Kültür deyince, biz doktorların aklına idrar, kan, boğaz gibi kültür tetkikleri gelir. Meslekte en çok kültür sahibi olanlarımız enfeksiyon uzmanları ve mikrobiyologlardır! Çünkü en çok onlar kültür isterler. Tıp alanında ne kadar kültürlü olduğunuz laboratuvara kliniğinizden giden kültür istemlerinden anlaşılabilir. Mesela bizim nefroloji bölümü, kültür konusunda zirveye oynar. Özetle, bizde kültür, hastadan alınan bir örneğin uygun besiyerine ekilmesi, orada üreyen zalim mikropların kimliğinin deşifre edilmesi ve hangi antibiyotikle etkisiz hale getirileceklerinin belirlenmesi işlemidir. Yani bizim tıptaki kültürümüz, mikrobu öldürme üzerine kuruludur. Buraya kadar anlattığım kültürün tıbbi tanımıdır, kültürün diğer tanımları ise bu yazının amacıdır.

Kültür geniş manada örnek davranışlarda yatar, Tevrad´daki on emirde özetlendiği gibi; Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, kimseye kötü gözle bakmayacaksın, yalan söylemeyeceksin! Bunları yapmazsanız insan olmanın asgari gerekliliklerini yerine getirir, insanlık var olduğundan beri tüm toplumlarda kötü sayılan ortak değerleri taşırsınız. Bunları uygulayan dünya ölçeğinde ortak kültürel değerleri benimsemiş sayılır. Daha özelde ise toplumların kendine has davranış kalıpları o toplumun kültürünü belirler. Yamyamlığı ve tanrıya insan kurban etmeyi Aztek ve Maya kültürlerinde normal kabul ederlerdi. Örneğin Yemen´de çok eşlilik ve akraba evliliği kültürün bir parçası sayılırken, katolik rahiplerde ise hiç evlenmemek, sıradan kişilerinde tek eşli olması ve boşanmasının yasak olması yine kültürel bir davranıştır. Buraya kadar ki kültür tanımı, toplumun normali haline gelen davranışların bütünüdür, dili, müziği, dansları ve yemekleri de topluma has özelliklerdir. 

Gelelim kültürün üçüncü ve benim için en önemli anlamına. Mesela uzmanlık alanında konuşan birisine bakıp vay be! ne kültürlü adam derler. Bu mantıkla işinin ustası bir çoban da çok kültürlü sayılmalıdır. Halbuki tek bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmak kültürlülüğün belirtisi değil, meslek icabı o konuya hakim olmasına örnektir. Örneğin TV´ye çıkıp marifetlerini anlatan bir plastik cerrah kültürlü değil de, olsa olsa mesleğinde iyi yetişmiş birisi sayılır. Çağımız bilgi çağıdır, eskiden her konuyu bilene filozof derlermiş, şimdi ise yaşadığımız bilgi çağında cahil kalmamak için filozofluğa gerek yoktur. Merak ve araştırmanın getirdiği okuma tutkusu ile düşüncenin kendi topluluğundaki yerel kültür anlayışı yerine, evrensel boyuta taşınma çabası, bireyin kültürlülüğüne giden yegane yoldur. 

Kültür çekirdeği dünyayı ve toplumları tanıma isteği içinizde doğduğunda filizlenir ve toplumların edebiyatlarını, inançlarını, felsefelerini, sanatlarını, müziklerini, bilimsel keşiflerini ve tarihlerini tanıdıkça gelişir. Sadece kendi toplumunun kültürel birikimini, tarihini, ve diğer özelliklerini öğrenmek size bir aidiyet kazandırır ama insanı kültürlü yapmaz, tersine içe dönük ve dünyadan bihaber yapar. Sadece günümüz değil eski Mısır, Sümer, Yunan vs kültürlerini tanımak ne kadar hoştur. Kendi dilinden başka bir dil bilmek ne kadar güzeldir. Kültürlerin alanı veya bilginin sınırsızlığı yaşam süremize sığmayacak kadar geniştir. O halde bize düşen edinebildiğimiz kadar bilgiyi edinme çabasıdır. 

Kültür çabası, insana ait, yaşama ait ne varsa; sanat, edebiyat, felsefe, tarih, biyoloji gibi bilimler, dinler ve değişik topluluklara ait özellikleri öğrenmeye çalışmaktır. Felsefe okumak ufkunuzu açar, dünyadaki değerli yazarların romanları sizi başka yaşamlara taşır, değişik inançları tanımak kendi inancınızı bozmaz ama o insanlara inançlarından dolayı saygı duymanızı sağlar, yabancı düşmanlığından korunursunuz. Çok iyi bir doktor, avukat, öğretmen, mühendis olmanızın kültürlü olduğunuz anlamına gelmeyeceğini atalarımız söylemiş zaten; tahsil cehaleti alsa da eşeklik baki kalır! Eşekleri çok severim ve bu sözü onlara hakaret sayarım! Ben sana kaymakam olamazsın demedim oğlum, adam olamazsın dedim! diyen baba, bir kültürlü insan örneğidir, karşısındaki oğul ise bir yerlere gelmiş ama odunluğu baki kalmıştır. 

Kim beş yüz milyon ister? yarışmasında ilk soruda elenmeniz sizi kültürsüz yapmaz, ama Hititler´den kalma bir heykeli, tarihsel bir simgeyi kaldırtmanız kültürsüzlüğünüzün veya başka kültürlere saygısızlığınızın tam resmidir. Oysa, ´´Ben babamın oğluyum, tepeden tırnağa Anadolu´yum´´, diyen Fatih Kısaparmak, sadece iki satırla kültürlü insanı tarifler. Eğer Anadolu isek Anadolu’ya ait geçmiş her kültürün izi bize emanettir. Yine, toplum içindeki konumunuz da kültürünüzü göstermez. Tarih nice kültürsüz, gösteriş meraklısı soylularla doludur. Kültürlü insan erdem sahibi insandır. Mevlana´nın erdemi "ne olursan ol yine gel" cümlesinde yatar. 

J.J.Rousseau örneğinde, erdeme götürdükleri ölçüde tüm dinleri eşit ölçüde değerli görmesi kültürlülük, bu fikirlerinin Fransa´da kiliseyle arasını açması, kitaplarının yakılması ve yasaklanması ise kültürsüzlük örneğidir. Gelmiş geçmiş ve şu anda var olan toplumların değer yargılarını ve inançlarını bilerek saygıyla yaklaşmak kültüre, onlara saygısızlık etmek, hor görmek veya zorla kendine benzetmeye çalışmak kültürsüzlüğe örnektir. Hindistan´da ineğe tapanı hor görenler veya buna gülenler o insanlar için ineğin ne anlamlar taşıdığını bilemez ve daha düne kadar kendi atalarının da çamurdan yaptığı puta taptığını unuturlar. Müslüman Sunni isen Aleviye saygı duymamak ve onun çocuğuna zorla sunniliği öğretmek çocuğun doğuştan getirdiği kimliğe saygısızlıktır, yine bir Hristiyanın Müslümanı ve doğuluyu hor, geri kalmış, cahil gibi görmesi kültürsüzlüktür. Çünkü onların bugünkü seviyelere gelmelerinde beğenmedikleri Arap veya İslam alimlerinin önemli rol oynadıklarını bilmemeleri kültür eksikliğidir. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı kültürlü dediğimiz Avrupa´da bile çoktur. Çünkü teknolojik ilerleme ile bireysel kültür birikimine sahip olmak ayrı şeylerdir. İleri teknoloji sahibi olmak, gelişmiş silahlara sahip olmak kültürlü olmayı değil, kibirli olmayı beraberinde getirir. Son teknolojilerle donanmış bir arabaya binen her adam kültürlü sayılabilir mi?

İnançsızsan inançlıya, inançlıysan inançsıza küfür etmek, cinsel tercihinden dolayı bir insanı toplum dışına itmek, Çingeneyi, Kürdü, Ermeniyi, Zerdüştü, Yezidiyi aşağılamak, kendini üstün bir ırkın üyesi saymak kültürsüzlüğün üst seviye ve yegane göstergeleridir, ırkçılar ve aşırı dinciler bunları çok yapar, sebebi ise kendi dünyaları dışında dünyalar olduğunu bilmemeleridir. Bilimsel olarak elimizde şu ırklar üstündür, beyni daha gelişmiştir diye bir veri yoktur. İstediğin kadar kitap oku, eğer bu kitaplar sadece kendi ırkın ve inancınla veya peşine düştüğün ....izmlerle ( komunizm, faşizm vs) sınırlı ise ve tek bir yönde gelişiyorsan bu belki sana hoştur ama kültürel olarak tıntın ve boşsundur. Okudukların sana evrensel bir bakış açısının kapılarını açmıyorsa, yerellikten öte gidemezsin. 

Camiye, inancınız olmasa da başınızı örtüp girmeniz o inancı yüceltmez, sizin o kültüre saygınızı gösterir. Antalya´ya bu kentin kurucusu Attalos´un heykeli dikildiğinde, gidip o heykele saldıranlara kültür madalyası verilmez. Bu kişiler Attalos´a değil, Anadolu mirasına saldırmış olur. Benim doğduğum Ankara, Polatlı İlçesi, Frigyalıların başkenti Gordion ve Kral Midas´ın mirasını taşır. İlkokulda bizleri Midas´ın mezarına, Gordion´a götüren öğretmenlerimiz, aslında bize müthiş bir kültür aşısı yapmışlardı. Hala hatırlıyorum o günü, öğretmenimiz anlatıyordu; "Bir müzik yarışmasında Apollon, Midas´a çok kızmış ve güzel müziği ayırt edemeyen kulak insan kulağı olamaz, sana eşek kulağı yakışır diyerek, Midas´ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürmüştü". Bir toprağı vatan yapıp orada yaşamak, o toprağın geçmişini de sahiplenmeyi ve korumayı gerektirir, bunları yok etmek olsa olsa barbarlıktır. Kendi tarihine herkes sahip çıkar, marifet senden önceki uygarlıklardan bir şeyler alıp onlara sahip çıkmandır. Bu tüm dünya ölçeğinde geçerlidir. Okuduğum en güzel kitaplar şimdi yaşamayan yazarlara aittir, marifet yaşayanı değil, ölmüş olanı da anlamaya çalışmaktır, çünkü fikirler ölmez. Şimdi hayatta olmayan Nursi´nin felsefesi, Mevlana´nın felsefesi, yaşamı anlamlandırmanın yanında, ölüm korkunuzdan da eser bırakmaz, neticede ölümden korkmamak da, sonrasında bir şey olsun veya olmasın bir kültür ve yaşama bakış meselesidir, gerçek erdem iyiliğin cennet beklentisiyle veya kötülüğün cehennem korkusuyla yapılmaması gerektiğini, bunların inanç ötesinde özünüzdeki insanlıkla ilgili olduğunu bilmektir ve bu bilgi kültürel zenginliğinizle alakalıdır...