Tefenni'ye resim geldi

18.11.2019 10:09

“Sanatsız kalmış Nizam’ın hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

Bunu derken, “sanatın her dalından anlarım” demiyorum, yanlış anlaşılmasın.

Tıpkı mesleğimde her alanda ortada bir haber varsa onu yazdığım gibi, tıpkı fotoğrafın her türlüsü yani portreden doğaya, sanatta habere her fotoğrafı çektiğim gibi. Sanatın hep içinde değilse bile yanı başında olmayı isterim.

Antalya sahaf kültürüne katkı olsun diye bir festivalin içinde bulduk ya kendimizi, bir “güz yaylası” yapasım geldi. Biliyorum ki sarıdan kızıla bir yaprak popülasyonu beni bekliyor.

“İçiniz dışınız da Söğüt oldu. Bu sefer Tefenni olsun” dedim.

İbrahim Yıldırım bir afiş görseli yolladı. 12 portre var,”Tefenni Villas Resim Çalıştayı” yazıyor. Meğer bu organizasyonu yapan, İbrahim Yıldırım’ın ofisindeki “Karaköy” adlı yağlıboya tablonun ressamı Ahmet Kormaz’mış.

İrtibata geçtik, hazırlığa başladık, Sabahın erken saatinde Cemalettin Timur, Emek Akyel, Fergül Okudan, Gülcan Yol, Hamiyet Köseoğlu, Kemal Çankaya, Mehmet Emin Erşan, Melek Günbey Güler, Mustafa Köseoğlu, Narin Yılmaz ve Sinan Demir ile vurduk yola.

Korkuteli ilçe sınırlarına girdiğimiz anda başlayan sarı sonbahar senfoni, yine aynı yerde bizi bırakmak üzere başladı.

Daha önce varlığından haberdar olduğum Tefenni Villas, alternatif turizm yatırımı olarak müthiş bir örnek. Yıllar önce tavuk çiftliği olarak kurulmuş, ekonomik ömrünü tamamlayınca da turistik tesise dönüşmüş.

Tam bir aile işletmesi. Ben böyle olunca daha bir keyif alıyorum. Devasa beton yapılar, “havuz” adı altında hizmet veren ilaç çukurları, sosis- salam peynire sıkışmış kahvaltılar, açık büfe adına tıkınmalar bana göre değil.

Belki yanında, belki yanıbaşındaki masada, lokmayı çiğnerken aldığın hazzı görüp seninle aynı keyfi alacak işletmeleri seviyorum.

Neyse resime dönelim artık.

Antalya’da yaşayan 12 resim sanatçısı, malzemeler bahçeye yayıldı, tualler,fırçalar, boyalar filan derken bir ara kendimi tual boyarken buldum. 2017 yılı yazında Turan, Özgür, Aydın ve ben bir Tefenni kaçamağı yapıp yamaçta çadırda kalmıştık.

O sabahın güzel bir fotoğrafı vardı. Tuale aktardım, en acemi halimle. Ama olsundu. Önemli olan “düşünceni yansıtmak”tı, iddialı değildim ki.

Orada bir kez daha gördüm ki, sanat sınırsız bir dünya. Nasıl şiir yazarken, roman yazarken, fotoğraf çekerken sanatçının yorumuna diğerleri “aaa! Ben hiç böyle bakmamıştım” diyorsa, resim burada bir adım önde. Mesela yeni nesil Çoban Ressam’ın Tefenni kışında, çoban ve sürüyü ip üstünde yürüttüğü tablo gibi.

İki sanat dolu günün ardından dönüş yoluna çıkarken bu kez minibüsün ön koltuğuna oturdum. Özellikle Taşkesik- Sülekler bölgesindeki sonbahar curcunasını fotoğraflamak istedim. Kimbilir, belki bir gün onlar da bir tuale yansır.

Şimdi çalıştay fotoğraflarını getirdim, bir sonraki masalda Tefenni Sarısı bir masal gelecek.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları