Gazeteciler olmasaydı

10.01.2020 12:02

Olmazdı: Ormandaki bir ağaç gibi, diğer ağaçların başına gelenlerden haberimiz olmazdı. Üzülemezdik ölümlere, haksızlıklara; sevinemezdik başarılara, iyiliklere. Kimselere yardıma koşamazdık: Çünkü bilemezdik ki kim dara düştü, kim ezildi. Bilemezdik ki yarın güneş mi doğacak yoksa yağmur mu yağacak: Şemsiyemiz evde kalırdı. 

Olmazdı: Taş ocaklarıyla karnı yarılan doğadan, hiç yere kesilen ormanlardan, işgal edilen sahillerden, kirlenen denizlerden, nefesi kesilen yer altı sularından ve daha önemlisi tüm bunların sorumlularından haberimiz olmazdı.

Bilemezdik: Kim bu vatan uğruna hizmet etti feda oldu, kim vatanı kendi çıkarlarına araç etti hain oldu; kim halk düşmanı, kim değil; iyi idareci, kötü idareci kimdir bilemezdik. Başımıza gelen her şeyin müsebbibini bilmeyi hep istedik: Ya bildik, ya bilemedik ve en kötüsü belki de yanıltıldık.

Öğrenemezdik: Ne’dir. Cem nedir, cemaat nedir. Paralel, sadece iki benzer çizginin yan yana uzandığı geometri terimi midir? Yoksa karanlık bir yanlış mıdır doğrunun yanında. Ak bir günde gece karanlığı nedir öğrenemezdik. Charlie Hebdo olayı nedir. PKK nedir. DAEŞ/IŞİD nedir. Taliban nedir. El Nusra, El Kaide nedir. Ne demektir insanlık suçu. Ne demektir terör bilemezdik.

Bilemezdik: Ne zaman geldi başımıza tüm bunlar. Ne zaman oldu bunca kötülük ve azca iyilik. Şu zamanda olanların, falanca zamanda olanlarla bağlantıları nelerdir bilemezdik. Biz bunları birbirine bağlayamazdık. Bilemezdik ki zaman mı yarattı olanları, olanlar mı tanımladı zamanı.  Ne zaman intihar etmişti şu genç adam; ne zaman kocası tarafından öldürülmüştü şu kadın; paramızdan 6 sıfır atıldığında zaman neydi. Şu güzelim orman ne zaman yakılmıştı da yerine ne zaman şu binalar dikilmişti. Şu çarpık kentleşme ne zaman yer altı su kaynaklarının önünü kesmiş ve ne zaman dereleri insanların üstüne taşırmıştı. Ne zaman ölmüştü de şu ünlü bilimci, haberlere konu bile olamadan. Ve ne zaman hepimizi yanıltmıştı şu ünlü gazeteci.

Duymazdık: Nerede felaket var; nerede yoksulluk diz boyunu geçmiş; nerede bir masum çocuk açlıktan ölmüş; nerede bir anne çaresiz ağlıyor; nerede bir kültür can çekişiyor, kutsal değerler dibe vuruyor; nerede gizli anlaşmalar yapılıyor; hangi uluslar arası masada neler kaybediliyor duymazdık. Ve duymazdık yeni bestelenen harika bir Latin şarkısını; yeni söze gelmiş bir Sivas türküsünü; zurnayla saksafonun cazi çığlığında saklanmış ortak insani haykırışları da duymazdık.
Bilemezdik: Nasıl olur da insan insana bunca zulmeder bilemezdik. Komşuların tamamı açken fazlasını harcayacak yer arayanların çokluğu yansımazdı magazin sayfalarından. Halkı yokluk ve baskıdan inlerken kendi zevk süren zamane yöneticilerinin tüm dünyada antik zamanları kıskandıracak denli çoğaldıklarını bilmezdik. Aynı tanrıya inananların birbirlerine yaptıkları bunca kötülüğü yok sanırdık.

Bilemezdik: Nedendi bunca kavga; nedeni neydi paylaşmazlığın; bir bayrak yere düşmüş, bir meclis karışmış, bir suçsuz isyan etmiş, bir komplo kurulmuş bilinmedik bir yerde, bir otobüs şoförü uyumuş da ölmüş kırk beş kişi, bir âşık alamamış sevdiğini… neden ki… İyi gidişatın, kötü gidişatın; başımıza gelenlerin, gelemeyenlerin sebepleri nelerdir. Ne olmuştur Afrika’nın ucunda, Amerika’da, Asya’da ve neler olmaktadır memleketimizde. Neden’dir yani, rüzgâr esmezken şapkamızın uçması... Bir gazeteci vurulmuş yatıyor yerde, gazetesi de üstüne serilmiş görünmesin diye. Bir gazeteci darp edilmiş. Bir gazeteci işsiz kalmış. Bir gazeteci kalemini satmış: Bilemezdik ki neden?

Kim’dir, Ne’dir, Ne zaman’dır, Nasıl’dır, Neden’dir, Nerede’dir, Nerden’dir? ne ne ne ne bilemezdik, duyamazdık, göremezdik, anlayamazdık haberciler olmasaydı. Olay tektir, yorum çoktur: Başka anlayanlar neler düşünüyorlar tartamazdık. Bir de köpeğin insanı ısırması da haber olsaydı iyi olurdu ama kötülüklerden iyiliklere sıra gelmiyor belli ki… 

Efsaneye göre henüz bir günlükken yürümeye başlayan Hermes, tanrı Apollon'un sığırlarını çalar. Apollon da buna çok kızar ancak, mağarada çalınan ineklerin yanında gördüğü kitharayı alıp karşılığında kerykaion (sihirli altın değnek) vererek bağışlar. Hermes bu değnekle büyük güç edinir ve habercilerin tanrısı olur. Zeus da çocuklarının en akıllısı olan Hermes'i kendine haberci yapar. Ödülü de kanatlı bir başlıkla, bir çift kanatlı ayakkabıdır. Hermes artık, tanrıların hızlı habercisi olmuştur. 

Sizin antik simgeniz Hermes (haberci tanrı); ödülünüz kanatlı ayakkabı; elinizdeki kalem de sihirli kerykaion’dur.  
Gazetecilerin haftası günü olmaz. Hatta saati, gecesi gündüzü de olmaz. Ama bugün 10 Ocak’tır: Bizi her şeyden haberdar ettiğiniz için sonsuz teşekkürler haberci dostlarımız.  
 

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları