İki yıl okul tatili

28.01.2021 13:07

Değerli Okurlarım,

Görünürde sanal, ancak gerçekte ciddi bir zihin yorgunluğunun ardından hak ettiğimiz bir tatilin içindeyiz öğretmen ve öğrenciler olarak. Tatilde neler yapalım? Diye birbirimize soruyoruz. Tek yapmamız gereken şu dijital ekran orucuna başlamak olmalı. Telefon ve tabletleri bir kenara atalım artık. Şu soğuk kış günlerinde elimize kitapları almalı, kahve eşliğinde tadına varmalıyız okumanın.

Geçtiğimiz haftalarda yazılarımdan birinde çocuklarımıza okumalarını tavsiye ettiğim, hepimizin “Seksen Günde Devri alem” adlı masal kitabıyla bildiği ünlü Fransız yazar Jules Verne’in “İki Yıl Okul Tatili” kitabı üzerine konuşmak istedim bu hafta. Kitaplar üzerine konuştuğumuz yazılarımız da olsun ki fikirlerimizi okuyan çocuklar heyecanlanıp belki bizim vesilemizle bir kitap okurlar, belki de anne babalara bir ilham oluruz diye düşündüm. Ne dersiniz?

Bilim kurgunun efsane ismi Olan Jules Verne 1888 yılında yazmış bu kitabı. Nasıl bir hayal gücüdür siz tasavvur edin. Kitabın konusuna geçmeden önce aynı yazarın 1865’te yazdığı “Ay’a Seyehat”adlı kitabından104 yıl sonra 1969 yılında Ay’a ayak basıldığını,
Hepimizin bildiği ve 1872 yılında yazılan “Seksen Günde Devri Alem” kitabında balonla seyehatin öngörülmesinden 11 yıl sonra bunun ilk denemelerinin yapıldığını, Motorsuz bir taşıtla450 metre uçulduğunu hatırlatmak isterim.

Kitabın arka yüzünde şöyle diyor: Ertesi sabah, limandan ayrılacak olan Sloughi yatının güvertesinde, yaşları 8 ile 14 arasında değişen ve yanlarında tek bir yetişkin dahi bulunmayan on beş çocuk vardır. Mürettebat son içkilerini yudumlamak için karaya çıktığında halatlar esrarengiz bir şekilde kopar ve Chairman yatılı okulunun öğrencisi olan bu çocuklar açık denize doğru sürüklenirler. Şiddetli fırtınanın etkisiyle Pasifik'in sularında kaybolan Sloughi'nin, ıssız bir adanın kör kayalıklarına vurup parçalanmasıyla çocuklar için uzun ve belirsiz tatil günleri başlar. Yanlarında cesaretlerinden başka bir şeyleri olmayan bu çocuklar, avlanmayı, tuzaklar hazırlamayı, hayvanları ehlileştirmeyi, barınak hazırlamayı öğrenmek zorundadırlar. Bir yandan da adanın açıklarından geçecek bir geminin umuduyla yaşamaya başlarlar. Ancak bu zorlu süreç, kişilik çatışmalarını ve gruplaşmaları da beraberinde getirerek, küçük koloninin bölünmesine neden olacaktır. Ta ki eli kanlı bir haydut çetesinin kayığı kumsala vurana dek... Issız adadaki zorunlu tatilleri, sadece hayatta kalabilmek için birbirlerine tutunmak zorunda olduklarını öğreten bir sınav süreci değildir artık, tehlikelerle de mücadele etmek zorundadırlar.

Bazı kavramlar ki en mühimi “zorunlu tatil” bizim Mart 2020’den beri yaşadığımız süreçle ne kadar benzer değil mi? Başta çocuklar olmak üzere bizler işsizlikle, evde kalmanın getirdiği sıkıntılarla, sosyal olmamanın getirdiği psikolojik bunalımlarla, salgının bize bulaşması korkusunu yenmekle,aşının bir an önce gerçek sonuçları vermesi ve bizi bu durumdan kurtaracağı günün umuduyla beklemek ve mücadele etmek zorundayız. Sabırla beklemekten başka çaremiz var mı?

Çocuklarınızın hayal dünyalarına değer verin dostlar. Bugün bizim ancak hayal ettiğimiz , “yok daha neler!” dediğimiz gelişmeler yarın insanlara çok olağan gelebiliyor. Çok sevdiğim bir şair olan Şükrü Sunay Akın’ın 2005 yılında dünyanın dört bir tarafından topladığı oyuncaklarla İstanbul’da kurduğu oyuncak müzesinin açılışında söylediği şu sözleri hiç unutamıyorum.

“Ülkelerin çocukları, geleceklerini oynadıkları oyuncaklarla belli ederler.” Oyuncak deyip geçmeyin. Onların her biri gelecekte onları yansıtacak gerçeklerin gölgeleridir.”

Hayal penceremizden sızan ışık hiç sönmesin. Kalın sağlıcakla…

Yorumlar

  • 3
  • 1

Kerime Tanzer Cereb dedi ki;

2021-01-28 13:31:07

Akıcı, öğretici ve okurken keyif veren yazılarınızı merakla takip ediyoruz. Kaleminize yüreğinize saģlık. Teşekkür ederiz.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Yorum Yap

    Yazarın Diğer Yazıları