çiğner ama bir Fatmana Abam gibi patlatamaz…” diye…

Lütfen Antalya’ya gelmeden arayın, beni ya da yukarıda saydığım isimleri…

Ajans falan olmadan, çünkü bu insanlar Show sevmezler…

Gelin ki, sizleri yukarıda saydığım lezzetlerle ve daha birçoğu ile tanıştıralım ve sakızı nasıl patlattığımızı görün…

Bu saydığım lezzetlerden sadece biri bile, örneğin sabah kahvaltısında yiyeceğiniz Antalya’ya özel  “Serpme Börek” dahi size çok şey ifade edecek…

Grida balığının kafasından yapılmış bir çorba için, Antalya’yı çok daha seversiniz…

Üstüne birde Girit usulü Ebegümeci sarması, Labada sarması, Kabak Çiçeği Dolması, Balkabaklı Mücver, Arap kadayıfı ile tanışırsanız artık Antalyalı olmaya karar verirsiniz…

Belki de çekmiş olduğunuz Antalya’yı ifade edemeyen bir programın,  Antalyalılara yada Gastronomiye özrü adına bundan sonraki bir çok programlarınızı Antalya’da yapmaya karar verirsiniz…

Bernard Loiseeau’nun dediği gibi “ Aşçılar mutluluk tasarlar ve rüyaları satarlar…” Sayın Mehmet ve Sayın Soner Şef, sizlerde Antalya’ya gelmeden önce, bu coğrafyanın ünlü Gurme ve Gastronomi ustalarını iyi araştırıp, yöre yemeklerini iyi tasarlayabilseydiniz, Antalya’da gördüğünüz rüyadan oldukça mutlu uyanırdınız…

Program gecesi sanıyorum ki yatağınıza girdiğinizde mesleğinizle ilgili bir vicdan muhakemesi yapabildiyseniz, sizlerin de uykularının kaçmış olması gerekir…

Sizlerde bu programla yıldızlarınızı Antalya’da düşürdünüz…

Saygı ve sevgilerimle..

Yorumlar

  • 28

Kubilay Ali Gürkan dedi ki;

2021-12-27 15:08:31

Muhteşem tespitler... Konu Antalya olunca gerçek bir Antalyalının değerlendirmesi daha doğru olmuş. Eline kalemine sağlık Emin abi...

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Yorum Yap

    Yazarın Diğer Yazıları