Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Orhan Kara, Kovid-19’la ilgili tanı ve tedavi süreçleri ile ilgili ezberleri bozacak iddialar ortaya attı. Kara, “Dünyada ve Ülkemizde Kovid-19'da tanı da tedavi de yanlış” iddiasında bulundu. Dr. Kara Covid-19’un ilk olarak bağırsağı tuttuğunu bunun sonucunda akciğerlerde pnömani meydana geldiğini belirterek, vakaların tespit edilmesinin ardından ilaç verilerek evlere gönderilmesinin ölümlerin nedeni olduğunu iddia etti.
Malatya Net Haber gazetesine konuşan Dr. Kara, koronavirüs konusunda ezberleri ters yüz edebilecek açıklamalar yaptı. İşte o röportaj:
“Bir yılı aşkın bir süredir dünyayı kasıp kavuran Pandemi sebebiyle ülkemizde on binlerce insanımızı kaybettik.
Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktorlarından Uz. Dr. Orhan Kara, dünyada uygulanan tedavi yöntemlerinin temelden yanlış olduğunu ifade ederek ulusal ve yerel medyada gündem olmuştu.
Uzm. Dr. Orhan Kara ile karşılıklı bir söyleşi gerçekleştirdik.
- Önce kendinizi tanıtır mısınız?
- Tıp eğitimimi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde 1987 yılında bitirdim. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalında uzmanlığımı tamamladım.
Merhum Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat’ın öğrencisiyim. Kendisi emeklilik sonrasında bile bilimsel araştırmalarına ara vermemiş çok değerli bir bilim insanımızdı. 84 yaşında vefatından bir gün öncesine kadar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji laboratuarlarında bilimsel çalışma yapmaktaydı. Buna şahidim. Mekanı cennet olsun.
Yaklaşık 10 yıldan beri Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışmaktaydım. On gün kadar önce 59 yaşımda emekliye ayrılmak durumunda kaldım.
Bir doktor olarak hayati ve mesleki felsefem: “Tek bir insanın kurtuluşu alemin kurtuluşudur.”
Bir hastanın kurtuluşuna vesile olmak, bir hekimin alabileceği en büyük hazdır.
- Dünyada uygulanmakta olan K19 tedavilerinin yanlış olduğunu belirtmişsiniz.
- Doğrudur. Konu saygıdeğer Arslan Bulut Bey’in Yeniçağ Gazetesinde gündeme taşıması sonrasında, yerel medyada da Malatya halkına duyurulmuştur.
Vaka bir iki cümleyle izah edilemeyecek kadar geniş bir bilimsel tezin konusudur. Basit bir polemik konusuna çevrilerek, asıl meselenin gölgede bırakılması doğru olmayacaktır.
Buna karşılık il bazındaki muhataplarımın, meseleyi şahsileştirerek çok basite indirgediklerini ibretle izlemekteyim.
Burada asıl üzerinde durulması gereken en önemli husus, uluslararası düzeyde ilgi görmeye başlayan çok değerli bir bilimsel çalışmanın, Güzel Malatya’mızda ortaya çıkmasıdır. Birilerinin sahip çıkıp çıkmaması, neticeye çok fazla etki edemeyecektir.
İkinci önemli husus ise; Kovid-19’un gerçek patogenezi gereği, kükürtlü Malatya kayısısının hastalığın tedavisinde çok önemli bir yeri olmasıdır. Bu tez sayesinde, kayısımızın dünya çapında hayal dahi edilemeyecek düzeyde tanıtımı yapılacaktır.
-Tezinizden biraz bahseder misiniz?
- Klinik çalışmalarımın sonrasında ortaya çıkan noter tasdikli tezim, iki bölümden oluşmaktadır ve yaklaşık 10 sayfadır.
Birinci kısımda, hastalığın gerçek patogenezinin bilimsel verilerle izah edilmesi, ikinci kısımda ise yetkililere ivedilikle ulaştırılması gereken doğru tedavi yaklaşımlarından oluşmaktadır.
Rüyada görülüp uyanınca yazılmış basit bir metin asla değildir. Ulusal ve uluslararası düzeyde çok sayıda saygın bilim insanının görüşlerine sunularak onay ve takdirleri alınmıştır.
Bir taraftan tezimi bilimsel yayın haline getirme çabası gösterirken, diğer taraftan da en yakınımdaki meslektaş arkadaşlarımla sürekli paylaştım.
Cerrahpaşa’dan beni yetiştiren değerli hocalarıma arz ederek desteklerini almış durumdayım.
Aylardan beri ulusal ve uluslararası akademik ortamlarda yetkin isimlerle paylaşılmıştır.
Ülkemizin güzide meslek dernekleri olan KLİMİK ve EKMUD mensubu olan öğretim üyelerimize takdim etmek suretiyle, derin ilgi ve alakalarını sağlamış bulunmaktayım. Çok değerli yapıcı katkıları ve önerilerinden istifade etmiş durumdayım.
Tezim halen Alman Robert Koch Enstitüsü’nde incelenmektedir.
Japon bilim insanları tezimden haberdar olmuşlardır ve ilgi ile takip etmeye başlamışlardır.
Tezim, Amerika Birleşik Devletleri Enfeksiyon Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (IDSA) tarafından incelenmektedir.
Her branştan çok sayıda değerli tecrübeli akademisyenlerle iletişim halindeyiz.
Saha tecrübesi olan doktor arkadaşlarımızla konuyu sürekli müzakere ettik ve etmekteyiz.
Her aşamada sürekli kendimi ve tezimi sorgulattım. Tecrübelerimi paylaştım ve tecrübelerden istifade ettim.
Hastanemiz servislerinde yatan veya benimle hastane haricinde irtibat kurarak tıbbi destek isteyen yüzlerce hastamdan yüz güldürücü sonuçlar almış bulunmaktayım.
Profilaksi amaçlı önerilerim, halen birçok uzman hekimimiz, aile hekimlerimiz, hemşire ve diğer hastane personellerimiz tarafından dikkate alınmakta ve mutluluk verici geri dönüşler almaktayım.
Twetter, İnstagram, whatsapp, facebook, mail grupları ve her türlü diğer sosyal medya ortamlarında, on binlerce kez paylaşılmış, binlerce beğeni almış, heyecan yaratmış ve takdir görmüş durumdadır. Bütün bunlar olurken, her nedense karar ve icra makamında bulunan sayın yetkililere sesimi iletemedim.
Bütün bunlar, bilim dünyasında yeni yeni tedavi yöntemlerinin gündeme gelecek olması sebebiyle umut verici gelişmelerdir. Ben öncelikle hastalığın gerçek mekanizmasını tarif etmeye çalıştım. Farklı tedavi yöntemleri geliştirmek isteyenlere bir kapı araladım.
-Ulusal ve yerel medyada ele alınış şekline bakılırsa, Kovid-19 hastalığı ile ilgili ses getiren, oldukça iddialı bir tezinizin olduğu anlaşılıyor. Bu konuda kamuoyunu aydınlatır mısınız?
- Kovid-19 hastalığının, en başından itibaren yanlış tarif edilmiş olduğunu hayretle gördüm. Tıp dilinde patogenez denilen, hastalığın oluşum mekanizmasının, en başından itibaren yanlış ve eksik tarif edilmesi sebebiyle varış noktasının da yanlış olduğunu saptadım.
İlk düğme yanlış iliklenmiştir. Yanlış tarif, yanlış tedaviyi de beraberinde getirmiştir.
Yolu yanlış tarif ederseniz size gelmek isteyenler adresinizi bulamazlar. Koordinatları yanlış tarif ederseniz hedefi asla tutturamazsınız.
İnsan bağırsağının sadece 10 cm’lik kısmını kısa bir süre oksijensiz bırakırsanız, Ferritin, AST, ALT, LDH, CK, TNF-Alfa, D-Dimer, İL-1 ve İL-6 gibi bir takım moleküller kanda zirve yaparlar. Bunun gerçek sebebi “Bağırsak Nekrozudur”. Bu temel bir tıp bilgisidir.
Bu aşamaya gelmiş bir hastaya, saatler içerisinde müdahale etseniz bile, % 50 kurtulma şansı vardır. Mümkün olan en erken zamanda tıbbi olarak müdahale etmek zorundasınız, yoksa hastayı kaybedersiniz.
Pandeminin başında, adı geçen bu moleküllerin kanda yükseldiklerini gören bir zat-ı muhterem bilim insanı, bu olayın arkasındaki gerçek mekanizmayı anlayamamış ve “ Sitokin Fırtınası” diye adlandırmıştır. Bu görüşü destekleyen on binlerce bilimsel yayın peşpeşe yayınlanmıştır.
Bu terim ve tanımlama, eşi benzeri olmayan bir hata olarak tıp tarihine geçecektir. Belki de Sitokin Fırtınasının mucitleri ileride “unutulma hakkı” isteyeceklerdir.
Ağır hastalık tablosu “Sitokin Fırtınası” diye tarif edilince, haliyle “Antisitokin” denilen, dünyanın en pahalı ilaçlarının yer aldığı yeni bir ticari pazar ortaya çıkmıştır.
Sitokin Fırtınası kavramıyla, bilim dünyası adeta kör kuyuya atılmıştır. Benim yaptığım şey ise, onları kuyunun dibinden çıkarmaya çalışmaktır. Sıradan bir uzman doktor olarak, işimin zorluğunu tahmin edersiniz her halde.
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Orhan Kara[/caption]
İŞTE COVİD’LE İLGİLİ İDDİALARIN EN ÖNEMLİ KISMI
- Sizce Kovid-19 nasıl bir hastalıktır? - Kovid-19, üç çeşit klinik tabloya sebep olabilen bir hastalıktır: 1- Koku-tat duyusu kaybıyla seyreden, sadece bu sinirleri etkileyen hafif tablo. 2- Öksürük, boğaz ağrısı ile ortaya çıkan hafif tablo. Bu gruptaki hastalarda beraberinde tat ve koku duyusu kaybı da olabilir. 3- Mide bağırsak sisteminin tutulmasıyla ortaya çıkan ağır tablodur. Şu anda tüm dünyada yukarıdaki hastalık tablolarının hepsine aynı tedavi uygulanmaktadır. Bu yaklaşım yanlıştır. Çocuklarda meydana gelen Kovid-19 hastalığında; bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal ve ateş bulguları vardır. Bu belirtilerin tümü, tıp dilinde dört dörtlük bir “enterit” hastalığının belirtileridir. Tüm bulguları enterit denilen hastalığın ortak bulgularıdır. Fakat nedense bilim dünyası bunu “enterit” olarak değil de, ısrarla “Kovid-19 pnömonisi” şeklinde adlandırmaya devam etmektedir. Fakat nedense, kısa adı ICTV olan uluslararası virüs sınıflandırma sistemlerinde, SARS-Cov2 virüsünün barsak dokusunu tutarak hastalık yaptığından bahsedilmemektedir. Bu durum, haklı olarak beraberinde bir takım soru işaretlerini ve komplo teorilerini de gündeme getirmektedir.EVDEKİ 7 GÜNDE ÖLÜMCÜL GELİŞMELER OLUŞUYOR
Kovid-19 hastalığının ilk günlerinde, hastaların kanlarını alarak, sıvı-elektrolit seviyelerini ölçüp, arızaları tespit ederek kontrol altına almazsanız, ortalama 7 gün içerisinde lenfatik sistemde drenaj bozukluğu yaparak, akciğerlerde lenf sıvısı birikmesine neden olur. Hastalardaki nefes darlığının, ancak başlangıçtan yaklaşık bir hafta sonra ortaya çıkmasının sebebi budur. Sonuçta solunum cihazına bağlanmaya ve ölüme kadar giden ağır ve tedavisi zor bir süreç başlar. Hastalık bu aşamaya gelince, tedavi edilmesi çok zor ve de çoğu zaman imkansızdır. Kısacası; “Hastalar adeta kendi lenf sıvılarının içerisinde boğularak ölmektedirler.” Testi pozitif çıktıktan sonra, eline ilaç verip evinde kalmasını istediğiniz her hasta, ortalama 7 gün sonra “nefes alamıyorum” diyerek geri gelecektir. Halbuki ilk günlerde uygun tıbbi müdahale yaparsanız, depremden önce binanızı güçlendirmiş gibi olursunuz. Bir hastalığı yanlış tarif ederseniz tedavisini de yanlış yaparsınız. Çünkü ağır Kovid-19, esasında bir bağırsak hastalığıdır ve pnömoni tedavisi mantığıyla iyileşmez. Kovid-19 hastalığı özü itibariyle “tepeden tırnağa kadar bir elektrostatik denge bozukluğudur”. Bunun manası; Vücut hücrelerinin elektriksel uyarılmaları bozulur. Kalpteki elektrik üreten yapılarda üretim aniden durabilir. Ani ölümlerin sebebi budur. Bu hastalara QT uzaması yapan herhangi bir ilaç verilmemelidir. Buna benzer bazı tıbbi tespitlerim sebebiyle, hastalığın mevcut bazı temel tedavi yaklaşımlarının yanlış olduğunu saptadım ve en kısa zamanda herkesi haberdar etme yolunu seçtim. “Hasta beklemez, bilimsel yayın bekler”. Çünkü yeri doldurulamayacak kadar çok değerli insanlarımız her gün ölmeye devam ediyor. Maalesef. Benim inanç dünyamda ve hayat anlayışımda hastalar sayı değildir. Kemiyet ile keyfiyet arasında dağlar kadar fark vardır. Hareket tarzımın esas sebebi budur. -Aşı konusunda ne düşünüyorsunuz? - Kendim iki doz aşımı oldum. Aşı nihai çözüm gibi durmaktadır. Dünya tarihinde aşının ilk keşfedildiği ülke olmamızın gururunu taşıyorum. Herkes gibi “keşke kendi Hıfzıssıhha’mız faaliyette olsaydı” diyenlerdenim.ÇOCUK FELCİ İLE COVİD’İN BENZER ÖZELLİKLERİ
Kovid-19 hastalığı ile Çocuk Felci hastalığı, oluşum şekli ve tuttukları sistemler itibariyle benzerdirler. Her ikisi de ilk önce mide barsak sistemini tutarak hastalık yaparlar. Çocuk Felcinin en ağır komplikasyonu felçtir. Kovid-19 un en tehlikeli komplikasyonu ise pnömonidir. Aşı çalışmalarında bu hususun dikkate alınmasını önermekteyim. Çocuk Felci için şekere damlatılan aşı kullanılmaktadır. Bu hastalığın tam olarak eradikasyonu, bitirilmesi bu aşı sayesinde olmuştur. Kovid-19 için de aynı mantıkla ve aynı model ile aşı üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. -Sizin tedavi önerileriniz nelerdir? Tedavileriniz konusunda neden soruşturma geçirdiniz? - Hastalarıma her hangi bir firmanın pahalı ilaçlarını resmi algoritma dışına çıkarak önermedim. Hiçbir firmanın mümessili de değilim. Benim tedavi önerilerimin en başında erken müdahale vardır. Her hastalıkta erken teşhis, erken tedavi öneren tıp dünyası, nedense bu hastalıkta “evde kal, nefesin kesilince hastaneye gel” demiştir. En büyük yanlış uygulama budur.ERKEN MÜDAHALE EDİLMEDİĞİ İÇİN BARSAK BİTİYOR
Erken müdahale edilmediği için oksijensiz kalarak bozulan bağırsak bölümünü tekrar eski haline getirmek, dünyanın en zor tedavilerinden birisidir. Salgında çok sayıda insanın ölme sebebi budur. Çocukların ve gençlerin ölüm oranının yaşlı hastalara göre daha az olmasının sebebi, mide-bağırsak sistemlerinin güçlü olmasıdır. Hastalık esasında “enterit” olarak adlandırılması gereken mide-bağırsak hastalığı iken, yanlış bir tanımlamayla “pnömoni” denilmektedir. Hastalığın komplikasyonunu hastalığın kendisi olarak tarif ediyorlar. Bu çok vahim bir hatadır. Hastalık aslında başlangıçta enterit, yani ishal olarak başlar, aradan ortalama yedi gün geçtikten sonra akciğerlerde lenf sıvısı birikmeye başlar. Klinik tabloya nefes darlığı eklenir ve bu sebeple yanlışlıkla pnömoni veya halk dilindeki adıyla zatürre olarak adlandırılır. Bu yanlış adlandırma sebebiyle tedaviler de yanlış düzenlenmektedir.BAĞIRSAĞI GÜÇLENDİR, SİNÜSLERİ TEMİZLE, BESLEN, YÜRÜ…
Hastalarda zatürre oluşmadan yedi gün önce tedaviye başlanmalıdır. Hatta daha da önceki dönemde, sağlıklı insanlarımıza basit korunma tedbirleri hususunda eğitim verilmelidir. Bağırsak florasını güçlendirmek, paranazal sinüs lavajına önem vermek, beslenme alışkanlıklarını değiştirmek, yürüyüş ve benzeri faaliyetleri artırmakla, hastalıktan büyük oranda korunabilmek mümkündür. Tüm hastalarıma ve yakınlarıma en önemli korunma yöntemi olarak, bağırsağı güçlendirecek şekilde beslenme alışkanlıklarını değiştirmelerini tavsiye ettim. Bunun için bir liste hazırladım ve her türlü yolu kullanarak dağıttım. Yayılması için uğraştım. Şehrimizde ve ülkemizde birçok insana bu listenin ulaştığını müşahade ettim.YOĞURT VE KAYISI BAĞIRSAĞI KORUR
Listemin en başında yoğurt ve sarı kayısı kompostosu vardı. Hastalarda belli belirsiz bir ishali takiben, sinsi ve tehlikeli sonuçları olan bir kabızlık dönemi başlar. Bu sebeple bağırsak pasajının sürekli normal seyretmesi için bu iki gıda maddesini önerdim. Yoğurdun “bilimsel karşılığı” = probiyotiktir. Probiyotik, içinde insan vücuduna faydalı bakteriler içeren gıda maddeleri demektir. Probiyotik gıdalar; yoğurt, kefir, turşu ve mayalı köy ekmeğidir. Probiyotikler barsak florasını güçlendirici gıda maddeleridir. Yoğurt ve kefirin içerisinde potasyum, fosfor, kalsiyum mineralleri ile riboflavin, A, B, C ve E vitaminleri bolca bulunur. Bu maddelerin tümü Kovid-19 hastalarının kanında azalan ve şiddetle ihtiyaç duyulan moleküllerdir. Bu sebeple hastalarıma yoğurdu bolca tüketmelerini önerdim. Yoğurdu bolca tüketen insanların bağırsak floraları, bebeklerin bağırsak florasına benzer. Viral ve bakteriyel hastalıklara karşı dayanıklı olur. Kovid-19’da viral bir hastalıktır. Yoğurt önermenin başka bir bilimsel karşılığı olması gerekir mi? Yoğurt, içerisinde bulundurduğu faydalı bakteriler sebebiyle, kefir ve mayalı ekmek gibi dünyadaki az sayıdaki probiyotik gıda maddelerindendir. -Sizin uyguladığınız tedavi şekli tıp bilimiyle çelişiyor mu? - Tam aksine, olması gereken doğru tedavi yaklaşımını uyguladığıma inanıyorum. Yaptığım tedavi yaklaşımının ne kadar isabetli olduğunu klinik sonuçlarla birlikte gözlemledim. İyileşen çok sayıdaki hastalarımdan aldığım dramatik sonuçlar var. En iyisi bizzat hastalarımın ve yakınlarının ifadelerini duymanızdır. [caption id="attachment_306871" align="alignnone" width="646"]