Kent masalları: Manavgat Köprüaltı

23.06.2019 12:00

“Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”

Yağmurlu bir ekim günü….

Arabanız yok ama yanınızda sevdiğiniz var.

Antalya’dan otobüse biner, Manavgat’ta iner, köprünün doğu yakasındaki pastanede bol tarçınlı bir sahlep içip izinizin üstüne geri döner misiniz?

Biz yaptık oldu, hem de pek güzel oldu…

Ama bu dediğim, 1994 yılının ekim ayındaydı.

Yine aylardan ekim, yağmur yok ama ben yine bir sabah esrikliğinde Manavgat’tayım. Kimseye haber vermemişim, evdekilere bile. Yine ırmak kenarındayım, yine yansıma fotoğrafları çekiyorum.

Kent müzesi hizmete girmiş

Bu arada asma köprüye kadar ulaşmışım, oysa ırmak kenarında böğürtlen yiyor, ırmakta sabah yüzüşündeki su tavuğunun fotoğrafını çekiyordum. “Nerden aklıma esti kimbilir, gezdim dün sabah (gece) şehri şöyle bir..” Eski Başkan Zeynel Şenol tarafından “yaya yolu”  ve “mola alanı” olarak yaptırılan köprünün altında yapımı devam eden Kent Müzesi geldi aklıma.

Baktım, hizmet veriyor, daldım. Yavrudoğan Yukarı Zeyve’de doğduğum köye gittim daha kapıdan girmeden. Annemin kullandığı tüm araç gereçler orda. Anneannemim ocaklığının kenarındaki küçük mutfağı orda. Müthiş bir folklör gösterisi bu, tadına doymak mümkün değil. Bu arada 2 ayrı Alman aile de geziyor müzeyi, hayranlıkla bakıyorlar.

Müzenin 2. bölümünde, Susam ezme, zeytin pres makinesi, çöreotu ve susam yağı imbikleri. Bunun yanında çocukluğumun zirai aletleri, semerden düvene ne ararsan burada.

Çadır- yörük- Atatürk

Müzenin üst katında bir sunum salonu var. Günboyu dönen bir Yörük Belgeseli. Biraz ses sorunu var, yankılanma da var ama yine de güzel. Noksansız dizayn edilen bir Yörük çadırının arka fonunda, Atatürk’ün o ünlü sözü var:

“Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”

Ben belgesel izlerken dışarıdan sesler gelmeye başladı. Aman Allah'ım, müze bir anda kadınlarla doldu, genç yaşlı bir sürü kadın. Daha evvelki Manavgat gezimizde, elleriyle yaptıkları yemekleri tattıran, bölgenin lezzet kültürünü yaşatıp ev ekonomisine katkı koyan Toros Kadınları burada. Kimi gençler gördüğü objeleri öğrenmeye çalışıyor, kimi yaşlılar nasıl kirmen eğirip kolan dokuduklarını, hatta kolanla bebesini sırtına ebicip mal gütmeye, tulukta ayran yayma, harmana gidişini anlatıyordu.

Bu arada üst kattaki sergi salonunda birbirinden güzel folklorik temalı resimleri de unutmayalım.

Irmak manzaralı kahve

Müzeden çıktım, ırmak kenarında kıvamlı bir sade kahve içtim. Belediye binasına doğru yürümeye başladım.

“Belki Nalan bacımla iki muhabbetin belini kırarız” diye. Ama radara yakalandım. MATSO Basın Müdürü kardeşim Mustafa Taş yer bildirimlerini kaçırmamış.

“Köprüde buluşalım” dedik. Böyle olunca o bana huzur veren Kitap- Kafe molası iptal.

O malum sahlepini sevdiğim mekanın üst katındayız. Manavgat’ı konuşuyoruz, kendimizi konuşuyoruz, ülkemizi, dünyayı, dünyada, Türkiye’de ve Antalya’da gazeteciliğin geldiği noktayı konuşuyoruz.

Kayınço Cemal’e söz vermişim. Akşamüstü Döşemealtı’ndaki bahçeye zeytin toplamaya gideceğiz. Otobüs mekanın kapısından geçiyor, ulaşım kolayda, Manavgat’tan ayrılmak zor. Şükrü Sözen’i aradım telefonla. Hem teşekkür edecektim bir Manavgatlı olarak, hem de düşüncelerini alıp buraya aktaracaktım. Dönmedi, bekliyorum.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları