Falezler ve diğer doğal yapı bakın nasıl oluştu

28.01.2020 09:55

Bilim adamları Antalya falezleri ile ilgili şu tespiti yapıyor; “Antalya traverten taraçaları Türkiye’nin bu kıyı kesiminde yer şekillerini etkileyen çok yeni tektonik (yerkabuğunun biçim değiştirmesi sonucunda ortaya çıkan yapıyla ilgili olan) hareketlerin bir sonucudur… “ DSİ ise doğanın hala traverten yapımını sürdürdüğünü tespit etmiş durumda.

Falezler ve diğer doğal yapı bakın nasıl oluştu

Türkiye’nin 3. jeolojik zaman olan ‘tersiyer’de başlayan şekillenmesi, içinde bulunduğumuz ve 2 buçuk milyon yıldır devam eden 4. Jeolojik Zamanda (Kuaterner Dönem) günümüzdeki şeklini aldı. Antalya’nın doğal yapısının, yani üzerinde bulunduğu travertenlerin (Falez) nasıl oluştuğuna bakmadan önce, içinde bulunduğumuz 4. Jeolojik Zaman’da coğrafyamızda neler yaşanmış, bilim adamlarınca hazırlanan rapora kısaca göz atmakta fayda var.

İnsanoğlu ortaya çıkmadan önce

4. Zaman yani, Kuaterner Dönem’de şiddetli volkanik olaylar yaşanmış ve bu hareketler Dünya’nın pek çok yerinde halen devam ediyor. Dört buzul dönemi gerçekleşmiş ve dinozorlar ortadan kalkmıştır. İklim koşulları gittikçe değişerek günümüzdeki koşullara gelinmiştir. İnsan ve tarih öncesi kültürler ortaya çıkmıştır. Kültür bitkileri yetiştirilmeye, hayvanlar evcilleştirilmeye başlanmıştır. Buzulların erimesine bağlı olarak yeryüzünde okyanus ve deniz seviyeleri yaklaşık 200 metre yükselerek bütün kıyılar sular altında kalmıştır. (Bu dönemde yeryüzünde buzulların kapladığı alan % 45’ten, % 15’e gerilemiştir.) Yeryüzünde karaların alanı daralırken denizlerin alanı genişlemiştir.

Ege, Marmara, Karadeniz ve Kıbrıs oluştu

Tersiyer devrinin sonunda yükselmeye başlayan Anadolu, bu devrin başlarında günümüzdeki durumuna erişmiştir. Bu devirde; Egeid kara parçası kırılmalarla bloklar halinde çökmüş ve Ege Denizi oluşmuş, Marmara Denizi’nin bulunduğu yerdeki sığ çanak çökerek Marmara Denizi oluşmuştur. İstanbul ve Çanakkale boğazları da o dönemdeki akarsu vadilerinin sular altında kalmasıyla ortaya çıkmıştır. Karadeniz çanağındaki çökme devam etmiş, boğazlar yoluyla gelen deniz suları, eski bir göl olan Karadeniz sularının tuzlu olmasına neden olmuştur. Öte yandan Kıbrıs ayrılmış ve
kısaca Türkiye günümüzdeki şeklini almıştır.

Kireçli suların eseri

Peki ya Antalya’nın falezlerden oluşan yapısı nasıl meydana gelmiştir? Bu sorunun cevabı da bilim adamları tarafından net bir şekilde ortaya konulmuş. Antalya’nın karstik alanlarındaki sularda eriyik halde bulunan ve taşınan kirecin suyun buharlaşması, karbondioksit miktarının azalması, basıncın düşmesi, su sıcaklığının azalması gibi sebepler yüzünden birikmesiyle mağaralar içersinde ve ayrıca karstik kaynaklardan çıkan suların yayıldığı alanlarda travertenler meydana gelmiş.

Fotoğraf: Kireç taşı

Gelelim Antalya’nın falezlerine

Raporda Antalya’nın çoğu yerinde görülen traverten yapı yani falezlerle ilgili şu raporda şu tespitler yer alıyor; Akdeniz kıyılarımızın neotektonikle çok yakından ilgili yer şekillerinden biri de Antalya traverten taraçalarıdır. Antalya Körfezi’nin kuzey ucunda yer alan ve büyük bir dikdörtgeni andıran alanı ile Toros eteklerinden Akdeniz’e doğru uzanan bu taraçaları kıyıda dik falezler sınırlandırır. Görünür kalınlığı 150 metreyi geçen bu muazzam traverten kütlesi kuzeydeki Toroslar’da aktivitesini sürdüren şiddetli bir karstlaşmanın kimyasal korelatı yani tanıtıcı deposu olarak düşünülebilir.

Falezlerin altında yeşil kil ve marn var

Traverten kütlesi Kuaterner’e ait denizel tortullar üzerinde oturur. Yani bu kalın traverten deposunun altında Pliosen ortalarından Alt Kuaterner’e kadar uzanan yeşil kil, marn ve kumlar bulunmaktadır. (Marn nedir: Marn, kil ve kalsiyum karbonattan, değişik oranlarda tabii olarak meydana gelmiş karışımdır. Kalsiyum karbonat, kile göre daha fazla ise buna kalker denir. Genel olarak sığ göllerde, bataklıklarda bulunur)

Fotoğraf: Marn

Kırkgöz’ün falez oluşumundaki rolü

Kalın traverten örtüsü Torosların karstik kaynaklarından gelen ve Kırkgöz bataklıklarından voklüz kaynakları dahilinde yüzeye çıkan çok fazla erimiş halde kireç taşıyan suların eseridir. Böylece Toroslarda kireçtaşı arazisinin aşınmasından meydana gelmiş olan kireçlerin kimyasal yoldan çökelmesi sonucunda Antalya traverten kütlesi meydana gelmiştir. Jeomorfoloji bakımından travertenlerin yüzeyi: 40-100 metre, 190-210 metre ve 260-300 metreler arasında olmak üzere çok iyi gelişmiş 3 taraça halinde işlenmiştir. Taraça yüzeyleri çok belirgin dikliklerle sınırlanmıştır. Bu dikliklerin önünde taraça cephelerinin yavaş yavaş gerilemiş olduğuna işaret eden şahit tepeler yer alır.

Antalya travertenleri üzerinde taraçaların meydana gelişi hakkında farklı görüşler ileriye sürülmüş:

Philippson (1918): Bu şekilleri, faylanma ve fleksürlere karşılık getirmiştir.

Tietze (1885): Yavaş yavaş yükselen ve bunu takiben travertenlerle kaplanan abrazyon platformları oldukları fikrini benimsemiştir.

Darkot-Erinç (1951): Zaman zaman meydana gelen yükselmelere bağlı olarak traverten kütlesi içinde normal aşınım süreçleri tarafından işlenmiş bulunan devresel kademeler olarak düşünmüşlerdir.

X. de Planhol (1956): Antalya Ovası’ndaki traverten taraçaları ile ilgili şu görüşleri belirtmiştir: Kuaterner’de travertenlerin oluşmasına neden olan soğuk-yağışlı göreceli sükun devresinden sonra ve onu takiben başlayan kuvvetli aşınımdan sonra bölgede tektonik hareketler olmuştur. Bunun delilleri derince kazılmış vadiler ve bunların aşağı çığırlarındaki çakıllı eski alüvyonların varlığıdır. Aksu vadisi de bu sırada oluşmuştur. Kuzey-güney yönlü bir fay boyunca gelişme imkânı bulmuştur. Bu dolgu safhasından sonra ikinci bir sakinlik devresi olmuş ve böylece alt taraça oluşmuştur. Bunu takiben ikinci tektonik hareketler kendini göstermiştir. Bu hareket sonucu bölgede kuzeye doğru yükselme oluşmuş ve alt taraça deforme olmuştur.

Ardos (1979)’a göre ise, Antalya traverten taraçaları alttaki Pliosen tabakaları ile birlikte eğimlenmişlerdir. Traverten taraçalarının güneyinde kalan kısmı ise, Akdeniz’e doğru çökmüş olduğunu belirtmiştir.

Nossin (1989) 630 kilometre kare alanlı, ortalama kalınlığı 200 m, denizaltında 40 m civarındaki kademeyle, 6 kademe halinde travertenlerin bulunduğunu kaydetmiştir.

Erol (1993): Travertenlerin Kestel Polyesi’ndeki karstik erozyonun esasen Kuaterner boyunca olan korelan sedimentleri olarak sedimentleri olarak geliştiğini belirtmiştir.

Yine, Erol (1995)’de, traverten kademelerini taraça (seki) olarak nitelemiş, bunların Torosların tektonik yükselmesi ve Akdeniz’deki östatik deniz düzeyi alçalması olaylarının denetiminde olduğunu kaydetmiştir.

Yukarıda sözügeçen bu görüşlerden başka ayrıca çeşitli kuruluşlar tarafından sahada değişik ölçüm çalışmaları da yapılmıştır:

D.S.İ. 1985’de, Kırkgöz kaynaklarından denize 56 mg/lt, Düdenbaşı’ndan çıkan kaynakların ise 20 mg/lt kalsiyum çökelttiği ve halen bu kaynakların aktif traverten yapmakta olduğunu kaydetmiştir.

TEMELSU (1972), Düden Hidroelektrik Santral yerinin jeolojik etüdü amacıyla açılan 6 no’lu temel sondaj kuyusu karot örneklerinde 42-44 metreler arasında Pliosen tatlısu fasiyesine ait “Condana sp.” adlı karakteristik fosiller bulunmuştur. Bu fosillerin bulunması, travertenlerin yaşının Pliosen’e (Pliyosen Çağ, yaklaşık 5 milyon yıl öncesinden 2 milyon yıl öncesine dek süren üçüncü jeolojik çağın son dönemi.) kadar indiği şeklinde görülür.

Glover ve Robertson (2003), Antalya Ovasını kaplayan tüf depoları (extensive tufa deposits) 600 km² alana sahiptir. Toplam kalınlığı 250 metredir. Deniz seviyesi üzerinde 300 m; altında 200 metrelere kadar iner. 50-100 metre kadar sualtına gömülmüştür. Alt taraçanın radiometrik yaşı da 600 bin olarak belirlenmiştir.

Faylarla aynı değişimlerin sonucu

Hazırlanan raporun sonuç bölümünde şu ifadeler yer alıyor; Kanaatimizce, yapılan araştırmalar ve ileriye sürülen bu görüşlerden hangisi doğru olursa olsun, neotektonik bakımından önemli olan şu sonucun değişmediğini belirtmek gerekir: Antalya traverten taraçaları dolaylı ve dolaysız olarak Türkiye’nin bu kıyı kesiminde yerşekillerini etkileyen çok yeni tektonik hareketlerin bir sonucu ve aynı zamanda kesin bir delilidir. Neticede, Antalya Ovası batısındaki Beydağları doğusunda kuzey-güney yönlü genç bir fayın, gençliğini koruyan fay dikliğinin traverten taraçaları ile aynı tektonik fazın ürünü oldukları (Geç Kuaterner) söylenebilir.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

ŞANS OYUNLARI

On Numara
Şans Topu
Sayısal Loto
Süper Loto