Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan…

23.04.2021 09:07

Talip Emiroğlu’nun araştırmalarını ve muhteşem yazısını okuyunca çok şey öğrendim…

Atatürk’ün, lise yıllarında Ömer Naci isimli arkadaşının önerisi ile Namık Kemal‘in “hürriyet ve ihtilalci” kavramlarıyla tanıştığını, sonraki dönemlerde de kitapların elinden hiç düşmediğini, cephelerde bile sürekli okuduğunu yazıyor...

Atatürk’ün 18 bin cilt okuduğunu vurguluyor, sayfaların üzerine 10 binden fazla not düştüğünü, 200 binin üzerinde satırın altı çizildiğini vurguluyor.

Bu gün resmi kayıtlara göre, Atatürk’ün kütüphanesinde 4 bin 280 kitap tespit edilmiş olup, bunların büyük kısmı Anıtkabir ve Çankaya kütüphanesinde, 100 kadarının da Sofya Elçiliğimiz ile İstanbul Üniversitesi’nde korunmakta olduğu belirtiyor.

SATIRLARININ ALTLARI ÇİZİLEN HER KİTABIN BİR ÖYKÜSÜ VARDIR…

Talip Emiroğlu, Atatürk’ün özellikle 1920-1923 yılları arası okuduklarının, demokrasi ve cumhuriyet kavramlarının şekillenmesinde çok önemli etkileri olduğu, Atatürk’ün, bir gün Vasfi Çınar’a “Yoksuldum, ama iki kuruş elime geçince bir kuruşunu kitaba yatırırdım. Böyle olmasa, bu yaptıklarımın hiç birini yapamazdım” sözleri ile destekliyor…

Okumak, bilgi sahibi olmak, bilge olabilmek ve de ATATÜRK olabilmek, işte böyle bir şey…

Atatürk o bilgeliği ve liderliği ile T.B.M.M kuruyor…

BELKİ DE TÜRKİYE’NİN EN DEMOKRATİK MECLİSİNİN KURULDUĞU GÜN 23 NİSAN…

O kadar ki, Mustafa Kemal Paşa o olağanüstü şartlarda yetkileri elinde toplamaya kalkıştığında Meclis’teki muhalefet ona bile direnmiş, Mustafa Kemal Paşa, “Bu şartlar altında ben ve Bakanlar Kurulum göreve devam edemeyiz” konuşmasını yapmak zorunda kalmıştır.

TBMM’nin açıldığı 23 Nisan 1920 gününün akşamı, Yunus Nadi, Ruşen Eşref, Hacı Feyzullah Efendi ve Mazhar Müfit Bey’in hazır bulunduğu bir sohbette Atatürk’e sorulan,

“Paşam! Bugün Büyük Millet Meclisi’ni açtık. Bunu bütün milletimize ve İtilaf Devletleri’ne ilan ettik. Fakat bugünün adı ne olsun?” sorusuna,

Atatürk şu cevap verir;

“Efendiler! Osmanlı İmparatorluğu, 600 yıl bu milletin kaderine hâkim olmuştur. Bugün Osmanlı İmparatorluğu kısmen dağılmış olmasına rağmen İstanbul’da bir hükümeti mevcuttur. Osmanlı İmparatorluğu’nun yanında, bugün bizim açtığımız meclis çocuk kalır. Onun için, bugünün adına çocuk bayramı diyelim. Bu çocuk büyüsün, kendi zaferini kendisi ilan etsin.”

İlk kapsamlı “çocuk bayramı” kutlamaları 1927 yılında yapılmıştır. Himaye-i Etfal Cemiyeti, 1927’deki 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamalarına büyük özen göstermiştir.

BENOİT MECHİN, “KURT VE PARS” ADLI KİTABINDA…

Atatürk’ün, “Ben çocuk haftasını, çocuklara hürmet edilmesini temin ve onların zaafından yararlanarak çok defa yapıldığı gibi onlara eziyet ve hayvan gibi muamele edilmesini önlemek için meydana getirdim. Bu tedbirim, milletin geleceğine karşı gösterilen bir saygı olarak görülmelidir.” İfadesine yer vermiştir…

OKUDUĞUM TÜM KİTAPLAR, O YILLARDA 23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMINA ÇOK ÖNEM VERDİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR…

Maarif Teşkilatı da çocuk haftası etkinlikleri çerçevesinde okulları tatil ederek tüm öğrencilerin kutlamalara katılmasını sağlamıştır.

7 Nisan 1932 tarihinde, “Çocuk Bayramı sebebiyle Nisan’ın 20’sinden 30’una kadar mektup ve telgraflara şefkat pulu yapıştırılması hakkında kanun layihası” hazırlanmıştır.

8 Nisan 1936 tarihinde, “23 Nisan Çocuk Bayramı münasebetiyle Halkevlerinin çocuklarla ilgili konferanslar vermesi ve müsamereler düzenlemesi.” istenmiştir.

1935’te çıkarılan 2739 sayılı “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun”la 23 Nisan “Ulusal Egemenlik Bayramı” olarak kutlanmaya başlanmıştır. 23 Nisanlarda fiilen “çocuk bayramı” ve “çocuk haftası” da kutlanmaya devam etmiştir.

1935’ten sonra resmen “23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı ve Çocuk Haftası” ifadesi kullanılmıştır.

ÇOCUKLARA VE GENÇLERE EMANET EDİLEN GELECEK…

Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadrolar, ülkenin geleceğinin çocukların ve gençlerin vatan sevgisinde yeşereceğine inanmışlardı.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Mustafa Kemal Atatürk tarafından sadece bize değil, dünyadaki tüm çocuklara armağan edilmiştir.

1920 yılından bugüne büyüyüp, gelişen ve modern Türkiye’yi kurup geliştiren nesiller bu inancı boşa çıkarmadılar.

Bugüne kadar iktidara gelenler, T.B.M.M’sine milleti temsilen girenler varlıklarını ve bu makamlara gelebilmelerini, Kurtuluş Savaşı’nı veren o meclise borçlu olduklarını çok iyi bilmeliler...

Eğer saltanat devam etseydi, ülke işgal altında kalsaydı, bu halk çocukları nasıl olur da yönetime gelebilirlerdi. İşte o nedenle, 23 Nisan’ı büyük bir coşku ile kutlamalıyız…

BİZİM JENERASYON O HEYACANI HİÇ UNUTMADI…

Aylar öncesinden Cumhuriyet Meydanında yapılacak gösteriler için hazırlanmaya başlardık.

Ellerimizde tutacağımız kartonlara 23 Nisan’a özgü sözler yazardık…

Çeşit çeşit kostümler giyerdik. Genelde asker veya polis olurduk ya da folklor kıyafetlerimizi giyerek yöresel kimliği ile Anadolu'yu yaşatırdık.

O kıyafetleri giyen ve de çok yakıştıran arkadaşlarımızın; Asker, Polis, Efe kıyafetleri içerisinde büyüdüklerini hissedip gururlanmaları nedeni ile Polis Ziya, Asker İsmail, Efe Mehmet gibi bu güne kadar gelen lakapları bile olmuştur…

ÇOK KISA BİR SÜREDE ÇOK UZUN ŞİİRLER EZBERLERDİK…

Sonra o şiirleri ağırlığı nedeniyle elimizde tutamadığımız tripota takılı mikrofona, boyumuz yetişmediği için, zar zor uzanıp adeta dudaklarımızı da mümkün olduğunca uzatarak, ağlaya ağlaya okurduk.

Genelde şiirleri ben okurdum…

Nurlar içinde yatsınlar Hocam Günseli Akant ve Okul Müdürümüz Ali Manavuşak’ın "Daha içli oku, daha hissederek oku" talimatlarına uyabilmek için kürsüde ciğerimi bırakmamak adına çok savaşlar verdim…

23 NİSAN SABAHI EVLERİMİZDE BÜYÜK HEYACAN YAŞANIRDI…

Bayram coşkusuna sabah beni Onuncu Yıl Marşıyla uyandıran nur içerisinde yatsınlar annem ve babam hazırlardı.

Tertemiz ayakkabılar ,pırıl pırıl önlüklerle ya da özel olarak diktirilen kıyafetler ile sabahın köründe okula giderdik.

Havanın azizliği 23 Nisan törenlerinde neredeyse bir gelenekti. Çoğu zaman 23 Nisan törenlerinde yağmurun azizliğine uğradığımız için, bakalım yine yağacak mı? diye, kara kara düşünmemize rağmen öğretmenlerimiz, yöneticilerimiz, velilerimiz ve bizler hiçbir zaman yağan yağmurdan şikayetçi olmadık…

Çünkü yağan yağmur Cumhuriyet, her doğan güneş Atatürk’tü bizler için…

TÖREN GÜNÜ BÜTÜN ÖĞRENCİLER OKUL BAHÇESİNDE İKİ AYDIR YAPILAN HAZIRLIKLARIN FİNALİNE GELMENİN HEYACANI İLE TOPLANIRDIK…

En az bizler kadar, hocalarımız, yöneticilerimizde bu özel günde en başarılı okul olabilmek için büyük çaba gösterirlerdi…

Sıra olup bando takımı önden arkada izci takımı sonrada normal sınıflar hep birlikte Cumhuriyet Meydanına doğru uygun adımlarla yürümeye başladığımızda, diğer sokaklardan tören alanına hareket eden başka okulların bando sesleri yankılanırdı.

BUGÜN BİLE O RİTM HALA KULAKLARIMDA…

Bando takımına seçildiysek, trampet başkanımızın talimatı ile "Beş para ver, beş para ver, beş para yoksa on para ver" ya da “ çabalama kaptan ben gidemem” ritmini ezberleyip enstrümanlarımızı çalardık…

TÖRENİN BAŞLAMASI İLE BİRLİKTE SIRASI GELEN HER OKUL, GÖSTERİLERİNİ YAPARAK VALİ BEY’İN ÖNÜNDEN TÖREN ADIMLARI İLE GEÇERDİ…

O geçiş anı, sanki Atatürk bizleri seyrediyormuş gibi, büyük bir heyecan ve coşku içerisinde olurdu…

O geçiş anı, Geleceği küçüklere emanet eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e,her şey için bir teşekkür ve minnetin esas duruşuydu…

O geçiş anı, köylüsünden kentlisine, sivilinden askerine kadar elele veren bir milletin özgürlüğe ve bağımsızlığa olan aşkının gözlerinin içi gülen bir çocuk masumluğunda ifadesiydi.

AKŞAMLARI DEV KORTEJLER 0LURDU…

Karşıdan gelen asker taburunu ve ellerinde meşalelerle fener alayını gördükçe kalbimiz yerinden çıkacak gibi olurdu sanki.

Hep birlikte bandonun icra ettiği marşlara iştirak eder, coşku ile alkışlardık…

ANCAK BU YIL, PANDEMİ NEDENİYLE SOKAKLAR VE CADDELER SESSİZ, OKULLAR KAPALI…

En güzel çağını yaşayan yavrularımıza, iki yıldır 23 Nisan şölenini maalesef yaşatamıyoruz...

Hızla değişen dünyada üzerine titrememiz gereken yavrularımız, ayakları üzerinde durabilen, spora, sanata ilgi duyan, en azından takip eden, dünyadaki gelişmeleri bilen, iyi bir mesleği olan, entellektüel olarak gelişmiş, donanımlı bir dünya insanı olması kadar, ülkesini seven, milletine bağlı, atalarımızdan gelen kodları taşıyan bireyler olması için yol göstermeliyiz.

ÇOCUKLARIMIZA 23 NİSAN COŞKUSUNU YAŞATAMAZSAKTA KALPLERİNE SEVGİ TOMURCUKLARI EKMELİYİZ…

Ailesine, vatanına bağlı çocuklar, yeni nesiller ile Atatürk'ümüzün emanet ettiği cumhuriyete sahip çıkan bekçiler olarak, gururla bayrağımızı dalgalandırmaya devam ederler inşallah.

Çocuklar hep gülmeli, çiçek bahçesinde büyümeli, korkmamalı ki güvenli yetişkinler olabilsinler…

SEVGİLİ ÇOCUKLAR…

Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan…

Bugün TBMM 101 yaşında. Atatürk’e hep şükran duyarak, Atatürk’ü ilkeleri ile TBMM’ sini sonsuza kadar yaşatacağınıza inancımız sonsuzdur...

Atatürk'ün tüm dünyaya armağan ettiği bayram, sizlere kutlu ve mutlu olsun.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları