Ünü bütün dünyaya yayılan ve özellikle Avrupa ülkelerindeki çok sayıda tarihi esere ilham veren Olympos efsanesinde anılan yer Çıralı’dır.

Çıralı’daki Eski yunanistan'ın Argos ilinde Efry Kralı'nın talihsiz fakat yiğit bir oğlu varmış. Asıl adı Hipponus olan bu delikanlı bir gün avlanırken yanlışlıkla kardeşi Belleron'u öldürmüş.

Bundan sonra ona "Belleron'u yiyen" anlamında olan Bellerofon adını takmışlar. Keder içinde baba ocağını terk etmiş ve o zamanki Tirynt şehrine ve oraların Kralı Proetos'un yanına gelmiş. Onun konuğu olmuş.

Kral Proetos'un güzel karısı tanrısal Ante, yakışıklı Bellerofon'a tutulmuş. Ne varki dürüst delikanlı bu aşka mukabele etmemiş.

Kadın da o hırs ve kinle kocasına, "Bana aşk ilan ederek benimle birleşmek isteyen Bellerofon'u öldürmezsen, Tanrılardan senin helakini dilerim" demiş.

Karısının böyle konuşması üzerine Kral Proetos çok kızmış, ama elini konuğunun kanı ile kirletmek istememiş. Bir tahtaya bir şeyler yazmış, tahtayı dokuz defa sarmış, Bellerofon'un eline tutuşturarak kaynatası Lykia ülkesinin Kralı Lobates'e götürmesini söylemiş.

Tahtada, Bellerofon'un Kraliçe Ante'ye sarkıntılık ettiği, bu sebepten de öldürülmesi yazılı imiş. Bellerofon ölüm fermanı koltuğunda olduğu halde, Lykia'ya gelmiş.

Lykia (Likya) ülkesinin başşehri olan Xanthos (Kısantos=Kınık)'taki Kral sarayına varmış. Kral Lobates, kendisini sevgi ile karşılamış, dokuz gün, dokuz gece konuk etmiş. Her gün bir boğa kesip ikramda bulunmuş.

Onuncu gün sabah olunca kral, damadı Proetos'tan getirdiği mektubu istemiş. Okuyunca Bellerofon'un öldürülmesi gerektiğini anlamış. Ne var ki lobates de elini kana bulamak istememiş ve onu Lykia ülkesinde dehşet saçan Himera ejderhasını öldürmeye göndermiş.

Himera ejderhası o zamanlar Himera dağının eteğinde imiş. Aslan gibi kükredikçe ağzından alevler fışkırırmış, değdiği her şeyi yakarmış.

Mitolojide kanatlı bir at olarak tanınan ve adı Pegasus olan atı, Bellerofon tanrılar yardımı ile yakalamış ve üstüne binmiş. Atın üstündeki Bellerofon'u gören ejderha doğuya doğru kaçmaya başlamış. Ancak önüne deniz çıkmış.

Bellerofon ejderhayı denizin kıyısında yakalayarak atı ile gökyüzüne yükselmiş ve ejderhaya yukardan saldırarak, onu mızraklamış. Ejderha ölmüş ama alev fışkırtan ağzı Yazır Köyü'ndeki Çıralı'da (Olympos) hala alev püskürtmeye devam etmektedir.

Çıralı denilen yerde gerçekten devamlı olarak alevler çıkan bir yer vardır. Tabii bu alevler gerçekte Himera ejderhasının ağzından çıkan alev değil, yerden çıkan bir yanıcı gazın tutuşmasındandır.

Güzören Köyü'ndeki ulu kişi (Savrun)

Kumluca’nın Savrun Köyü’nde kabri bulunan Ulu Dede’nin rivayete göre yaklaşık 400-450 yıl önce Elmalı ilçesinde ikamet ettiği söyleniyor.

"Dede" ismiyle bilinen bu zat, ulu kişidir ve çok gezer. Çok gezdiği için çevre il ilçe ve köylerde bilinen ve tanınan bir kişidir. Çok iyi huylu, iyi kalpli, herkese hayır dua eden, herkesi seven ve hoşgörüyle yaklaşan kişiliği bilinen özellikleri.

Bölgede tüm insanların sevip saygı gösterdiği Dede vasiyetinde şunu der; "Herkes gibi ben de öleceğim, ben öldüğümde benim cenazemi kim kaldırıp götürürse onlar beni kendi memleketlerine götürüp defnetsinler."

Bir gün gelir Dede vefat eder. Bu vasiyeti bilen köy ve kent halkları akın akın Elmalı’ya gelirler, ama bir türlü cenazeyi kaldıramazlar.

Derken Kumluca Güzören (Savrun) köyünden de bir heyet gider. Ve dedenin cenazesini kolaylıkla kaldırıp Güzören’e (Savrun) getirip defnederler.

Bugünkü Güzören Köyü mezarlığının 200-300 metre kuzey doğusundaki meşe ağaçlarının yanında sade bir kabirde yatmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Güzören köylüleri Dede'nin kabrinin üzerini sade bir türbe ile kapattılar.

Bu kabrin başında yıllardır yağmur duası yapılır. Yağmur duasına çevreden her yıl artan bir katılım olur ve o gün Güzören köylüleri tüm misafirleri ağırlayarak yemek ikram ederler.