Dünya, dinozorlar çağından bu yana tanık olmadığı ölçekte altıncı kitlesel yok oluş krizi ile boğuşuyor. Aylar önce Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Konferansı'nda ülkeler, vahşi yaşamı koruma hedefleri konusunda anlaşmaya vardı.Gelgelelim bilim adamlarının, gezegenin 66 milyon yıl önceki dinozorlar çağından bu yana görülmedik altıncı kitlesel yok oluş sürecinden geçtiğine dair defalarca uyarmasına rağmen bu ülkelerin, dünyanın yok oluşuna karşı koyma konusunda görüş birliğine vardıkları 2010 yılından 2020 yılına kadar hedeflerinden hiçbirini gerçekleştirmeksizin gelmeleri hayal kırıklığı yaratıyor.
Bu arada kara hayvanları ve bitkilerinin, yaşam imkanlarının yok olma oranı da artış gösteriyor ve bilim adamları yeryüzü için, dinozorlar çağının sonundan bu yana tanık olunmayan bir ölçekte altıncı bir kitlesel yok oluş krizi konusunda uyarıyordu.






Soru şu:Bu kitlesel yok oluş, biyoçeşitlilik kaybını durdurmak ve felaketi önlemek için dünya çapında yeterli toplumsal uygulamaları teşvik edecek mi?
Yoksa dünyanın dört bir yanında süregelen başarısızlık ve rekabetçi çatışmalar, bilimin inkâr etmediği felaketin büyüklüğünü görmezden gelerek çözümün önündeki en büyük engel olmayacak devam mı edecek?
İnsanlık medeniyeti sonun eşiğinde… Onu kim kurtaracak?
Dünya canlıların kitlesel olarak yok oluşu ve bilinen türlerin dörtte üçünün yeryüzünden silinmesi krizine hazırlanıyor.

Ayrıca ilkel kuşların bir çoğu, bir çok omurgasız deniz canlısı ve plankton türlerinin çoğu da tarihin tozlu raflarında yerini almıştır. Kara bitkilerinin %35’i, tüm canlı türlerinin ise yaklaşık %70’i bu felaketten paçayı sıyıramamıştır. Çiçekli bitkililer, kertenkele, yılan ve timsah gibi sürüngenlerin yanı sıra bazı küçük ilkel memeliler bu felaketten kurtulmayı başarmışlardır.
Ayrıca bu felaket ile aynı zamanlarda faaliyete geçen (göktaşının etkisi ile olsa gerek) Hindistan’daki bir yanardağın atmosfere yaydığı gazların da yıkıma katkısı olduğu tahmin edilmektedir.
Bahsi geçen göktaşı beraberinde, dünyada çok nadir bulunan İridyumdan bol miktarda getirmiştir.
Bu yok oluşun gerçekleşmesi milyonlarca yıl sürmüştür. Nedenlerine dair çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Bu teorilerden birine göre, daha önceden yavaş yavaş gerçekleşmeye başlayan bazı çevresel değişimlerin yanı sıra, aynı dönemlere denk gelen bir yıkımsal felaketin yok oluşu hızlandırdığı düşünülmektedir. Bu yıkımsal felaket, bol miktarda meteorun çarpması, bazalt seli patlamaları, denizlerdeki oksijenin oranının değişikliği, deniz seviyesinin gerilemesi, volkanik patlamalar veya bunların birden fazlasının birlikte görülmesi olabilir.
Küresel soğuma bu yok oluşu açıklamak üzere önerilen diğer görüşlerden biri. Gondvana kıtası üzerindeki buzullaşmanın Ordovisyen ve Devoniyende olduğu gibi yok oluşa neden olmuş olabileceğini ileri süren bilim adamları da var. Yaygın buzullaşma, deniz seviyesinde bir düşüşe, küresel soğumaya ve iklimsel değişimlere yol açarak yok oluşa neden olmuş olabilir.
Bugün dünya üzerinde yaşamını sürdüren tüm türler, Permiyen-Triyas yok oluşundan kurtulabilen %4’lük kısımda olan türlerden türemiştir.



İNSAN UYGARLIĞI TEHDİT ALTINDA
Hayvanlar ve bitkiler olağan yok olma hızından 100 kat daha hızlı tükeniyor; bu demek oluyor ki bilinen türlerin dörtte üçü yeryüzünden kaybolacak, bu da bugün bildiğimiz insan uygarlığının sonu için tehdit unsuru.Peki kitlesel yok oluşun belirtileri neler, hangi hayvanlar ve bitkiler yok olacak ve dünya neden bu krizi durdurmada başarısız?1970 yılında dünya nüfusu 3,7 milyara ulaştı; Dünya Yaban Hayatı Fonu bu nüfusu gezegenin kaldıramayacağı bir rakam olarak değerlendirdi. Ancak 2023 yılına girdiğimiz ilk gün nüfus 8 milyara ulaşmıştı.

ÇOK HIZLI BİR YOK OLUŞ VAR
Örneğin bugün, doğal yaşam alanlarının tahribi, ısınma ve kirlilik nedeniyle somon türleri ve sayıları ciddi şekilde azalmaya başladı. Stanford Üniversitesi'nde Jasper Ridge Araştırma Bölgesinde biyolog olan Liz Hadley'in ifadesine göre insanlar, eyaletteki hızlı su kaybının bir sonucu olarak nehirlerde ölü somonlar görülüyor. Bu, kartal gibi somon avcısı kuşların yanı sıra balıkçıl vizon ve su samuru gibi başka hayvanların ölümü demek.Aynı şekilde Kaliforniya eyaletinin simgesi olup bayrağında yer alan boz ayılar, sayıları azaldıkça diğer memeliler arasından hızla yok olurken 3 bin yıllık ormanların da zamanla gözden kaybolması bekleniyor. Yani ki birçok yıkıcı felaket, son derece hızlı bir şekilde gerçekleşecek.
SON 50 YILDA YÜZDE 69 AZALDI
Nitekim Dünya Yaban Hayatı Fonu tarafından yapılan bir araştırmada ABD’deki bazı bölgelerde yaban yaşam bolluğunun 1970 yılından bu yana yüzde 94 azaldığına işaret ediyor.Dünya genelinde konuşacak olursak Dünya Yaban Hayatı Fonu'nun araştırmasına göre son 50 yılda küresel yaban hayatı bolluğu yine aynı sebeple yüzde 69 oranında azaldı.
YAŞAM 100 KAT DAHA HIZLI TÜKENİYOR
ABD'deki Stanford Üniversitesi'nde biyoloji profesörü olan Tony Barnowsky'nin araştırmaları da günümüzdeki yok oluş oranının, gezegen üzerinde sürdürülen yaşam tarihinin yaklaşık 4 milyar yılı boyunca olağan yok oluş oranına kıyasla 100 kat daha hızlı olduğunu doğruluyor. Halihazırda geçirdiğimiz kitlesel yok oluş oranlarındaki zirve artış, bilinen türlerden dörtte üçünün yeryüzünden kaybolmasıyla hayatın çöktüğü 6 örnek dönemden birini temsil ediyor; bunlardan sonuncusu 66 milyon yıl önce dinozorların sonunun geldiği çağdı.
DAHA ÖNCE MİLYON YILDA 2 TÜR YOK OLUYORDU
Aktivistler; iklim değişikliği, hastalık, doğal yaşam alanlarının kaybı ve kaynaklar için rekabet gibi sebeplerle kurbağalar, kuşlar ve kaplanlar gibi tehdit altındaki türleri kapsayan, insan elinin sebep olduğu altıncı bir yok oluş sürecinin ortasında bulunduğumuz konusunda yıllardır uyarılarda bulunurken, Barnowski ve meslektaşları da Nature dergisinde yayımlanan bir çalışmada yeni kitlesel yok oluşu önceki beşiyle kıyaslayıp son 66 milyonluk fosil kayıtlarına göre memelilerin yok olma oranının milyon yılda iki türden daha az olduğu sonucuna vardılar.
SON 500 YILDA YÜZDE 80’İNİN NESLİ TÜKENDİ
Buna karşılık son 500 yılda 5570 memeli türünden en az yüzde 80'inin nesli tükendi ve bu oran önceki kitlesel yok oluşta belgelenen orandan daha yüksek. Bu da yüzlerce veya binlerce sene sürecek bir kitlesel yok oluşun başlangıcında olduğumuz anlamına geliyor. Şu an tehdit altında olan tüm memelileri de eklediğimizde resim daha da kasvetli bir hale geliyor. Barnowski'ye göre bu türlerin tamamı yüzyıl içinde yok olursa bundan 334 yıl sonra tüm memeli türlerinin yüzde 75'i yok olacak. İki yaşamlılar (amfibiler), sürüngenler, kuşlar, bitkiler, yumuşakçalar ve diğer canlılara gelince de bugün bu türlerin yüzde 2'si tükenmiş durumda, yüzde 20 ila 50'si de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Nesli tükenme tehdidi altında olan tüm türler hesaba katılmamış haliyle bu rakamlar, yok oluş oranını yaklaşık 80 kata ulaştırıyor.
İNSAN MEDENİYETİ TEHLİKEDE
Tüm bunlarla birlikte asıl tehlike çanı, bugün bildiğimiz insan medeniyeti için çalmakta. 1968 yılında nüfus bombasının etkileri konusunda uyarıda bulunan ünlü biyolog Paul Ehrlich'in dile getirdiği üzere insan hayatı sürdürülebilir değil.Zİra gezegendeki insanların yaşam tarzını muhafaza etmek, diğer beş gezegenin kaynaklarını gerektiriyor. İnsanların büyümesini ve aşırı tüketimini karşılayacak ve şu an yok ettiğimiz biyoçeşitlilikle yaşamımızı destekleyecek kaynağın nereden geleceği belli değil. Ehrlich şu an 90 yaşında ve korkunç kehanetlerinin gerçekleştiğini görüyor. O, 1968 yılında sera gazlarından gelen ısının, kutup buzullarını eriteceğini ve insanlığın vahşi doğayı alt edeceğini de yazmıştı.Bugün insanların gezegenin topraklarının yüzde 70'inden fazlasına yayılması ve tatlı suların yüzde 70'ini tüketmesi ile açıkça görülüyor. Şimdilerde olağandışı bir şekilde artan yok oluş oranı konusunda onu uyarmaya iten de buydu. Prestijli Stanford Üniversitesi'nin yürüttüğü bir kazı çalışması ve aynı görüşü paylaşan başka yüzlerce bilimsel araştırma, dünya devletleri arasında bu tehlikeyle yüzleşmek ve acil çözümler bulmak için siyasi bir irade olmadığı takdirde bir felaketin geleceği konusunda hemfikir.
FELAKETİ KİM ÖNLER?
Buna karşın halihazırda gerçekleşen altıncı çöküş, doğal bir olayın sonucu değil, insan yapımıdır. Nitekim insan faaliyeti, toprakların kullanımının değişmesine, küresel ısınmaya, kirliliğe neden olup çöküş oranlarının yükselmesine yol açıyor. Araştırmacılar bu yönelimlerin gıda, mahsullerin tozlaşması, karbon depolama ve diğer başka amaçlar için hayvanlar, bitkiler ve mantarlar gibi farklı türlere bağımlı yaşayan insan da dahil olmak üzere birçok tür için bir felaket olduğu konusunda görüş birliğine sahip.

KİTLESEL YOK OLUŞLAR:
Kitlesel Yok Oluş olağan dışı çok sayıda türün aynı anda ya da sınırlı bir zaman dilimi içinde ortadan kalktığı Dünya tarihi dönemlerine denir. Dünya üzerinde canlı yaşamı baş gösterdiğinden beri farklı farklı türler güzel gezegenimize varlıklarıyla renk katmıştır. Fakat ne yazıktır ki bazı türler, daha modern insan olan Homo Sapiens ile bile tanışamadan tarih sahnesinden silinmiştir. Bunların sebepleri ise davetsizce gezegenimize yönelip atmosferin yok edemeyeceği kadar büyük olduğu için Dünya’ya çarpan çok büyük “meteoroid”ler olabileceği gibi, Dünya atmosferindeki değişimler gibi uzun süreli doğal felaketler de olabilir. Meteor çarpması ile kısa sürede gerçekleşen yok oluş, atmosferik sebeplerle olursa çok milyon yılları kapsayabilir.
KRETASE-TERSİYER YOK OLUŞU
O devasa ve korkunç dinozorların günümüzde sadece çocukların elindeki sevimli oyuncaklardan ibaret olması 66 milyon yıl önce yaşanan Kretase yok oluşuna bağlanmaktadır. Bu felaketin sebebinin, tam olarak kanıtlanamamış olmakla birlikte Meksika’nın Yucatan bölgesine düşen bir meteor olduğu düşünülmektedir. Bu meteorun çapı 10 km ve meydana getirdiği kraterin çapı da yaklaşık 180 km genişliğindedir. Bu yok oluş öyle devasa boyutlardaydı ki yeryüzü evrelerinden Mezozoik dönemi bitirmiş ve Senozoik dönemi başlatmıştır. Mezozoikin son zamanı Kretase, Senozoikin ilk zamanı Tersiyerdir. Yeryüzünün 200 milyon yıldır en baskın canlıları olan dinazorlar ve bir çok sürüngen türü tarihe karışmıştır.

PERMİYEN-TRIYAK YOK OLUŞU
Bazı çevrelerce “Büyük Ölüm” ya da “Büyük Yok Oluş” olarak da adlandırılır. 251 milyon yıl kadar önce meydana gelmiş Paleozoik ve Mezozoik dönemlerin haricinde Permiyen ve Triyas jeolojik dönemleri arasında geçisi başlatan bir kitlesel yok oluş olayıdır. Bu yok oluş olayı sayesinde karadaki omurgalı türlerinin %70’i, tüm türlerin ise %96’sı yok olmuştur. Dünya’da meydana gelen en şiddetli yok oluş olarak bilinir. Bir diğer özelliği de böceklere etki eden tek yok oluş olayı olmasıdır. Bazı ailelerin %57’si yok olurken tüm cinslerin ise %83’ü ölmüştür. Bu olay biyoçeşitliliğe büyük bir darbe vurmuş, Dünya’nın kendine gelmesi, üzerindeki yaşamın kendini toparlaması diğer yok oluşlara kıyasla daha uzun sürmüştür.
GEÇ DEVONİYEN YOK OLUŞU
359 milyon yıl önce Dünya üzerindeki tüm türlerin üçte ikisi, Devonian’ın Geç Devoniyen Kitlesel Yok Oluşu ile yok oldu. En yaygın görüşe göre tek bir olay ile değil de milyonlarca yıllık bir dizi felaketten sonra bu yok oluş gerçekleşmiş olabilir. En kötü etkilenenler sığ denizlerdeki yaşam türleriydi. Resifler, yeni mercan türleri 100 milyon yıl sonra ortaya çıkıncaya kadar eski ihtişamlarına geri dönmemek üzere kayboldu. Aslında, deniz yatağının büyük kısmı neredeyse oksijensiz kalmış, bakteriler haricindeki canlılar için yaşanabilir olmaktan çıkmıştı. Deniz seviyesinde meydana gelen değişiklikler, asteroid etkileri, iklim değişikliği ve toprağa karışan yeni tür bitkiler bu yok oluşlardan sorumlu tutuldu.
ORDOVISYEN-SİLÜRYEN YOK OLUŞU
Dünya tarihinin üçüncü en büyük yok oluşu olan Ordovisiyen-Silüriyatik kitlesel yokoluş, gerçekleştiği yüzbinlerce yıl içerisinde iki kere yok oluşlar açısından tavan yapmıştı. Ordovisyen dönem sırasında yeryüzündeki hayatın çoğu suda yaşıyordu. Bunlar trilobitler, brachiopodlar ve graptolitler gibi deniz canlılarıydı. 443 milyon yıl önce vuku bulan bu yok oluştan dolayı toplamda, deniz hayatının yaklaşık %85’i yok oldu. Yaşanan bir buzul çağının yok oluşlardan sorumlu olduğuna dair görüşler ağırlıkta. Bu görüşe göre güney yarım kürede büyük bir buz tabakası, iklim değişikliğine ve deniz seviyesinde bir düşüşe neden oldu, böylece okyanusların kimyası da haliyle alt üst oldu.