Çocuğun sorduğu o korkunç soru!

30.07.2020 15:34

Dünyayı masa örtüsü gibi silkeleyen ve çeşitli nedenlerle yaşama tam tutunamayanları hayattan koparan covid-19 çevremizde fır dönmeye devam ediyor.

Kamu spotlarında ifade edildiği gibi, havadaki, yerdeki, sebzedeki, paradaki, tuttuğumuz eldeki virüsü göremediğimiz için de sisli havada yol alan otobüs şoförü misali gözleri kapatıp, gidiyoruz.

O zaman bu ölümcül virüsün pençesine düşüp havasızlıktan boğularak ölmek yerine evde oturmamız gerekiyor, çıkarsak da radyasyonlu bölgede gezer gibi maske, gözlük vs. takıp takıştırmak lazım.

Ama yine de kesin korunma imkanı yok, öyle namussuz bir illet ki, sen istediğin kadar kaç , senin rüzgarına takılıp sonunda  içeri dalıyor. Evladının aracılığıyla, gelen kargoyla, pencerenin önünden geçerken hapşıran komşunun havasıyla geliyor / gelebiliyor.

Yani, kimi hocalarımızın söylediği gibi aşı ve ilaç geliştirilmediği sürece hayatımız tehlikede.

Yakalandığımızda yalnız bizim hayatımız tehlikeye girmiyor, aile fertleri, eş dost, yaşlı komşular gibi herkesi riske atıyoruz.

O zaman ne yapmamız gerekiyor? Bu ölümcül tehdit geçene kadar, zorunlu olmadıkça evden çıkmamamız gerekiyor değil mi?

Ancak görünen o ki, atılan normalleşme adımları riski artırmasına rağmen hala ısrarla bu karar uygulanıyor.

Sonuçta; önlemler gevşetilince halk sokağa döküldü, AVM’ler canlandı, sokaklar şenlendi, düğün dernek yapıldı, her yerde bir ‘çalsın sazlar oynasın kızlar’ durumu var.

                                                                              ***

Gelelim okulların açılması meselesine;

Normalleşme adımlarıyla şenlenen ülkemizde bir de okullar açılırsa, yöneticilerin zoruyla / mecburen ‘ailece’ sokağa çıkmak zorunda kalınacak ki, ötesini düşünmek bile istemiyorum.

Çünkü evde oturmaktan bunalanlar, okula çocuğu götürüyorum bahanesiyle dışarıya çıktıktan sonra tekrar eve girmemek için sokakta, parklarda vakit geçirmeyi tercih edecekler.

Okulların kapısına yığılan yüzlerce, birbirini tanıyan velinin bu kadar ayrılıktan sonra hazır buluşmuşken hasret gidermek istemeleri de son derece normal bir gelişme olacak, zaten eski halleri de böyleydi.

Okulun dışında bunlar olurken dersliklerde ve teneffüslerde olacaklar ise ayrı bir kabus tabi ki.

Gayet açık şekilde önümüzde duruyor ki, okullar da anında eski günlere dönecek, başka türlüsü mümkün değil.

Sınıfları düzenlemek ve öğrenci sayısını azaltmak gibi uygulamaların işe yarayacağını düşünmek hayal görmekle eşdeğer.

Çünkü çocukların büyümelerini sağlayan hormon, onları sürekli hareket etmeye zorluyor.

Miniklerdeki yaşama sevinci, heyecan, merak, duygular, arkadaşlık arzusu, çocukların doğal hareketliliğiyle birleşince ortaya süper bir canlı çıkıyor ki, hepsine maşallah diyelim.

Teneffüste okul hoparlöründen bir şarkı çalmaya görsün, ortalık bir anda disko sahnesine dönüyor.

Sarılanlar, hoplayanlar, birbirlerini öpenler, kavga edenler, koşanlar, kısaca değmeyin keyiflerine gitsin.

Yani kısaca söylemek gerekirse, ‘kim takar koronayı’ durumu kaçınılmaz olarak yaşanacak.

                                                                          ***

Yazmak istemezdim ama yazayım, geçtiğimiz günlerde bir veli arkadaşla sohbet ediyoruz, çoçuğu televizyonda okulların açılacağını duyunca, “Baba biz ölecek miyiz?” diye bir soru sormuş ki, aile perişan olmuş.

Elbette çocuklar koronayla mücadele döneminde evlerde sürekli uyarıldı, yani bu konuda bilinçliler.

Okullar açıldığında haklı olarak bu ölümcül virüsün pençesine düşeceğini zannediyor.

Ama zannedilmesin ki okullar açıldığında bu virüs korkusu aklında kalacak. Arkadaşlarıyla buluşmaya görsün beş dakikada yine sarmaş dolaş.

Peki o zaman ne yapılmalı?

Bana göre hala pandeminin etkisi zirvedeyken okulların açılması büyük risk, tamamen kontrol altına alınması gerekiyor.

O çocuklardan birisine bir şey olursa, bu kararı verenler çok büyük yük altında kalır.

Ekonomik kaygıları falan anlıyorum ama işin içine çocukları katmadan bu iş çözülmeli.

Zaten bir seneye kadar aşı ve ilaç bulunacak deniliyor. Bekleyin biraz daha.

Uzaktan eğitimden daha yüksek verim alınması için yeni bir planlama yapın.

Gerekiyorsa velileri okulun bahçesinde toplayıp iki gün süreyle çocukları nasıl çalıştıracakları konusunda eğitin.

Zaten yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik, artık neler olduğunu ve olabileceğini aşağı yukarı biliyoruz.

Yöneticilere tavsiyem; Asla böyle riskli bir karar vermeyin.

Çünkü okulların biraz daha gecikmesinden hiçbir şey olmaz. Ama bir çocuğun kaybından veya eve taşıdığı virüstün çok şey olabilir!

Para, pul bir yere kadar, milletin en çok canını yakacak sonuç okulların açılmasıyla gelebilir.

Böyle düşünmekte büyük fayda var.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları