Bilim adamları uzay yolculuklarını da düzenli hale getirebilmek için kalıcı “uzay altyapılarının” kurulması için çalışırken yıllardır bu fikirler arasında en popüler olanı uzay asansörüydü. Bir ayağı Dünya üzerine çok sağlam bir şekilde ankrajlanmış, diğer ucu Dünya’dan yüzlerce kilometre yukarıda konumlanmış balans ağırlığı, bu iki ucun arasında çekilmiş bir urgan ve bu noktalar arasındaki urgan üzerinde gidip gelecek olan bir taşıyıcıdan oluşan sistem… Muhteşem görünmekle birlikte, pek çok sorunlar barındıran bir yapı. Kozmikanafor.com'dan Uğur Çontu'nun haberine göre; Tüm bu yapıyı Dünya’ya sabitlemek, urganın dış etkenler nedeniyle kopma riski, taşıyıcıyı sürekli çıkarıp indirecek enerjinin sağlanması gibi teknik problemlerin yanı sıra akıl almaz maliyetler de söz konusu. Bu sorunlar neticesinde uzay asansörü -şimdilik en azından- pek olası değil gibi duruyor.

Gök Kancası için yapılan çok farklı tasarımlar var:
Dünya etrafında dönen ancak spin atmayan gök kancası. Daha basit, ilk denemeleri yapılmış ve de günümüz malzemeleri ile üretilebilir. Ancak faydalı yük taşımaya katkısı sınırlı.
Dünya etrafında dönerken kendisi de spin atan (Yazımızda incelenen) kombine çalışacak olan 2 sistem, biri Dünya’ya yakın, diğeri hemen onun üzerinde yer alıyor. 1. kanca, yükü 2. kancaya transfer edecek ve 2. kanca yükü daha yüksek hıza çıkarabilecek.
2 elips üzerinde yörüngeye sahip, böylece farklı anlarda farklı açısal hızları olan kalp şekline benzeyen yörüngesi nedeniyle kardiyo-rotovatör olarak adlandırılan gök kancası.
Elbette tasarımlar bunlarla da sınırlı değil. Farklı konseptler geliştirilmeye de devam edecektir. Her birisinin avantajları ve dezavantajları var. Yalnız, hangi tip olursa olsun, Gök Kancalarının da bir zayıf noktası var:
Momentum kaybı. Her fırlatmada enerji kaybı olacağı için eğer bu enerjiyi yenilemez isek, sistem yavaşlayacak ve nihayet atmosfere girerek yanacaktır. “O zaman ben ne anladım bu işten?” demeyin. Asıl muhteşem olan tam da burası. Dünya ile olan kütle çekimden kaynaklı enerji hesaplaşmamızda “bir aracı” kullanarak işi daha kolay hale getiriyoruz. Nasıl Dünya’dan giden yükleri hızlandırmak zorundaysak, Dünya’ya gelen yükleri de yavaşlatmak durumundayız. İşte spinli gök kancasının farkını göstereceği nokta burası olacaktır. Nasıl ki mekikleri uzaya fırlatırken enerji kaybediyorsa, Dünya’mıza gelen mekikleri de kanca ucu yukarıdayken yakalayarak yavaşlatacak ve bu sayede hem bir iniş mekanizması olarak görev yapacak hem de enerjisini yenileyebilecektir. Yine de bir miktar enerji kayıpları olacaktır ama bunu ufak motorlar ile çözebiliriz. Gök kancasına kurulacak güneş panelleri ile de üstesinde gelinmesi için çalışmalar var.

YÖRÜNGEDE DÖNEN DEV BİR URGAN
Ancak uzay asansörünün aksine; denenmiş, çok daha ucuz ve uygulaması basit bir yöntem var. “Gök Kancası” olarak adlandırılan bu sistemde, urganı Dünya’ya bağlamak yerine uçları serbest halde Dünya’nın yörüngesine bırakıyoruz. Bir ucunda denge ağırlığı, diğer ucunda da kanca olacak şekilde Dünya’nın etrafında dönmesinin yanı sıra kendi etrafında da dönmesini, spin atmasını sağlıyoruz. Bir an kanca ucu Dünya’ya bakıyor, daha sonra ağırlık ucu. Bu devir sürekli devam ediyor. Atmosferin sürtünmesinden etkilenmemek için de en düşük noktadaki yüksekliğimizi Dünya’dan yaklaşık 100 km olarak belirliyoruz. Gök kancamızın urgan uzunluğunun 1000 km civarında olması gerektiğini de belirtelim.
UZAY MEKİĞİ KANCAYA BAĞLANIYOR
Sistemin kanca ucu Dünya’ya yakın konumdan geçerken, uzay mekiği kancaya bağlanıyor. Bu esnada kancamızın Dünya’ya göre anlık bağıl hızı 0 olacaktır. Mekik kanca ile birlikte spin atarken Dünya’ya en uzak noktada mekiği bırakarak uzaya fırlatıyor. Bu sayede faydalı yük miktarı artarken, yakıt ihtiyacı ve dolayısıyla atmosfere bırakılan zararlı gazlar ciddi derecede azalmış oluyor. Kancaya bağlanmak o derece kolay olmasa ve özel tasarım mekikler gerektirse de günümüzde fırlatılan devasa roketlerden daha ekonomik olacağı kesin.
