Bir engellinin dilinden 3 Aralık

03.12.2020 09:47

Değerli Okurlarım,

Bugün 3 Aralık. Biz engellilere bugün onlarca garip mesajlar geliyor: Gününüz kutlu olsun, her zaman yanınızdayız, her insan bir engelli adayıdır, gerçek engellilik sevgisizliktir diye uzatabileceğim yüzlerce tatlı, süslü sözler…

Gerçekten de içinde yaşadığımız, varlığımızı kabul ettirmek için hayatımızı adadığımız toplum, bu günü kutlanması gereken, anneler günü, babalar günü gibi bir şey zannediyor. Eğer pandemi süreci olmasaydı televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde engelli bireylerle mutluluk pozları veren siyasetçi, iş adamı, bürokrat veya sanatçıların  fotoğraf karelerine maruz kalacaktık. Şükür mü desem, hayırlısı mı desem bilemedim şimdi.

Birleşmiş Milletler’in 1992 yılında aldığı bir kararla bu cemiyete üye olan tüm ülkelerde içinde bulunduğumuz gün “Dünya Engelliler Günü” olarak anılıyor. Dünya ülkeleri gelişmişlik düzeylerine göre bu günde farklı etkinlikler planlıyor. Kendi toplumlarında bir bilinç uyandırmaya çalışıyor. Hiç şüphesiz ki biz de Türk toplumu olarak kendi anlayışımıza göre bu 3 Aralıklarda  bilinç uyandırmaya çalışıyoruz. Engellilerin başarılarını, yapmaları gereken olağan işleri mübalağa sanatının tüm inceliklerini kullanarak onları göklere çıkarıyoruz.

“Eh kardeşim bu da bizim yoğurt yiyişimiz” diyebilirsiniz belki. Fakat tüm bunlar yapılırken hiçbir engellinin görüşü alınmıyor. Hayata bakış açısı irdelenmiyor, psikolojik durumu göz önünde bulundurulmuyor. Her yıl engelli dernek temsilcileri aynı sorunlardan bahsediyor, ülkemizin karar vericileri de her zaman engellilerin yanında olduklarını söylüyor, bol ikramlı, eğlenceli,  tatlı bir gün geçiriliyor.

Acaba neden hiçbir şey değişmiyor? Hiç mi bir şey yapılmıyor bu engellilere? Hep acınası varlıklar olarak mı kalıyorlar?

Peki, hadi tüm sorunlar çözülmüş olsun. Tüm yollar, kaldırımlar, binalar, hastaneler, erişilebilir olsun. Aynı kaldırımda benimle yürüyen vatandaş beni benimsemediyse, bana acıyorsa, bir önemi var mı yapılanların?

Her ilin valisi,  siyasetçisi; her ilçenin belediye başkanı, kaymakamı ilinde veya ilçesinde bulunan bütün engelli derneklerinden haberdar. Bunlarda hiç sıkıntı yok. Sorunlar en üst mertebelere kadar ulaşıyor günümüz dünyasında.

Ne var ki sağlıklı vatandaş apartmanında oturan engelliden habersiz. Sokağından geçen bastonludan arabasını koruma derdinde. İş yerine engelli biri gelirse ne yapacağını bilememekte. Kaldırımların rampalarını arabasını çıkarmak için kullanmakta.

Gelin biz bu kez değişik bir şey yapalım. Bırakalım belediyeleri, bakanlıkları, yasaları bir tarafa da kapı komşumuz Ahmet amcayı, Fatma teyzeyi bir bilinçlendirelim. Ama öyle abartılı görsellerle değil. Engelliyi göklere çıkararak, sihirli bir adam olarak anlatmayalım. Herkesin anlayacağı bir dil var. Akademik, süslü lafları bir kenara bırakalım ve “Bu adamlardan sana zarar gelmez, bunlar da insan, eğer öğrenmek istersen  bunlarla da anlaşmanın bir yolu var” diyelim hepsine.

İşte o zaman ne olur biliyor musunuz? 

Otizmli bir çocuğumuz dönerci dükkanından  kovulmaz!

Okuldaki veliler çocuklarının sınıfında zihinsel engelli çocuk olmasın diye şikayetçi olup eylem yapmaz!

Hiçbir bürokrat bir engelliye “engelli olduğun halde sana iş vermişiz” demez.

Kimse yolda gördüğü görme engelliye dilenci muamelesi yapıp para uzatmaz!

Hiçbir sağlıklı çocuk sokakta gördüğü engelliye deli hareketi yapmaz!

Hiçbir araba engellilerin önünde engel olmaz.

Ne dersiniz? Sizce denemeye değer mi?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları