Köy evleri nasıl ve kaç günde yapılıyordu?
04.01.2021 21:18Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü köyünde yaşayan 86 yaşındaki Ramazan Uysal, yaşadığı bölgenin tanınan yapı ustalarından biri. ‘Ramazan Onbaşı’ olarak da anılan Uysal, sadece 4-5 alet ve 4-5 çeşit malzeme kullanarak 100’den fazla ev inşa etmiş. Ramazan Usta, eskiden köy evlerinin nasıl ve kaç günde yapıldığını anlattı.
Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü köyünde yaşayan 86 yaşındaki yapı ustası Ramazan Uysal, babasının da yapı ustası olduğunu ve bu işi ondan öğrendiğini anlattı.
Ramazan Uysal, “Çocukken bahçemizdeki taşlarla, ağaç parçalarıyla kendi kendime oyun oynar, evler yapardım. Daha sonra babamdan yapı ustalığını öğrendim. Köyümüzde 3-4 tane yapı ustası vardı. Bir evin temelinden çatısına kadar her şeyini yapıp teslim ediyorduk” dedi.
TAŞ, TOPRAK, SAMAN VE AĞAÇ
Gazeteci Yusuf Yavuz’un haberine göre; Ortalama bir köy evinin inşasını 20 ila 30 gün arasında bitirdiklerini söyleyen Ramazan Usta, “Daha küçük evler 15 günde tamamlanır. Bugüne kadar yüzden fazla köy evi yapmışımdır.
Sadece Darıbükü köyü değil, İbişler, Güldallı, Kesme, Bucakdere, Kasımlar gibi civar köylerde de ev yapıyorduk. Bu civarda gitmediğim köy kalmadı benim. Eskiden götürü usulü yapıyorduk. Zamanla yevmiye hesabı çalışmaya başladık. Evleri yapmak için şakül, mala, bıçkı, keser gibi aletleri kullanıyorduk.
Malzeme olarak da taş, toprak, saman ve ağaç kullanıyorduk. Bunlarla işimizi görüp gidiyorduk. Dışarıdan hiçbir malzeme almıyorduk. Tamamen bizim buralarda bulunan malzemeyi kullanıyorduk. Bu evlerde kullanılan hatıllar depreme karşı da dayanıklı oluyor. Yazın serin, kışın da sıcak oluyor. İçinde insan yaşadığı sürece yüzlerce yıl da kullanılabilir bu evler. Geçmişte evlerin üstünü ahşapla örtüyorduk. Çam ya da ardıç ağacından elle yaptığımız tahtaları kullanıyorduk. Daha sonra kiremit kullanılmaya başlandı.”
YAPTIĞI EVLER BARAJIN SULARI ALTINDA KALDI
Yaptığı evlerin birçoğunun barajın sularına gömülmesine üzüldüğünü anlatan Ramazan Usta, bunun kendisini çok üzdüğünü söylüyor: “Köyümüz baştan birlik olamadı. Hepimiz bir arada olsaydık, olamadık. Köyümüz bölündü. Cami, köy konağı o tarafta biz burada kaldık. Buna üzülüyorum. Ben köyde yalnız başıma yaşıyorum. Şehirdeki çocuklarım beni çağırıyorlar ama benim şehirde durasım yok. Burada durasım var. Ya genç ölüm var ya da geç ölüm var. Bu yüzden şehri tercih etmiyorum.”