Kırk yıl önce

15.07.2021 10:00

Kırk elli yıl öncesinden bahsediyorum.

Köyde hayatımızı sürdürürken hiçbir adli vaka ile karşılaşmazdık.

Taşınmazlar ile ilgili bazı anlaşmazlık ortaya çıktığında, köyün en yaşlısı ve imamına gidilir şahit oldukları gerçeklere göre karar verdikleri için önerilen çözüm itirazsız kabul edilirdi.

O tarihler ve öncesinde yaz gecelerinde evimizin dış kapısının kapalı olduğunu hatırlamıyorum.
Dış kapı açık bir şekilde uyurduk.

Salı günleri ilçemizin pazarı olduğundan çevre köylerden haftalık alışverişlerini yapmak isteyenler, besledikleri hayvanlarını satmak için ilçede kurulan pazara gelirlerdi.

Köyümüz ilçeye 4 kilometre mesafede ve ilçeye en yakın köylerden birisi olduğu için uzak bölgelerden pazara gelmek isteyenler bir gün öncesinden yola çıkarlar ve hayvanları ile birlikte ilçeye en yakın köyde cami önüne gelirler, köylülerle kılınan namaz sonrasında cemaat, sayıya göre birer ikişer kişiyi alıp hayvanları ile birlikte evlerine götürürdü.

Mola amaçlı misafirlik sonrası misafirler ertesi sabah erkenden kalkar ve hayvanlarını da alarak ilçeye hareket ederlerdi.

Ev sahibinin gidişten haberi dahi olmazdı.

Peki bu uygulamayı şimdi görebilir misiniz?

Dış kapınız açık yatabilir misiniz?

Mümkün değil, bir aile kazara böyle bir uygulama yapacak olsa belki de her türlü bela ile karşılaşacaktır.

O zaman ülkemizdeki insanlar nasıl oluyor da geçmişten daha ahlaklı inançlı ve muhafazakâr görülüyor gösteriliyor. Aslında değil.
Muhafazakârlığın temel unsurlarına değil, sadece şekli esas alınarak karar veriliyor da ondan.

Herkes mi böyle?

Hayır ama, kötüler ve kötülük o kadar çoğaldı ki iyiler tamamen susmak, çalıyı dolaşmak durumda kalmış.

İnsanlar;

Her türlü rezaleti yapıyor ama bayrakla poz veriyor, kendilerini tanıtırken bayrağın, manevi değerlerin arkasına saklanıyor. İşe de yarıyor.

Girişinde büyük harflerle BESMELE yazılı apartman baskın yapılmış, bakıyorsunuz kumar ve fuhuş için kiralanmış.

Park yeri için, yan baktın diye insanlar öldürülüyor.

İnsanlar sebepsizce eşlerini boğazlıyor.

Sulama sırası için on kişi ölebiliyor.

İnsanlar camiyi, örtüyü sakalı öne çıkarıyor ve onların gölgesinde her türlü pisliği yapıp kamufle ediyor, bütün dini referanslar siyasete alet edilmiş durumda.

Küçücük çocuklara taciz, işkence had safhada, çocuk sahibi olmaması gereken azımsanmayacak bu tür insanlar çocuk fabrikası gibi.

Olan çocuklara oluyor ve bu çocuklar çaresizce suç makinası olarak büyüyorlar.

Bakıyorsunuz rektör, dekan atanmış ama öğrenci ile ilgisi yok. Neredeyse 24 saat televizyonda siyaset yapıyor. Döner sermayeden pay alma derdinde.

Camiye gittiği görünsün diye canlı yayın yapan yöneticiler dönemi başlamış.

Birçok idarede, tanıtım reklam ve açılış giderleri adı altında önemli miktarda harcamaların karşılığı sahte fatura çıkıyor.

Yapılan çok sayıda ihalenin yaklaşık maliyetinin yüzde otuzu, kırkı oranında fazlasıyla temizlik ihalesi gerçekleşebiliyor.

Yüzde otuz kırım ile ihaleyi alanın ihalesi iptal edilerek, önceki ihalede yüzde yirmi yedi kırım öneren aynı kişiye bu defa yüzde üç kırım ile ihale verilebiliyor.

İmar uygulamalarında kişiye göre kat uygulaması yapılabiliyor. Önemli mal varlıkları şaibeli şekilde el değiştirebiliyor.

Piyasada;

Her türlü eşyanın fasonu mevcut, gıdanın gramajı eksik veya sahtesi var.

Her gün fiyat etiketleri değişiyor.

Taksinin korsanı, doktorun en üst yöneticinin, askerin, müteahhidin sahtesi var ve halkı dolandırıyor.

Yabancılar ülkemizde her türlü suça bulaşabiliyor.

Oy verme hakkı olmaması gereken insan sayısı milyonların üzerinde.

Sosyal medyada ahlaksızlık diz boyu, insanlar açıkça hırsızlığı yolsuzluğu destekliyor.

Yurt dışına kaçırdığı paraları tükenen kurtuluş için yine ülkemize geliyor.

Bir yandan önemli bazı hastalıkların [SMA] tedavisi için para ayrılamazken, terörist bile iflas etmiş böbreğinin tedavisi için teslim olabiliyor.

Daha neler neler.

Bazı kamu idarelerinde, halkın parasının seçimler için harcandığı veya bazı kişilere aktarıldığı dahi görülebiliyor.

Çalanın çırpanın sayısı belli değil.

Vatan sevgisi körelmiş, kişisel öncelik ve menfaat öne çıkmış.

Avucuna bir miktar para sıkıştırılan birçok insan her türlü olumsuzluğa alkış tutabiliyor.

Güzel dinimizde olmayan her şey İslâm adına yaşatılıyor.

Kabahat kimin?

Kabahat insanın kendisinde elbette.

Yönetim tarzı yanlış.

Yöneticiler halka iyi örnek olmuyorlar.

Savunma sanayiinde olduğu gibi istendiğinde neler yapılabileceği biliniyor ve belli iken, eğitimde adalette vs. bu başarı sağlanamıyor, sağlanmıyor.

Saygı sevgi sadakat aşılanamadığı gibi, olumsuzlukları teşvik eden bir eğitim sistemi bir türlü değiştirilmiyor.

Önemli bir kesimde eğitim, merdiven altına kaymış, çocukların beyinleri hurafelerle dolduruluyor. Bunlarda sonradan yönetici olacaklar.

Hırsız, tacizci, katil, soyguncu demek varken, bu olumsuzluklarda bile benim senin ayrımı mevcut.

Yüce kitabımızda, dinimizde olmayan akrabalar arası evlilikler çoğalmış ve ahlaksızlık almış başını yürümüş, bunları kamufle etmek için yüce dinimizdeki dini nikah kötüye kullanılır hale gelmiş, belli süreli aylık üç aylık muta nikahına dönüştürülmüş.

Mutaassıp denilen anadolunun köyleri dahi bu hale gelmiş.

Olumsuzluklar girdabında boğuşuyorlar, toplumun önemli bir kısmı Lut kavmine dönmüş ve felaketini bekliyor.

Felaketler de arka arkaya geliyor zaten.

Bari ders alınabilse.

O da mümkün olmuyor.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları