Dünün vazgeçilmezi dolmuşçular...

19.07.2020 08:47

Yarım asır önce İstanbul'da taksiye binmek imtiyazdı. Haliç-Fener hattında sadece 6 araç vardı. Balat durağındakilerin sayısı da bir o kadardı. Şoförler, fevkalade beyefendi insanlardı.

Öyle ki, Aile reisi işine giderken, eşini ve çocuklarını şoförlere gönül rahatlığıyla emanet ederdi. Taksim'e ya da Emirgan'a yollarken, hiçbir endişesi olmazdı.

Amerikan yapımı dolmuşlara, plakçalarlar takıldığında taksicilerin havaları daha da arttı. Kimi müşteriler sevdikleri şarkıların plaklarını çantalarında getirirdi.

Cağaloğlu'nda lokanta işleten aşçı Halit, lokantasına müşteri getiren taksi şoförleriyle yaptığı sohbetlerden sonra taksiciliğin daha karlı olduğunu duyunca, meslek değiştirdi. Taksicilik yapmaya başladı. Ancak, 1929'daki ekonomik krizle birlikte işleri kötüye gitti. Bütün taksiciler gibi o da birkaç gün siftah yapmadan evine dönmek zorunda kaldı.

Üstüne üstlük devamlı müşterilerinden biri işlerinin bozulduğunu ve artık taksiye binemeyeceğini söyleyince, Halit'in aklına bir fikir geldi. Aynı yöne giden dört müşterisine taksi ücretini paylaşmayı teklif etti.

İşte TÜRKİYE DE İLK DOLMUŞCULUK böyle başladı…

Nişantaşı- Eminönü hattındaki DOLMUŞLAR çalışmaya başladı...

DOLMUŞLARIN HEPSİ DE AMERİKAN ARABALARI İDİ…

Diğer taksiciler de Halit'i takip edince, DOLMUŞCULUK İstanbul'da hızla yaygınlaştı. Kısa süre sonra Şişli-Pangaltı, Karaköy- Taksim, Fatih-Beyazıt ve Sirkeci-Karaköy hatları da ortaya çıktı. Daha sonra ise Türkiye geneline yayıldı.

İstanbul'da o günlerde DOLMUŞ-TAKSİler Ford, Plymouth, Dodge, Buick, Chevrolet gibi eski Amerikan otomobilleriydi. Ancak dolmuşçuluğun yaygınlaşmasıyla orijinal dört koltuklu Amerikanlar ortadan kesilip uzatılarak, yedi koltuklu hale getirildi. Amaç daha fazla gelir elde etmekti.

1950'lerde İstanbul'un nüfusu göçle birlikte hızla artarken, toplu taşıma araçları yetersiz kalmaya başladı. Böylece DOLMUŞ-TAKSİLERİN önemi daha da arttı.

Bu sayede o güne kadar belediyenin görmezden geldiği DOLMUŞyöntemi, toplu taşımanın bir öğesi olarak kabul edildi. Ardından 1954 yılında ilk resmi DOLMUŞ TARİFESİ ilan edildi.

BUGÜNKÜ KÜBA'YA BENZİYOR…

İstanbulluların ulaşım ihtiyacını karşılayan DOLMUŞLAR, turistler için ise mutlaka görülmesi gereken ilginç bir araçtı.

Turistler mutlaka, bir kez de olsa dolmuşabinip İstanbul'u dolaşırdı.

Aslında o günkü İstanbul'un, bugün eski Amerikan otomobillerinin hâlâ trafikte dolaştığı Küba'dan bir farkı yoktu.

Tüm bunları Sayın Burhan AYERİ’nin araştırmalarından öğreniyoruz…

SONRA MİNİBÜSLER ÇIKTI SAHNEYE…

1960'larda sayıları hızla artan minibüsler dolmuşların tahtını salladı. Dolmuşlar kent merkezindeki ana hatlarda, minibüsler ise kent merkeziyle gecekondu semtleri arasında yolcu taşımaya başladı.

Ayrıca eski Amerikan otomobilleri yedek parça sorunu yaşıyordu. Böylece dolmuşların devri kapandı. O dönemde sayıları 600 adedi bulan Amerikan dolmuşlar 1980'li yılların sonunda trafikten çekildi.

AKSEKİLİ TAKSİYE BİNERSE…

İşte o günlerde Aksekili İstanbul'da bir taksiye binmiş, taksi Beşiktaş’tan yokuş aşağı inerken birden freni patlamış, hızla yokuş aşağı gidiyor. Şoför aracı kontrol etmek için panik içerisinde.

Aksekili bakmış taksimetre de bu arada yazmayı sürdürüyor. Başlamış şoföre "Durdur şu arabayı hemen" diye bağırmaya.

Taksici “ Fren boşaldı, taksiyi durduramıyorum.” Diye cevap verince,

Aksekilinin öfkesi daha da artmış,  "Bari şu taksimetreyi kapat da cebimiz boşalmasın..."

ANTALYA DA TAKSİ DOLMUŞLAR…

Benim çocukluğumda Kule dibinde ( Kalekapısı) CHEVROLET, İMPALA marka taksi dolmuşlar vardı. Görüntüleri muhteşemdi… Şoförlerini herkes tanırdı…

Antalya’ya ilk aracı getirenin 1936’da Taksici Bahriyeli Osman olduğu söylenir.

1950’li yıllarda Traktör Römorklarını,  üstü örtülüp, içine karşılıklı iki kanepe konularak, atlarla çekilen DOLMUŞ RÖMORKLAR haline getirildiğini, Yukarı Pazar ( Çınaraltı Kahvesi ) ile Giritli Mahallesi                        ( Şarampol) arasında çalıştığı, Antalya da ilk dolmuşun başlangıcı olan bu araçlara halk arasında                    “ NAYLON” dendiğini Sevgili HÜSEYİN ÇİMRİN abimden öğrendim…

Bu güzergahta daha sonra Willy’s Jeepler çalışmaya başlamış ve taşıma ücretleri, gidilecek yerin mesafesine göre 10 ile 15 kuruş arasında belirlenmiştir…

1970 li yıllarda, KALEKAPISI’ndan (1 Nolu hat) ve İŞ BANKASI’nın( 2 nolu hat ) yanından Commer, Thames, Skoda, Pegeot, Fort,  vs. marka dolmuşlar kalkardı…

3. No lu hat iseKIR CAMİİ-LARA hattı idi…

Mehmet Recai Emek, Adanalı Kadir, Gür Kırış, Dede, Alim Çavuşun Osman, İkizler’in girişimi ile 1970 liyıllarda eski doğumevi önündeki gazete büfesinin yanından, MEYDAN-TOPÇULAR Hattı için Belediye Yönetimi ve Trafik Bölge Müdürlüğünün izni ile DURAK oluşturuldu…

3 tekerlekli TRİPATÖRLER, MEYDAN 50 Krş. TOPÇULAR 1 Lira karşılığı yolcu taşımaya başladı… Bu hattadaha sonraÇAKALLIK ve SOĞAN FABRİKASI bölgesi deilave edildi…

Birkaç yıl sonra TRİPATÖRLERİN yolcu taşıması yasaklanınca, taşımacılık MİNİBÜSLERE çevrilerek, DEDELİ BAHÇE’ye4. HAT olarak resmileştirilerek taşındı. Hizmete buradan devam edildi…

Daha sonra da DEDELİ BAHÇE komple istimlak edilerek DOĞU GARAJI oldu… Doğu ya kalkan minibüsler, Aksu, Gebizdahil buradan yolcu taşımaya başladı…

ARAPSUYU ve KONYAALTI'na giden DOLMUŞLARIN (skoda ) arkası açık ve tenteli olur, karşılıklı oturulurdu…

Eski GAR şimdiki Mark Antalya’nın olduğu yerdi… Bütün uzun yol otobüsleri buradan kalkardı…

DEĞNEKÇİLER VARDI…

Aklımda kalan ALTINDİŞ TURAN

 “ hemen kalkıyooor, şarampol, beyazbina, dikilitaş, dokuma, arapsuyu, memurevleri, Bahçelievler…” diye bağırırdı…

DOLMUŞCULARIMIZ VARDI…

Ispartalı Felaket Recai, Pipolu Sarı Bekir, Durmuş Ağa, Arap Kadir, Makaralı, Yağlı Yılmaz, Yamuk Mustafa, Baba Kamil, Kürt Erol, Göbekli Osman, Adanalı Metin, Sarı Turgut ve ismini sayamadığım birçok değerli isim…

Kimisi kendilerine ait, kimisinde şoför oldukları 40 dolmuş…

DOLMUŞÇULUK HERKESİN YAPABİLECEĞİ BİR İŞ DEĞİLDİ!!!

Bir elinde hem çay hem sigara ile direksiyonu tutabilen, diğer eliyle vitesi değiştirip, yolcuların ücretlerini alarak para üstlerini verebilmekgibi bir yeteneğe sahiptiler…

Matematikte dört işlemi çok iyi yaparlardı… Bunu, kimin kaç para verdiğini akılda tutup, ne kadar para üstü verilmesi gerektiğini, anında hesap ederek, paranın üstünü verirken ispat ederlerdi…

Sabahın köründe Arabesk dinleyebilecek kadar, aşırı derecede romantiktiler…

Trafik çevirmelerinden önce, araçtaki fazla yolcuları çöktürüp veya ara yollara girip, trafik cezası yememek için büyük bir sezgi yeteneğine sahiptiler…

Ne zaman kalkacağız şoför bey?”, ya da “ Bahçeli’den geçer mi?” gibi onlarca soru karşısında, işlerine gelmeyeni duymama yetenekleri çok gelişmişti…

Yolcular aracın içinde sıcaktan buharlaşsalar ya da soğuktan donsalar da ONLAR klimayı açmazlardı, çünkü sıcağa ve soğuğa çok dayanıklıydılar…

Araçta boş yer varken kaplumbağa hızında, araç doluyken son sürat gidip, yolcuyu delirtme yetenekleri çok gelişmişti…

Mükemmel bir yerde inebilir miyim? “diyen, kafası karışık bir yolcuya

Buyurun size layık değil ama!” diye cevap verebilen pratik bir zekaya sahiptiler…

Hepsi de hem şair, hem nüktedandı… Araçlarının arkasına, “Çekemediler bizi, halat inceydi koptu…”, “ Ben bu yollara kaynanam yüzünden düştüm…” ,” Gidişine kızlar, duruşuna yollar hasta…”  “ Kuzu kurdun, yol Ford’un…”, "İstedim vermediler, sen şoförsün dediler…” "Bir sabah uykusuna bir de doyamadım…” gibi, hem güldüren, bazen de düşündüren yazılar yazarlardı…

GÜZEL BİR ANI…

Antalya Lisesi ikinci sınıf öğrencisiyim, en arka sırada oturuyorum…

Sıra arkadaşım ABDURRAHMAN, okuldan sonra gece saat 24.00 e kadar, DOLMUŞ MUAVİNLİĞİ yapıp hayatını idame ettiriyor, Hayat Mücadelesinde ki başarısını derslerine de taşıyarak, HOCALARdahil hepimizin fevkalade takdirikazanan bir KARDEŞİMİZ

İlk ders İngilizce Hocamız ESAT ARAL’ın dersi, hoca derse girer girmez sözlü yapacağım dedi…

ABDURRAHMAN gece geç yattığı için, sıranın üzerine kafasını koymuş uyuyor.

Hoca da “ABDURRAHMAN” diye seslenip sözlüye çağırıp, iki üç defa seslenince, sıranın altından ayağına uyanması için setçe vurdum…

ABDURRAHMAN akşam kendisini DOLMUŞ ta zannetti ve “ HOOOOP” diye bağırarak uyanındı…

ESAT HOCA, ayağına kadar gelen bu fırsatı kaçırmadı tabii, hemen cevabı yapıştırdı, “ TAKOZU AL, HAREKET EDİYORUZ..”

İSTERDİM Kİ HALA, TAKOZLAR HEP YERDE DURSA, DOLMUŞLAR DA DOLUNCA KALKSAYDI…

Şoföründen, değnekçisinden, muavinine kadar, dünün o güzel insanlarından hayatta olanlara uzun ve sağlıklı bir ömür, ebediyete intikal edenlere Allah’tan rahmet diliyorum…

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları