Muhtemelen tarihte ilk grip olanlar hayvanları evcilleştirenlerdi. Tavuk ve güvercin gibi kanatlı hayvanlar kuş gribine yakalanır, domuz, at, koyun gibi memeli hayvanlarında onlara has grip virüsleri vardır. Normalde insanlar grip virüsleri için konak değildir, ne zaman ki bu hayvanlarla içiçe olduk, bu virüsler bizlere de bulaşmaya başladı. Tabi her iyi şeyin, (evcilleştirme gibi) bir de kötü getirisi olabiliyor. 

Kabaca insanoğlu grip virüsleriyle onbin yıl önce tanıştı diyebiliriz. Tabi o zamanlardan beri yüz milyonlarca insanın ölümüne yol açtıklarını da eklemek lazım. Sadece 1930´lu yıllarda Avrupa´yı saran ve merkezi İspanya olan salgında 30 milyon insan öldü. Gribin can alıcı noktası aslında kendisi değil, vücudu istila edip tüm bağışıklık sistemini üzerine çeken virüs, fırsat bekleyen zatürre bakterilerine akciğeri harap etme fırsatı veriyor. Bu pnömokok dediğimiz ve şimdi aşısı bulunan bir bakteridir ve ölüme bunlar yol açar. Kabaca şunu bilelim, nezle virüsü ayrıdır, sadece burun boğazı tutar, ancak grip tüm vücudu ayaktan beyine kadar sarar. Dolayısıyla gripal enfeksiyonlar ciddi hastalıklardır ve "gripten kim ölmüş? boşver aşıyı ya! " diyenlerin dünyada her yıl gripten en az 30-50 milyon insanın öldüğünü bilmesi gerekir. 

Gelelim tartışmalı aşı mevzusuna. Hastalıklar için aşıların bulunması tıp bilimindeki en büyük devrimdir. Bugün çiçek, çocuk felci, kuduz, verem, tifo, hepatit vs gibi eskiden milyonları silip süpüren hastalıklar aşılarla yenildiler. İnsanlık Dr. Louis Pasteur´a çok şey borçludur. Grip aşısı ise yukarıda saydığım tehlikelere rağmen toplumda, hatta sağlık camiasında bile zorunluluğu tartışılan bir aşı. Bir profösör TV´ye çıkıp "ben faydasına inanmıyorum" diyor, diğeri çıkıp "faydasına inanıyorum"diyor. Sanki adama "sizce ruh var mı?" diye sorulmuş! Bilimsel bir konuda böyle cevap olur mu! Aşının ekim ayı sonuna kadar yapılması gerektiğinden, böyle kim kime inanıyorsa! öyle davranıyor ve yanlışlar yapılıyor. Kimin tercihine kalmış, kimin için zorunlu bunlardan bahsedeceğim. 

Eğer aşı yaptığınız mikrop yapısını her yıl değiştirmiyorsa aşının önleyici etkisi garantidir. Çiçek virüsü öyleydi ve yok edildi. Ancak grip virüsleri her yıl veya birkaç yılda bir kendi gen yapısında veya kuş ve domuz gibi virüslerin kendi aralarında gen alışverişi yapması sonucu değişik bir yapıda karşımıza çıkabilirler. Bunu salgınlar gelmeden öğrenmemiz ve ona göre aşı üretmemiz mümkün değildir. Mesela sürekli ve fazla yapı değiştiren AIDS virüsüne karşı  aşı geliştirilemiyor. Bu durumda grip aşısını bir yıl önceki salgınlardaki virüslerin yapısına göre kuşu, atı, domuzu artık virüslerin hangileriyse, bunlara karşı karma bir aşı geliştiriliyor ve piyasaya her yıl farklı bir grip aşısı çıkarılıyor. En yakın salgındaki yapıya göre geliştirilen aşının başarılı olma olasılığı bu şekilde korunuyor. 

Bir grip virüsünün veya farklı grip virüslerinin aşırı genetik değişimi veya birleşerek çok daha güçlü bir virüs oluşturmalarıda olasıdır ve tarihte böyle değişimlerin milyonlarca insanı bir kış mevsiminde yok ettiği birkaç dönem biliniyor. Böyle bir durumda ne yazık ki önceden aşı olmanızın hiçbir faydası olmayacaktır. Ancak iyi haber şudur; virüslerdeki değişimler genellikle çok az olur veya hiç olmayabilir. Bu durumda ise aşı olmanız sizi koruyacaktır veya virüs az değiştiyse, immün sistem virüsü çoğunlukla tanıyacağından gribi hafif belirtilerle atlatacaksınız demektir. İşin tartışmalı kısmı burasıdır, görüldüğü üzere bardağın dolu tarafı ağır basmaktadır. 

Tıpta veya bilimde "ben  faydalı olduğuna inanıyorum" veya "faydasız olduğuna inanmıyorum" denilmez. Kameralara "ben aşının faydasına inanmıyorum" diyen afedersiniz gerzek, bunun sebebini bilimsel olarak anlatmalıdır, sokaktaki adam inanır inanmaz doğaldır, ancak bir bilim adamı "verileri ortaya koyar, faydasızlık oranını söyler, faydasız bulunduğuna dair çalışmaları referans verir". Hastalık mevzu olunca bir hekim inanıyorum veya inanmıyorum diyemez, açar tüm bilimsel verilere bakar ve sonra konuşur. 

Bu kısa giydirmeden! sonra konuyu toplayalım. Yukarıda anlattığım gibi virüslerde ciddi yapısal değişiklik oranı oldukça düşüktür. Yüz veya iki yüz yılda bir görülecek bir durumdur. Bu durumda grip aşısı olmamız en az %90´ın üstünde faydalı olacaktır. Bizi en azından bir hafta yorgan döşek yatmaktan ve üstüne zatürre olmaktan, hatta özellikle yaşlı isek ölümden koruyacaktır. Kendiniz bilirsiniz diyeceğim grup  gençlerdir, çünkü gripte ölüm riski en az olan grup 20-40 yaş arasıdır. Ancak mutlaka yaptırın diyeceğim grup 40 yaş üzerinde olan, sigara içen, akciğer, şeker ve kalp ve böbrek hastalığı olan, alkol alan, düzensiz beslenen, yani sağlık riskleri olanlardır. Genellikle gribin ölüme yol açtığı insanlar bu riskleri taşıyanlardan çıkıyor. Ek olarak bu riskli grup 5 yılda bir pnömoni ( zatürre ) aşısı olmalıdır. 

Kendi gözlemimi ekleyeyim: Eskiden grip olduğumda işe gidemez bir hafta evde yatar ve üste birşey olmasın diye de antibiyotik alırdım. Son 15 yıldır düzenli grip aşısı oluyorum ve sadece hafif belirtilerle ayakta geçiriyorum, işime gidiyorum. Ayrıca aşılı olduğunuzdan grip virüsünü çoğaltıp çevrenize de yaymıyorsunuz. "Ben faydalı olduğuna inanıyorum!!!" gibi saçma bir cümle kurmayacağım, çünkü faydaları yapılan birçok bilimsel çalışmayla kanıtlanmış ve aşı olanlarda zatürre ve ölüm oranı oldukça düşük bulunmuştur. İşe gidememenin yarattığı ekonomik kayıp olan milyon dolarlar da işin ekonomiye faydası. Modern tıpda, faydasız olan birşey her yıl üretilip insanlara sunulmaz. Tersine faydası kanıtlanan tedaviler süreklilik halini alır. Aşınızı lütfen evliyseniz tüm ailece, değilseniz sadece kendinize mutlaka bu ay sonuna kadar yaptırınız.

Bir soruyla bitireyim, bilenler cevabı yazı altındaki yoruma yazsın. Neden grip ve nezle gibi salgın viral hastalıklar kışın ortaya çıkar?