Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir

18.08.2014 05:20

İnsan sürekli olarak çevresi ile iletişim halinde olan bir canlıdır. Bilim adamları kişilik kavramını, ”Bireysel farklılığa dayanan duyguların, düşüncelerin, becerilerin, yeteneklerin, alışkanlıkların oluşturduğu işlevsel bir bütün” olarak tanımlar. İnsan kişiliğinin bilinmeyen yanları, bilinen yanlarından fazladır. Çünkü insan, sürekli olarak ya da zaman zaman bir maskenin arkasına sığınarak, kendisini istediği ya da toplum tarafından istendiği biçimde göstermeye çalışır. Bu nedenle insanın kişiliğinin dışa vurulan yanı ölçülerek, dışa vurulmayan yanı yorumlanarak değerlendirilir. Çevremizde hoş sohbet, mutlu görünümlü, iyiliksever, güçlü iradeli olarak tanımladığımız birçok insan vardır. Bunların ne kadarının gerçek olduğunu bilmiyoruz.

Günümüz toplumunda tutarsız davranan, kişilikleri dengesiz ve düzensiz, her an değişim gösteren o kadar çok insan var ki… Sağlıklı duruş ve refleksler gösteren onurlu kişilikleri özler hale geldik. Birçok insan boğazına takılan yular vasıtası ile istenilen yere sürüklenip gidiyor. Bu tür insanlar, bütün yaşamları boyunca, kendi iç dünyalarında ve çevreyle sürtüşme halindedir. Hatta toplumun değer yargılarına ters düşen, onlarla çatışan davranışlar içerisinde olurlar.

Toplum hayatında gün içerisinde kişilikli ya da kişiliksiz birçok davranış biçimleri ile karşılaşırız. Hayatın pratiği içerisinde hep söylemler ön plana çıkar. Hatta çoğu kez bu söylemlere ahlaki değerler de kurban edilir, çekilen nutukların ya da yapılan propagandanın öğesi haline getirilir. Bu davranışların temeline indiniz mi; ince, kurnaz, gizemli bazı derin hesapların olduğunu anlarsınız. Uzun sözün özü; ”sözde değil, özde erdemli olabilmek” tir. Mevlana’nın dediği gibi,” Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.”

Kişilerin, olayın şekline göre ortaya çıkan rastgele bir tepkisi, alışkanlık durumuna gelmiş davranışları tabii ki olabilir. Hayat içerisinde farklı zaman dilimlerinde değişim gösteren git/geller de yaşanabilir. Bu durum, ”rüzgara göre yön değiştirme”yi”, “Ahmet ya da Mehmet, fark etmez,” diyebilmeyi haklı göstermez. İnsan kişiliğinin bir omurgası olmalıdır. Küçük menfaat hesapları için eğilip bükülmeyen, dimdik ayakta durabilen güçlü bir omurga! Cemiyet hayatımızda, komşuluk ilişkilerimizde, arkadaşlık/dostluk ortamlarımızda, kısaca yaşamımızın her alanında ve bütün sürecinde ihtiyacımız budur. Çünkü, kişilerin tutum ve davranışlarındaki uyum ve tutarlılık, güçlü ve sağlıklı bir kişiliğin temelidir.

Toplumun ana unsuru “birey” olduğuna göre, bireyin ahlakı, kişiliği ve yaşamı çok önemlidir. Toplumların yükselişi, bireylerin kişisel gelişimi ile ilgilidir. Kişiliğini yitirmiş, bir sözü bir sözünü tutmayan, çıkarcı, yola çıktıklarını yolda buldukları ile hemen değiştiren, işi gücü gösteriş yapmak olan, makamı ya da parası olduğu için şımarıklaşan, gurur- kibir abidesi, gördüğünde yılışan, arkasını döner dönmez dedikodu fitne üreten, ”çamur at izi kalır” anlayışı ile iftirayı meslek edinmiş, ahlak ve değerlerini yitirmiş kişilerin çoğunluğunu oluşturduğu toplumlar gelişebilir mi? Böyle bir toplumda hoşgörü, adalet ve sosyal barış sağlanabilir mi? ”Yaşa, nasıl yaşarsan yaşa” mantığı ile nereye kadar gidilebilir?

Gazi Üniversitesi’nde Ekonomi dersinde öğrenciler gürültü, patırtı içerisinde dersin hocasını beklerken, sert görünümlü hoca kapıda belirir, içeriye kızgın bir bakış atarak kürsüye geçer. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı yazar.

“Bakın” der. ”Bu (1) kişiliktir. Hayatta sahip olacağınız en değerli şey. ”Sonra (1)’in yanına bir(0) koyar:”Bu, yani (10) başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)’i (10)yapar. ”Bir (0) daha “Bu tecrübedir.(10) iken(100) olursunuz. ”Sıfırlar böyle uzayıp gider..

Yetenek... Disiplin... Sevgi... Eklenen her yeni (0)’ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatır dersin hocası. Sonra eline silgiyi alıp, en baştaki (1)’i siler. Böylece geriye bir sürü sıfır kalır. Ve hoca o müthiş yorumunu bomba gibi patlatır: ”Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir.”

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları