Tarım uygarlığı

23.10.2020 12:05

Evvel zamandı.

Uzak bir günde farkettiler ki

kırk buğday veriyor bir tohum.

Önce şaşırdılar, düşündüler sonra

Bunu biz de yaparız dediler.

Yaptılar.

Başlamıştı Neolitik devrim günleri.

İnsan evladı kendi ürettiğini yiyecekti ilk kez.

Beklemeyecekti doğanın inayetini bu kez.

Bir denedi olmadı, iki denedi olmadı; binlerce yıl geçti

Bir buğday tanesiydi uygarlık.

Mağaradan eve çıktı,

Kapıya bağladı atı eşeği,

ağıldaydı artık koyunlar bile.

Ekti, besledi, büyüttü, biçti.

Bir buğday tanesiydi uygarlık.

Onbin yıllık hikâye böyle başladı.

Evcilleştirdi; bitkiyi de hayvanı da.

Bir elinde zeytin, bir elinde üzüm, bir elinde başak

Güzelleşmişti hayat.

Artık egemendi doğaya ve şimdi insandı işte,

Tarımdan önce ve sonra diye ikiye bölündü zaman.

Uygarlığın miladıydı yaşanan

Hem yağmura hem toprağaydı artık dualar.

Bir mucizeydi altın başaklar.

Adam olmuştu serseri canlar tarlada.

Herşey bir yanaydı, tarım bir yana.

Öküzler ve harmanlardı şimdi hikâye.

Bir buğday tanesiydi uygarlık.

Kimin ekilebilir toprağı varsa en zengin oydu.

Ve kim ekebilecek kadar uygarsa da en hasıydı adamın.

“Milletin efendisiydi”

Baktı bağ oldu, bakmadı dağ.

Öldü, tarih boyuncabir karış toprak için.

Ele de vermedi onu, sele de.

Biri bildi değerini, biri bilemedi.

Ve en güzelini Veysel söyledi

“Benim sadık yârim kara topraktır”.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları