Hayata geç kalmak

02.03.2022 09:52

Hayata bir kere geç kalırsın. Ondan sonra hep geç kalmışlığının acısını çekersin, derler. Gerçekten öyle midir? Bir yerlerde film kopar ve biz hep o geç kalmışlığı mı yaşarız? Hayatın tekrarı yok mudur gerçekten ya da biz filmi başa sarmaya güç mü bulamayız? Peki geç kaldığımızı nereden anlarız? Ya daha zamanı gelmemişse yaşayacağımız şeyin, o zaman biz kurgusalda gidip toptancı bir yargıyla hareket etmiş olmuyor muyuz?

Kafamda deli sorularla, elimde bir kitap boşluğu dinliyorum. Bazen ben mi kitaba yaslanıyorum yoksa kitap mı var olmak için bana ihtiyaç duyuyor anlamıyorum. Ancak bildiğim tek bir gerçek var. Hayatın tekrarı var, hem de hayatımız içinde.

Hem nasıl bu hayata geç kalabiliriz ki? Ne yaşayacağımız taşa yazılı değil. Hayatımızı şekillendiren, aldığımız kararlarla biziz. Bazen kararlarımız, gerçekten de bizde bir şeyleri geciktirebilir ama tamamen ortadan kaldırmaz. Yaşadığımız her olumsuzluk bizi bu hayattan el çektirseydi işimiz işti. O zaman hatalarımızdan ders alıp nasıl daha doğru kararlar almayı öğreneceğiz ki!

Bazen öyle bir şey yaşarsın hayat sana çok kısa ve anlamsız gelir ama bazen de öyle bir şey gelir kapını çalar ki sadece o an için yaşadığına kanaat getirirsin. Burada düşünmemiz gereken, hayatın anlam arayışıdır. Hayat gerçekten bize bahşedilmiş bir değerse o zaman bizim de ona değer katmamız gerekmez mi?

İşte temel sorunsal budur: Ne yaparak hayata bir değer katacağız? Tarihte bu hayata değer katmış çok istisnai insanlar sayabiliriz. Tarih kitapları onlarla dolu. Ancak sıradan bir insan olarak bizim bu hayata katacağımız değer de bence çok önemlidir.

Mesela bu hayatta hiç tanımadığınız bir insanı bir an için mutlu ettiğinizi düşünelim bu da bir değer değil midir? Sokakta çalışan bir insana, iyi ki bu işi yapıyorsunuz ve buralara harika bir el atıyorsunuz demek. Muhtemelen bu kişi, önce size çok şaşırır ancak ciddi olduğunuzu gördüğünde anlık bir tebessüm oluşur yüzünde.

İşte bir insanın, üstelik de bu sıradan işi yaparken hiç fark edilmediğini düşünen bu insanın hayatına değdiniz. Ne bileyim ya da bir insana hiç beklemediği bir anda yardım ettiniz. Belki sıranızı verdiniz, kapısını açtınız, paketlerini taşıdınız. Bu devirde bu tarz şeyler de yanlış anlaşılabiliyor ancak hep yanlış anlaşılma olasılığınız yok.

Hayatın tekrarının olup olmaması pek çok açıdan ele alınabilecek bir konu. Dini açıdan ele alanlar öte dünya fikrini anlatacaklardır size. Bense hayatlarımız içindeki tekrarlardan bahsediyorum. Düşündüğümüz her şeyin bir şekilde karşımıza çıktığı bir evren düşüncesine sahibiz. Aklımızdan geçenler, çoğu zaman fark etmesek de önümüze çıkıveriyor. Bazen farklı varyasyonların içinde buluveriyoruz kendimizi. İşte o zaman tekrarlarımızda devreye giriyor.

Belki sağını solunu eğip büküyoruz ama yine de tekrar ediyoruz. O yüzden hayata geç kalmak fikren çok doğru değil. Zamanı gelmeyen hiçbir çiçeğin açmadığı doğada, zamanı gelmeyen hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini söyleyebiliriz. Bazen hayatın da demlenmeye ihtiyacı vardır ki bize buruk bir tat sunabilsin.

O yüzden de büyük kayıplar dışında acı çekmeyi tercih etmek bir karardır. O acı ülkesinde kalmak da bir karardır, oradan çıkmak da. İstersek tutunacak dallar bulabiliriz. İşte bu noktada hayata geç kalmak değil hayattan alabilecekken almamak söz konusu olabilir ancak. Peki sorun bakalım kendinize: Neden almayı tercih etmeyiz de bırakırız kendimizi öylece?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları