Antalya’nın kent tarihçisi ve yazar Hüseyin Çimrin, “50-60 yıl önceki bayramların halen tadı damağımda diyenler bu yazımı okusun” diyerek, eski bayramlarda Antalya’da gösteri yapan cambazları anlattı.
İşte Hüseyin Çimrin’in, “Cambaz Ali” başlıklı o yazısı…

“Epey bir zaman bayram yerinde dolaştıktan sonra, cambazların bulunduğu Ekşili Bahçe'ye geldik. Biraz gecikmiş olmalıydık; zira direklerin etrafı meraklılarla çoktan çevrilmişti bile.
İki direk arasına sımsıkı gerilmiş olan telde henüz gösteri yoktu. Fakat cambazlardan biri uzun değneklerle yürüyor, herkesi gösteriye çağırıyordu.
Cambazlar, meydanın ortasında, şarkı ile karışık, güldürü dolu bir oyun sergiliyordu.
Çocuk yaştaki bir cambazın parendeler atmasına yardım eden, bu arada naralar atarak halkı heyecanlandıran Cambaz Ali'nin yanında, bir diğeri davul çalıyor, çalarken çeşitli numaralar yapıyordu.
Cambaz olmadığı her halinden belli olan zurnacı ise, avurtlarını balon gibi şişirip kulakları sağır eden bir hava çalıyordu.
Oyun devam ederken birisi kalabalık arasında dolaşarak para topluyordu. Elindeki madeni tasa herkes gönlünden kopan birkaç kuruşu atıyordu.
Eh, nihayet para toplama işi bitmiş, tele çıkma zamanı gelmişti. Cambaz Ali bir ip merdivenle direğe çıktı. Tel üstünde ileri geri yürümeye başladılar.
Aşağıda devam eden zurnanın müziğine uyarak oynuyordu. Herkes neş'e içinde, alkışlarla tempo tutarak seyrediyordu onu. Biraz sonra Cambaz Ali tel üstünde çeşitli numaralar yapmaya başladı.
Hızla koşuyor, sonra birdenbire duruyor ve telde yaylanarak havaya sıçrıyordu. Artık alkış alkış üstüneydi. Arada bir de düşüyormuş gibi numara yapıp, herkese bir "ah.." çektiriyordu.
Biz de hayran hayran bakıyor; sık sık alkışlıyorduk.
Yine bayram yerlerinde kuruyemişçiler, kuş lokumu, revâni, elma ve horoz şekeri satanlar, şerbetçiler, muhallebiciler, aşureciler, macuncular, mevsimi ise dondurmacılar, turşucular, gevrekçiler, börekçiler simitçiler, etraftan gelen çocukların midelerini abur cuburla doldururlardı.
Artık baş dönmüş, mideler bulanmıştır. Yeni bir zevk aranmaktadır.
Şurada çadıra girip deniz kızını görmek, tokmakla kuvvet, tüfeklerle nişan ve halkaları şişelere geçirme tecrübelerini de yapmak gerekir.
Elimizdeki paralar bitince zevkler de bitmiştir. Fakat bunun ertesi günü de vardır, paralar bitmemişse veya babanın anneni elleri tekrar öpülür; bayram yerinde bir önceki günkü yaşananlar yine tekrar edilir ve nihayet bayram böylece birkaç gün eğlence içinde sürerdi.”