“Kavgayı, bir yaprağın üzerine yazmak isterdim sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye..”
“Görmemişin oğlu olmuş, tutup bir yerini yolmuş” dersen küserim. Evet Tefenni’ye gittim. İlk kez gitmiyordum. Evet Korkuteli, özellikle Sülekler’de sonbahar yeni değil benim için. Ama ben doğayı çok severim. Her gün bıkıp usanmadan yepyeni tablolar çizen, bilumum hayvan varlığı ile her gün yeni senfonik şiirler yazan doğayı severim. Ben mevsimlerden kışı, Antalya’da o kış olmayınca mecburen sonbaharı severim.Sonbahar güzeldir, artık pek düşmeyen yağmurların eksikliğidir tek derdim. Yani Ben Orhan Veli değilim. “Bu güzel havalar mahvetmez beni” ben baharın tek düze yeşili değil, sonbaharın renk cümbüşünü severim fotoğrafta. Ve Çirkin bir Kral’ın dizeleri düşer dilime, rüzgarda savrulan yaprakları gördüğümde. “Kavgayı,  bir yaprağın üzerine yazmak isterdim sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye..  Öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim yağmur yağsın bulut yok olsun diye..  Nefreti, karların üzerine yazmak isterdim güneş açsın karlar erisin diye.. ... Ve dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye..” ( Yılmaz Güney) Şimdi bu fotoğraflara bakıp yollara filan dökülmeyin. Fotoğraflar malum “Tefenni Villas Resim Çalıştayı”  için yola düştüğümüzde kaydedildi. Özellikle son yağmurlardan sonra o dallarda yaprak kalmamıştır. Henüz karda düşmedi. Ben mi? Ben vitesi boşa aldım. Zaten hiçbir zaman “daha çok, daha büyük” gibi hırslarım olmamıştı. Hele de siyaset benden uzak. Ben yeni ufuklara yelken açmayı seviyorum. Kavga edeceksem ekmeğim, ailem için ederim. Ama sinsi değil. Kimsenin çenesine yumruk atmadım, atamam. Ama iki kelime ile bana açılan çeneleri susturmuşluğum vardır. Neyse gerilmeyelim. Ben yeni güzelliklere yelken açıyorum. Haftaya Isparta Ayazma Park’ta sonbaharın kışa boyun eğişini göstereceğim burada size. Kısa kesip sarıya yer açalım….