Hayatla baş etmek

24.05.2022 09:30

Japonya’da çok güzel bir deyim vardır: Dalgalarla sallan. Ya da boksta dedikleri gibi: Yediğin yumrukla birlikte savrul ki darbenin etkisi azalsın. Farklı ülkelerde de buna benzer pek çok söz bulabiliriz. Bu sözlerin ortak özelliği ise bize esnek olmayı öğütlemeleridir. Peki nedir esnek olmak ve neden hayatımızda esnemeyi öğrenmeliyiz.

Bugün spora başladığınızda vücudunuz size ciddi anlamda tepki verir bir süre kas ağrıları çektikten sonra kaslarınız yırtılır ve siz artık ağrı çekmemeye başlarsınız. Böylece vücudunuz da esnemeyi öğrenir. Sağlıklıdır bu bizim bedenimiz için. Ne kadar çok esnersek bağışıklığımız da o kadar gelişir.

Aynı şey ruh sağlımız için de geçerlidir. Buna psikolojik esneklik denir. Bulunduğumuz ortamın bizden beklentilerini fark edip düşünce ve davranışlarımızı buna göre ayarlayabilmemiz. Bunu yaparken de sosyal ve kişisel becerilerimizi kullanıyoruz. Böylece bir denge kuruyoruz bizim için önemli olan durumlar arasında. Bu denge, duygusal bir karmaşa içinde olduğumuzda bile geniş bir bakış açısıyla olaylara bakmamızı sağlıyor.

Psikolojik esnekliğin özünde hep değişim yok. Yani sürekli, bulunduğumuz ortama göre değişmiyoruz tam tersine anı yaşayıp olduğu gibi kabul etmeyi öğreniyoruz. Tabi ki kızacağımız, sinirleneceğimiz durumlar yaşayabiliriz. Bu duyguları doğru ifade ederken de esneklikten yararlanabiliriz. Hayata ne kadar geniş bir açıdan bakarsak o kadar sorun çözmede daha başarılı oluyoruz.

Değişen dünya düzeniyle birlikte buna o kadar çok ihtiyaç duymaya başladık ki. Düşünsenize hepimiz çok yoğunuz, hep koşturuyoruz. Bununla birlikte yalnızlıklarımız da çoğalıyor. Birbirimizi anlama yeteneğimizi de kaybediyoruz. Yabancılaştıkça başkalarını yanlış değerlendirme potansiyelimiz de artıyor. Esnek olmadığımızda dünya daha çekilmez hale geliyor.

Yapılan bir araştırma, esnekliğe sahip olan kişilerin daha az psikolojik problem yaşadığını ortaya koymuş. Bu insanlar gün içinde daha az stres yaşadıkları için yaşam memnuniyetleri daha yüksek. Stres yaşadıkları zaman da bununla daha rahat başa çıkıyorlar. Değişen durumlara uyum sağlama becerisi geliştirdikleri için zihinlerinde daha az olumsuz düşünce barındırıyorlar. Hepimizin ihtiyacı bu: Daha az depresyon, daha az kaygı.

Esnekliğe sahip olduğumuzda öz kontrolümüz de daha yüksek oluyor. Dürtüsel davranışlara daha kolay bir düzen getirebiliyoruz. Değişebilen düşüncelere daha kolay adaptasyon sağlayabiliyoruz. Bu da süreçleri daha iyi yönetmemizi sağlıyor.

Buraya kadar esnek olmanın hayatımıza ne kadar artılar katacağından bahsettik. Peki nasıl daha esnek hale geleceğiz, asıl bunu konuşmamız gerekir. İlk önce bu hayatta neyi değiştirip değiştiremeyeceğimizi fark etmemiz gerekir. İnsanları değiştiremeyiz, biz istediğimiz için insanlar değişmez.

Sadece kendimizi değiştirebiliriz. Çok güzel bir söz vardır, dünyayı değiştiremiyorsan sen dünyanı değiştir diye. O kadar dorudur ki. Çoğu zaman insanların bize karşı olan davranışlarından üzülür, bunalıma gireriz. Değişmelerini bekleriz ancak bu değişim çoğu zaman gerçekleşmez. Burada bizim bu olaya bakış açımızı değiştirmemiz en mantıklısıdır.

İkinci olarak da kendimizi daha iyi tanımak adına yapabileceklerimizi söyleyebiliriz. Öncelikle duygularımızı tanımalıyız. Olaylar karşısında ne hissettiğimizi fark etmeliyiz. Hissimizin ne olduğunu bulursak düşüncelerimize ulaşabiliriz. Değiştirilmesi gereken bir düşünce yapımız varsa ona müdahale etmemiz çok daha kolay olacaktır.

Olumsuzlukları ne kadar kabul edebiliyoruz? Kabule geçmek değiştiremiyorsak en doğrusudur. Elimizdeki araçları doğru kullanabilmek adına kabule geçmek bize çok şey kazandıracaktır. Burada araçtan kastımız, kazanacağımız geniş bakış açısıyla kullanabileceğimiz kendi içsel kaynaklarımızdır. Hep dediğimiz gibi daha doyumlu daha mutlu bir yaşam mümkün. Bu da ancak hayata karşı ve kendimize karşı esneklik kazanmamızla olacaktır.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları