Batı Antalya’daki antik kentlerimizin adeta içini boşaltarak, dünyaca ünlü tarihi eserlerimizi gemiyle İngiltere’ye götüren Charles Fellows kimilerine göre bir hırsız değil, bir arkeolog, kaşif ve yazardı.

Fellows’a hırsız dememelerinin sebebi de bu yağmanın dönemin padişahının izniyle yapılması.

Ancak Fellows antik kentlerimizi öyle hunharca yağmalamıştı ki, taşıyamadığı eserlerimizi sökebilmek için Malta’dan özel taş ustaları çağırmıştı!

Kaş’a 45 kilometre mesafedeki Kınık Mahallesi’nde bulunan Xanthos Antik Kenti, 1800’lü yıllarda batı Antalya sahiline ikinci kez gemiyle yanaşan İngiliz arkeolog Charles Fellows tarafından yağmalanmıştı.

Bu yağma dönemin sultanı Abdülmecit’in çıkardığı fermanla özel izne bağlanırken, bu antik kentimizdeki tarihi eserlerimizi Fellows’un gemisine sandıklar içerisinde yerel halk taşımıştı.

Bu yağmada kaçırılan dünyaca ünlü eserlerimizin arasında, bugün British Museum'da sergilenen Pavaya Lahdi de bulunuyordu.

Charles Fellows bu muhteşem lahdi tabanıyla birlikte götürmek istemiş, tek parça halinde götüremeyince Malta'dan taş ustaları çağırtmış ancak ustalar sıtmaya yakalanınca daha fazla zaman kaybetmeyip eldekiyle kaçmıştı.

80 ton ağırlığındaki bu lahit de gemiye yüklenerek diğer eserlerimizle birlikte İngiltere’ye doğru yola çıkmıştı.

Günümüzde British Museum’da sergilenen Payava Lahdi, Likya kültürüyle ilgili en dikkat çekici eserlerden biridir.

Eski çağlardan benzersiz bir sembolik mesaj yaratan oymalar, Ksanthos şehri ve hükümdarı bulmacasının önemli bir parçasıdır.

Bu, Ksanthos şehri tarihinin Yunan dönemine ait bir eseridir ve genellikle M.Ö. 375-362 yıllarına dayanır.

Bununla birlikte, bazı araştırmacılar M.Ö. 360 dolaylarında yapıldığını öne sürüyorlar.

Nadir mezar, çok zengin bir antik tarihe sahip olan Xanthos(Ksanthos) şehri hükümdarı’na aittir.

Hükümdarın kişiliği ve hükümeti ile ilgili ayrıntılar kaybolmuştur.

Bilinen tek şey ismidir Payava. Yazıtta şunlar söylenir: “Payava, Ad[…]’ın oğlu, A[…]rah’ın vekili, bir Likya’lıdır.”

Bununla birlikte, araştırmacılar uzun yıllardır bu gizemli hükümdar hakkında bazı ciddi bilgiler bulmaya çalışıyorlar.

Soruşturmanın kaynağı, şimdi Londra’daki koleksiyonda bulunan benzersiz antik mezardır.

3 parçasını İngiltere’ye götürdü

Nereye adlı arkeoloji sitesinde yer alan bilgilere göre mezar, İngiliz Sir Charles Fellows tarafından 1838’de amatör keşif ateşi döneminde açığa çıkarıldı.

Fellows, 1844’te lahdin üç parçasını İngiltere’ye götürdü. En küçük bölüm Türkiye’de kaldı ve artık korozyona uğramış olduğu görülüyor.

Başlangıçta, bulduğu şey hakkında hiçbir fikri olmayan Fellows, Payava Lahdini “Gotik biçimli at lahdi” olarak tanımladı.

Dikdörtgen beşik tonozlu taş sandığın antik bir hükümdar için yapılmış bir lahit olduğunu bilmiyordu.

Onunla birlikte çalışan ekip, keşiflerin öneminden habersiz olsa da, muhtemelen mezar duvarlarının zengin dekorasyonu nedeniyle eser önemli görüldü.

Lahdin boyutları oldukça etkileyicidir. Lahit şimdilerde 3,5 metre uzunluğunda fakat orijinal mezar 7 metreye kadar ulaşıyordu.

Bir milenyum önce bedenler genellikle yakılıyor veya gömülüyordu.

Likyalılar da dâhil birçok kültürde, cesetler Mısır’da olduğu gibi mumyalanmıyordu.

Bu nedenle, Likyalı hükümdarların mezarları, bizlere laboratuarda araştırmacılar tarafından analiz edilebilecek insan kalıntıları sağlamıyor.

Kültürel olarak karışık sembolizm

Lahitteki oymalar büyüleyicidir, özellikle ilgi çekici olan nokta, eski sanatçıların hem Yunan hem de Fars geleneklerinden gelen sembolleri tek bir yerde kullanmalarıdır.

Aslan motifi, Pers ve diğer birçok uygarlıkta olduğu gibi, Likya kraliyetinin de geleneksel sembolüdür.

Mezara oyulmuş dikkat çekici sfenks çeşitli yorumlamalara sahiptir.

Aslanlara benzer şekilde, sfenkslerde Pers süslemelerinde, aynı zamanda Likya oymalarında ve diğer birçok kültürde de popüler bir ayrıntıydı.

Sfenks genellikle bir muhafızdır, bir şehri, bir mezarı ya da vakfedildiği herhangi bir yeri koruyan kayda değer bir varlıktır.

Bu nedenle sfenks motifi genellikle ölülerin koruyucusu olarak kabul edilir.

Mezarın doğu tarafı, süvari ve diğer askerler de dâhil olmak üzere bir savaş temasıyla süslenmiştir.

Bu askerler, hükümdarın askeri gücünün tipik bir sunumudur.

Yunan motifleriyle süslü

Mezar oymalarında Yunan motifleri de çok zengin bir şekilde kullanılıyordu.

Onları Payava ve refakâtçisinin sunuluşunda görebiliriz. Pelerin ve zırhlar giymiş olarak görülürler.

Diğer yanda, atletik yapılı bir Yunan atleti, belki de eğitmeni ile resmedilmiştir. Aynı zamanda Autophradates adında bir Yunan valisi de Payava ile bir toplantıda görülür.

Farklı yönlere bakan at kafası oymaları da Yunan kültürüne işaret eder. Dahası, çatı da mezarın diğer unsurları gibi dekore edilmiştir.

Mezarın çatısını süsleyen avlanma sahnesinin belirli bir tarzı yoktur, ancak bazı bölümlerde bir karışımdır.

Bu unsurla ilgili olarak hükmedilebilecek tek sonuç belirli bir kültüre ait olduğunun tespit edilememesidir.

Mezarın gerçek evi neresi?

Payava Lahidi, 20. yüzyıldan önce keşfedildikleri ülkeden çıkarılan eserlerin mülkiyeti hakkındaki tartışmaları tetikleyen eserlerden biridir.

Örneğin Türkiye gibi ülkelerden gelen müzelere göre, topraklarının mirası anavatana geri gönderilmelidir.

Dikkat çekici Lahit günümüzde hâlâ M.Ö. 400 – 326 yıllarına dayanan Likya eserleri Londra koleksiyonunun bir parçasıdır ve yakın gelecekte konumunun değişeceğine dair de bir öneri yok.