Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları'na Medya Göç ve Mültecilerin Yeri- Deneyimlerle Göç konularında konuşmak üzere Gazeteci/Belgesel ve Film Yapımcısı Coşkun Aral ile Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı Rıza Özel konuşmacı olarak katıldı.

Konferansın bu bölümünün Moderatörlüğünü Kanal D Ankara Temsilcisi Ercan Gürses yaptı.

"Saddam baskısından kaçanları belgeledim"

Deneyimlerle Göç konusunda Coşkun Aral Mülteci duruma düşmüş insanın yollarını takip etmesinin 1970 li yıllara rastladığını söyledi.

Aral, “İlk buna İranlıların ülkelerinden kaçanlara tanıklık etmiştim. Saddam Hüseyin’in baskısından kaçan insanların zorunlu yolculukları 1979 yılında takip etmiştim.

Bir foto muhabir olarak başladığım mesleğimde Kamboçya’dan Tayland sınırına kadar mültecilerin durumlarını takip ettim. Oyuncular zaman zaman değişiyor. Dünyada savaşların eksilmediği Afrika ve Liberya'da elmas fiyatlarından kaynaklanan bir iç savaşa tanıklık ettim.

Şimdi dünya bu savaşlarla yaşadı. Savaşın temeli korkudur. Ruanda da iki ayda 800 bin insan katledilmişti. Şu anda Ruanda dünyanın en zengin ülkesi oldu. Lübnan’da 400 bin Suriyeli askerin işgali ile bir dram yaşanıyordu şimdi Suriyeliler Lübnan’a karşı durumda” dedi.

Çocuğunu nehirde kaybeden anne

Aral, “Kuzey Irakta Ezidlilerin arasında bulundum. Niye mültecilikte savaşta din kullanılmakta? Korkunç olaylara tanıklık ettim. Açlık ve nehirden geçerken elinden tuttuğu çocuğunu nehire teslim eden insanları gördüm.

Bütün bunlara tanık olduğumuzda tüm bunlara bizim coğrafya diyordum. Türkiye bu sahneleri gördükçe büyük tecrübeler kazandı.

Çektiğim görüntülerin yayınlanması konusunda ısrarcı oldum ve yayınlanması sonrasında gerçekler bir kez daha benim karelerim ve görüntülerim ile dünyaya duyuruldu. Bugün yaşadıklarımız yeniden keşke aynı görüntüleri bir daha yaşamasaydık” diye konuştu.

"Gördüklerimi aktarmam benim görevimdi"

Belgesel yapımcısı Coşkun Aral, “Biz medya olarak her şeyi doğru olarak vermek yorumu karşı tarafa bırakmak gerekiyor. Bazen bu görüntüleri sansürleyenler zor duruma düşebiliyor. Ben bir basın mensubuyum.

Türkiye’nin çıkarları önemli. Tüm bu yaşadıklarımı gördüklerimi aktarmak da benim görevim. Biz basının olması gereken boyutu bu. Benim de 63 yıl bir tarihim var.

Kol kırılır yen içinde kalır mevzusu bazen bizleri yanlış yerlere yönlendirdiğini de biliyorum. Eğer biz dünya da olup bitenleri iyi irdelersek doğru kaynaklardan aktarırsak ders alınır.

Bilgiye ve belgeye değer verilmediği sürece aktarılmak istenilen konu doğru aktarılmamış olur” dedi.

İsveç’teki konferans ve sonrası

Aral, “1980 lere gelindiğinde Lübnan’a gittim. Suriye ve Filistin sığınmacılar ve mültecileri yakından takip ettim. Kampları yakından takip ettim. Devran dönüyor. Dün galip gelenler bugün mağlup duruma düştüklerini görüyoruz.

Ustam Ara Güler’in bir sergisi için İsveç de fotoğraf festivaline çağrıldım. Orada kullandığım bir cümle oradakileri çok dikkat çekmişti. Demiştim ki bugün topraklarımız da mültecileri ağırlıyoruz sizler bunları istemediğinizi belirtiyorsunuz.

Unutmayınız ki sizlerin Osmanlıya binlerce askeri mülteci olarak göndermiştiniz’ demiştim. Ve bu açıklamam oradakileri çok etkilemişti. Bu konuşma sonrası o yılın belediye başkanlığı bu konuşmaları tekrar etmemi söylemişti. K

abul ettim ve İsveç’in birçok şehrinde mülteciliği ve Ülkemizin konumunu anlattım. İsveç’te bazı yasa ve uygulamalar benim anlatımlarım sonrası değişti.

Medya mensubu olarak bizim yaptıklarımızın geniş kitlelere ulaştırılmasında rahatlıklar olması gerekiyor. Suriye’deki sistem Türkiye’deki gibi iyi olmadığı sürece sığınmacılar, mültecilerin hiç biri ülkesine dönmez” diye konuştu.

"Dünyanın en kolay para kazanma yolu silah üretimi ve satışını yapmaktır"

Bugünkü savaşların "showroom" olarak kullanıldığını belirten Aral, “Savaşlara gittiğimizde bizim kuşak savaş yerlerine üç beş aylarına giderdik. Bond çantalı insanlar gelir çektiğimiz fotoğrafları isterlerdi bizlerden.

Kullanılan silahları takip etmek için. Dünyanın en kolay para kazanma yolu silah üretimi ve satışını yapmaktır. Bu tarz insanlar yağmur yağdığında şemsiyecilerin ortaya çıkması gibidir. Bugün yaşanan savaşlarda aynı tarz ve düşüncesinde Bond çantalılar savaş araçlarını satmak için ortaya çıktığını biliyoruz” dedi.

"Sığınmacılara balık tutmasını öğretmeliyiz"

Aral, “Biz basın mensupları olarak duyduğumuz bir çok gerçeklerle kucak kucağa oluyoruz. Bizde basın duyarlılıklarımız da azımsanmayacak kadar var.

Tüm bu duyarlılığı gösterirken Suriyelilerin ülkelerinde durumları iyi olsa bile en azından yarısı ülkemizde kalacak gerçeğini söylemek isterim. Yaşam standartlarının ülkelerinde iyi olmayacağını bilmektedirler. Yardım ilk başta verilir.

Balık yemek yerine balık tutmayı öğreterek ülkemiz de kaliteli bir yaşama sıçramalarını sağlamak gerekiyor. Onların becerikli olduğu alanlar var. Hayvancılık ve tarımda olduğunu söyleyebilirim.

Çalıştırılan Suriyelilere çalıştıklarının saat ücretlerini Türk çalışan günlükçüye verdikleri saat ücretinin dörtte birini verdiklerine tanıklık ediyoruz” diye konuştu.

"Kim yanlış yaparsa cezasını çekmeli"

Aral, “Devletimizin iyi ve yanlış yaptığı şeylere doğru ve yanlış adımlarını söylemek gerekiyor. Ben bunu söyleyebiliyorum ve böyle olduğu için de bir Türk gazeteci olarak dünyanın tüm ülkelerinde alanım ile ilgili konuşmaları yapmak için davet edilmekteyim. Şunu özellikle belirtmek isterim ki gerek sığınmacı olsun, ister mülteci, bu ülke toprakları üzerinde yaptığı yanlış şeyler de cezasını çekmeli, iyi yaptıkları da desteklenmelidir.

Bir gerçek var ki bugün karşımızda terör ordusu var. Bunu söylemek gerekiyor. Bunu söylüyor olmak bir şeye karşı olduğumuz anlaşılmamalı. Etik olarak duyarlılıklarımızı göstermek gerekiyor. Yorumlarda da farklılıkları düşünmek gerekiyor.

Yorumlarımız kadar editoryalın da bakışı çok önemli. Bizler bu söylemlerin doğruluğunu iyi belirtmemiz gerekiyor” dedi.

Aylan bebek fotoğrafı ve sergilenmesi

Bir Aylan Bebek fotoğrafının kimi coğrafyalarda ve bölgeden bölgeye değişen etki ve tepki değerlendirmesinde bulunabildiğini belirten Aral, “Kimi ülkelerde bu fotoğraflar çok da dikkat çeken ve sıradan görüntüler olarak algılanırken örneğin Tayland’da açacağımız sergimizde Ruanda, Somali ve sınırlarımızda ki o gerçek yaşanmışlıklarla dolu fotoğrafların sergilenmesi istenmemişti.

Yani bu karelerin görüntüleri ülkeden ülkeye değişebiliyor. Bizler yaptığımız gezi programları ve yaklaşımımız başka, bir başka programcının yaptığı gezi programları yaptığında başka bakış açısı ile yapanlar bugün kanal sahibi oluyor” dedi.

"Muhafazakarlık ve önyargı hep var"

Aral, "Üniversitelerin yerel ölçekte Kilis’in bir tez örneğine dönüştüğü, Suriyeli bir sığınmacı çocuğun 10 yaşında gelip bugün genç bir delikanlı olduğu konusunu hikayeleştirmek gerekiyor.

Anılar arasında bir mağduriyet varsa gözlüğün rengini onlar değiştirecektir. Bölgeler iyi seçilmeli. Muhafazakarlık ve ön yargı her yerde vardır. Bizim derdimiz bizde yaşanan olayların dünya ölçeğindeki gerçekleri ile kıyaslamak gerekiyor.

Dünyadaki savaşları Diasporalara bırakırsak savaşlar bitmeyecek. Savaşları kendi görüşümüz ve bakışımızla aktarmamız bizim Dünyadaki yerimizi belirleyecektir” diye konuştu .

"İnternetteki fotoğraflar gerçek değil"

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Genel Başkanı Rıza Özel ise, “Sığınmacılar ile ilgili yapılan olumsuz ve küçük bir haberin sesi Türkiye’nin en uzak şehrinde aynı tepkiyle karşılanabilmekte. Bizler işin içindeyiz.

Fotoğraf bir propaganda aracıdır. Fotoğraf küçük nüanslarla mesaj verilebilmektedir. Günler sonrası paylaşılan ve güncelliğini kaybetmiş fotoğraflar kadraj dediğimiz oyunlarla çok farklı mesajlar verebilmektedir.

Sosyal medya fotoğrafları güvenilir bir fotoğraf kaynağı olmadığını belirtmek isterim. Birçok internet editörü internetten sağlıklı olmayan fotoğraf kullanması nedeniyle işinden olmuştur” dedi.

"Montajlama 1865’de başladı"

Rıza Özel, “Fotoğrafların orijinalliği ile oynanmaya 1865 yılındabaşlanmış. Sosyal medyada fotoğrafların güvenilir kaynak olmadığını belirtmek isterim. Türkiye Foto Muhabirleri Derneği olarak düzenlediğimiz yılın Basın Fotoğrafları Yarışması yıllara göre sığınmacı ve göçmen fotoğraflarının ödüllerde ki ağırlığı 2013 yılında ödüllerin artmaya başladı.

2015 de ödüllerimiz daha da arttı. 2017 de Türkiye de darbe yaşanmış ve 8 ödül almışız. 2019 da özel bir kategori koymaya başladık.

Ödüllerdeki ağırlık ödül alan fotoğraflar arasında mülteci ve sığınmacı fotoğrafları hikaye anlatan karelerden oluşmaya başladı.

Fotoğrafın hikayesinin ödüle layık görülen önemi etken oluşturduğunu söylemek isterim” diye konuştu.