Depremin psikolojik etkileri ve başa çıkabilme becerileri

01.03.2023 13:35

5 Şubat Pazartesi sabahına ülke olarak büyük bir şok içinde uyandık. O günden bu yana tek gündemimiz deprem ve hala normal olarak bu gündem devam etmekte..

Bu yazıma başlamadan önce Kahramanmaraş merkezli depremde hayatını kaybeden 45.000 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Depremden fiziksel ve psikolojik olarak etkilenen bütün vatandaşlarımıza da acil şifa diliyor ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Bu depremde 10 ilimiz ciddi hasar aldı. Hasarın boyutu büyük ve bunun ülkece üstesinden gelmeye çalışacağız. Bu yazımda bu tahribatın psikolojik yönünü ele alacağım.

UYUYAMIYORUM, SALLANIR GİBİ OLUYORUM, ODAKLANAMIYORUM

Modern insan bu dünyada yaklaşık 200.000 yıldır yaşamını sürdürüyor. Tabi bu süreçte hem bireysel hem de toplumsal olarak başına bir sürü felaket geldi insanoğlunun. Yeri geldi bir aslana yem olmaktan kurtulmaya çalıştı, yeri geldi toplu olarak bir tufandan korunmaya çalıştılar. Başlarına gelen bu musibetlerden kurtulma çabası olarak da çeşitli başa çıkabilme becerileri geliştirdiler. Bu başa çıkabilme becerilerinin asıl gayesi de hayatta kalma çabalarını işaret ediyordu. Bunu uzunca bir süreçte arkasından gelen jenerasyon da öğrendi ve bir sonraki nesillere de aktardılar.Yani sizi olumsuz yönde etkileyen, sizde korku duygusunu tetikleyen durumlarda; uykuya dalmakta zorlanmanız, gelecek olan tehlike dışındaki konulara odaklanamamanız, stres çemberinde olmanız, çeşitli fiziksel  belirtiler( terleme, sindirim, regl dönemlerinde düzensizlik, çarpıntı vb.)aslında atalarımızdan bize miras kalan bir korunma şekli.

BU ÇOK NORMAL

Şu an göstermiş olduğunuz reaksiyonlar aslında çok normal. Çünkü gerçek ve korkunç bir olay yaşandı ve bu durumda hepimiz aslında hayatta kalmaya çalışıyoruz. Yaşanılan olayları zihnimizde tekrar tekrar canlandırarak aslında oluşabilecek yeni tehlikeyi prova ediyoruz ve kurtulma yolu arıyoruz. Deprem konusu dışındaki görsel, duyusal herhangi uyarıcıya veya duruma dikkat çekemiyoruz. Çünkü şu an tehlikeye karşı ayık olmaya çalışıyoruz. Böylelikle zihnimizi sadece bizi tehlikeye düşürebilecek konulara yöneltiyoruz. Aslında içgüdüsel olarak organizmayı korumaya çalışıyoruz. Şu zaman diliminde bu belirtileri psikopatolojik bir sorun olarak nitelendirmek çok yanlış. Aslında biz "Anormal olaylara karşı normal tepkiler’’ veriyoruz.

NE ZAMANA KADAR BU BELİRTİLER YAŞANACAK?

Amerikan Psikiyatri Derneği’ne göre bu durumlarda yaşanan belirtiler ilk üç gün normal olarak karşılanıyor. Üç günden sonra devam eden belirtiler Akut Stres Bozukluğu olarak tanımlanır ve bu süreç bir ay sürer. Yani yaşanan olaydan üç gün sonra ortaya çıkan ve bir ay boyunca devam eden süreç  Akut Stres Bozukluğudur.

Depremden bu yana üç hafta geçtiğini göze alırsak, eğer şu an bu belirtileri yaşıyorsanız Akut Stres Bozukluğu dönemindesiniz. Akut Stres Bozukluğu bir aydan kısa sürer. Aslında bu süreçte ağır krizler, öz kıyım düşünceleri, panik nöbetleri yoksa herhangi bir psikolojik müdahale önerilmez. Çünkü organizmanın kendisini iyileştirici özelliği vardır. Doğal iyileşme sürecidir bu. Kolunuzda ufak bir yara varsa o yaraya cerrahi müdahale yapmak, aslında yaranın kendiliğinden iyileşme sürecinden daha uzun sürebilir. Akut Stres Bozukluğunda da o yarayı açmak, deşmek, tekrarlatmak süreci daha meşakkatli kılabilir.

Bir aydan uzun süren ve  belirtilerin artık kronik hale geldiği dönem de Travma Sonrası Stres Bozukluğu olarak adlandırılır. Travma sonrası stres bozukluğunda psikolojik müdahale gereklidir. Çünkü  birey artık günlük yaşamla uyum sağlamakta zorlanmaktadır.

BU SÜREÇTE NE YAPMALIYIM?

Her şeyden önce kendinize güvenli alan oluşturun. Bunun için deprem yönetmeliğine uygun olan binalarda ikamet etmeye çalışın. Çünkü gerçek problemler çözülmedikçe psikolojik müdahaleler işlevsizdir. Siz her an yıkılmaya hazır bir binada mental sağlığınızı zaten koruyamazsınız.

Bu süreçte kendinizi korumak adına yeni kaçınma davranışları geliştirebilirsiniz. Bu kaçınma davranışları yaşam kalitenizi düşürebilir. Bu davranışları sürekli tekrar etmek de kişide farklı patolojiler ortaya çıkartabilir. Haddinden fazla avizeleri kontrol etmek, kapalı ortamların hiç birine girememek, sokakta yürürken açık alanların dışına çıkamamak, direklere yaklaşamamak, duş ve tuvaletten çok hızlı kaçmak ve buna benzer bir sürü davranışın gelişebileceği bir dönemdeyiz. Bu davranışları  güvenli alanda bile devam ettiriyorsanız bunu kontrol altına almaya çalışın. Bu dönemlerde kişiler kaygılarını kısa vadede yönetebilmek veya onlardan uzaklaşmak adına alkol veya uyuşturucu madde kullanımını geliştirebiliyorlar. Unutmayın bu alışkanlıklar sizi kısa vadede iyi hissettiriyor olabilir ama problemin daha da büyümesine yol açar.

Kendinizi fazlasıyla deprem haberlerine maruz bırakmayın. Güvenebildiğiniz birkaç medya ajansından takip etmeniz yeterli. Bu dönemde sosyal medya büyük bir bilgi çöplüğüne dönüşebiliyor. Dolayısıyla,  doğruluğuna emin olmadığınız bilgileri paylaşmayın. Başka insanlarda gereksiz korku yaratmayın. Sosyal medyada bir şey paylaşmadan önce bunu ‘’ne için’’ ve ‘’kime yararı olacağını’’  düşünüp öyle paylaşın.

Etrafınızda güvendiğiniz insanlara, dostlarınıza yaşadıklarınızı, hislerinizi, korku ve kaygılarınızı, üzüntülerinizi anlatın. Dışa vurun. Bu yaşanılan olaydan sonra kendinize yıkılması zor tabular yüklemeyin. Bu süreçte deprem bölgesinden ayrılan ve bir daha memleketine dönmeyi düşünmeyen  veya artık apartmanda artık yaşamama kararı alan insanlar olabilir. Eğer bunlar bir kaçışsa ve günün sonunda bu kaçışla yüzleşmek zorunda kalacaksanız o mesafeyi çok açmayın. Zaman geçtikçe korkularınızla yüzleşmek daha zor bir hal alacaktır. Bu korkularınızı tabu haline getirmeyin.

Etrafınızdaki insanlara yardımcı olmak adına onların korkularını küçümsemeyin, yok saymayın. ‘’ Bak o neler yaşadı’’ ‘’ Senin yaşadığın onun yanında bir şey mi’’ gibi cümlelerle insanların korkularını kıyaslamayın. Herkesin olaylara karşı hisleri ve dirençleri farklıdır. Kimisi sadece  sallanan bir evden çıktığında büyük korku yaşamıştır. Kimisi enkazdan çıkar bir hafta sonra işine devam edebilir.

Aslında iyileşme süreci diye tanımladığımız süreç kişinin yaşamla uyumlu hale gelmesidir. Eski rutinlerine, standartlarına, alışkanlıklarına devam edebileceği, sorumluluklarını yerine getirebileceği sağlıklı bir mental durumdan bahsediyorum. Bunlar yerine geldiği zaman bireyin sorunu yoktur diyebiliriz. O halde bu süreçte elinizden geldiğince çevreyle uyumlu olmaya, eski alışkanlıklarınızı olabildiğince devam ettirmeye çalışın. Tabi ki bu süreçte yaşanılan olayı yok saymayın. O olaya karşı duygularınızı ortaya koyun fakat gömülü kalmayın. Bu süreçte beslenme, uyku, dinlenme gibi ihtiyaçlarınızı karşılamaya çalışın.

Yaşadığımız kötü olaylarla başa çıkmak için son zamanlarda ‘’Olsun, bu tecrübe en azından bana bunu öğretti’’ demeyi öğrendik. Ülkece yaşadığımız bu kötü deneyim için de, toplumsal olarak bunun bize neyi öğrettiğini veya öğretmesi gerektiğini de cevaplandırmak zorundayız.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları