SDÜ tarafından, vatandaşların 'Şifalı' diyerek bidon bidon içtiği Korkuteli doğasındaki kaynak sularının insan sağlığına zarar verici nitelikte atıklar bulundurduğu ortaya çıktı.
molozlarıdır. Ayrıca bu litolojik birimler hidrojeolojik özellikleri bakımından sınıflandırılmıştır. Çalışmada yeraltısularının hidrojeokimyasal özellikleri, kalitesi ve kullanım koşullarının belirlenebilmesi için sondaj kuyuları, kaynak ve şebeke sularından Kasım 2016 döneminde 15 adet su örnekleri alınmış ve bu suların fizikokimyasal,kimyasal ve kirlilik analizleri yaptırılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre su tipleri belirlenmiştir. Su tiplerinin belirlenmesinde Schoeller (1955), Piper (1944) sınıflandırmalarından yararlanılmıştır. Schoeller (1955)’e göre tüm örnekler, klorür ve sülfat sınıflamalarına göre, ‘Olağan Klorürlü ve Sülfatlı Sular’ ve karbonat-bikarbonat sınıflamasına göre ise K1, K2, K4, K5, K7, K11, K12 ve K13 no’lu örneklerin ‘Hiperkarbonatlı Sular’ diğer tüm su örnekleri ise ‘Olağan Karbonatlı Sular’ sınıfında yer aldığı belirlenmiştir. Piper (1944)’e göre yapılan sınıflandırmada ise su örneklerinde Ca-Mg-HCO3 ve Mg-Ca-HCO3 su tiplerinin hakim olduğu görülmüştür. Çalışma alanındaki sular üzerindeki hidrojeokimyasal mekanizmaları belirlemek amacıyla su örneklerinin iyon konsantrasyonları Gibbs diyagramları üzerine yerleştirilmiştir. Gibbs diyagramına göre, su örneklerinin tamamı “Kayaç Baskın” bölgesine düşmektedir. Bu da, su kimyasını kontrol eden ana mekanizmanın, kayaç yapıcı minerallerin kimyasal ayrışması olduğunu göstermektedir. Çalışma alanındaki su örneklerinin kimyasal yapısını kazanmasında etkili olan ana mekanizmaları belirlemek için ise farklı grafiklerden yararlanılmıştır. Bu grafiklere göre çalışma alanındaki sularda karbonat ayrışmasının baskın olduğunu tespit edilmiştir. Kloralkalin indekslerine (CAI-I ve CAI-II) göre ise tüm örneklerde CAI-I ve CAI-II değerleri negatif olup örneklerde “ters iyon değişimi” yani kayaçlardaki kalsiyum ve magnezyum iyonları ile sulardaki sodyum ve potasyum iyonları arasında bir değişim olduğu görülmektedir. Evaporasyonun ise bu ortamda yeraltısuyunun kimyasını kontrol eden ana jeokimyasal işlem olmadığı belirlenmiştir. Çalışmada ayrıca suların kalite durumu belirlenmeye çalışılmış ve buna yönelik olarak azot ve türevi analizleri ile ağır metal analizleri yaptırılmıştır. Azot ve türevleri olan nitrat, nitrit ve amonyum analiz sonuçları bakımından Türk içme suyu (TS 266, 2005)ve Dünya Sağlık Örgütü içme suyu (WHO, 2011)standartlarının belirlediği sınır değerleri aşmadığı tespit edilmiştir. Yapılan ağır metal analizlerinin sonuçlarında da özellikle As ve Cr iyon konsantrasyonlarının sularda yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu durum yine çalışma alanındaki yoğun tarımsal
faaliyetler ile suların kirlendiğini göstermektedir. Su kalitesinin belirlenmesinde “su kalite indeks (WQI)” yönteminden yararlanılmıştır.WQI sonuçlarına göre çalışma alanındaki suların tümü “Zayıf su” tipindedir. Buna bağlı olarak çalışma alanındaki bu suların içilmesi uzun dönemde insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecektir." Bu araştırma elbette Antalya dağlarındaki her kaynak suyunun sağlığa zararlı olduğunu göstermiyor. Ancak yine de "Kayalıklardan geliyor, şifalıdır" diyerek, sağlığa etkileri kontrol edilmemiş kaynak sularının da güvenli olup olmadığını bilmek gerekiyor.
Yağışlardan veya değişik nedenlerle hasıl olan suların yeraltına sızmasıyla yer altı suları oluşur.Bu su tabakası geçirimsiz kayaçların teşkil ettiği bir zonla sınırlanır.Yeraltı suyu kütlesini meydana getiren suyun üst yüzeyi yer altı suyu tablası,yer altı suyu seviyesi veya su tablası olarak adlandırılır.
Asıl yer altı suyunun,yani üstten su tablası alttan da geçirimsiz zon ile sınırlanan su kütlesinin yer aldığı zona,buradaki kayaçların bütün boşlukları su ile dolu olduğundan,suya doygun zon veya satürasyon zonu denir.
Yer altına sızan suların diğer kısmı ise su tablası ile yeryüzeyi arasındaki zonda asılı olarak bulunur ve buna asılı su denir.
Buradaki su yeraldığı zondaki kayaçların boşluklarını tamamen doldurmamıştır.Buradaki boşluklar kısmen su kısmen hava ile dolu olduğu için bu zona havalanma zonu veya aerasyon zonu adı verilir.
Bu suyun daha derine sızmayıp asılı olarak kalmasında suyun kayaç gibi unsurlar üzerindeki moleküler çekim kuvveti (adhezyon kuvveti) ile su moleküllerinin birbirleri üzerindeki moleküler çekim kuvveti (kohezyon kuvveti) etkilidir. Havalanma zonunda toprak nemi kuşağı,ara kuşak ve kılcal su kuşağı (kılcak saçak) vardır.

Bidon bidon içiyoruz ama...
MYGazete olarak, şiddetli yağışların ardından adeta şelaleye dönen Antalya'nın dağlarındaki kaynak sularına vatandaşların büyük ilgi göstermesi üzerine, "Acaba bu kaynak suları masum mu?" sorusunun cevabını aradık. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından Korkuteli bölgesinde yapılan bilimsel bir araştırma bu yönde çarpıcı sonuçlar içeriyor. SDÜ'nün Su Enstitüsü ve Jeoloji Mühendisliği bölümleri akademisyenleri Simge Varol ve Mediha Şekerci tarafından yapılan, "Korkuteli İlçe Merkezi (Antalya) su kaynaklarının su kalite indeks (WQI) yöntemi ile değerlendirmesi" başlıklı, 2016 yılında yapılan araştırma, Antalya doğasının bir bölümü üzerindeki kaynakların hiç de masum olmadığını gösteriyor.
Evsel ve endüstriyel atıklar
Araştırmanın 'Sonuçlar' bölümünde çalışma alanındaki suların tümünün 'Zayıf su' tipinde olduğu belirtilerek, "Bu durum göstermektedir ki suların yeraltına süzülmesi sırasında gerçekleşen iyon zenginleşmesinin yanısıra evsel ve endüstriyel atıklar ile tarımsal faaliyetler suların kalitesini bozmakta ve kullanılabilirliğini etkilemektedir. Buna bağlı olarak çalışma alanındaki bu suların içilmesi uzun dönemde insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecektir" denilerek büyük bir tehlikeye dikkat çekiliyor.
İşte SDÜ'nün yaptığı araştırmanın 'Sonuçlar' bölümü :
"Çalışma alanı olarak seçilen alan Türkiye’nin güneybatısında Antalya ili sınırları içerisindeki 154 km2’lik alana sahip Korkuteli ilçesidir. Çalışmada Korkuteli ilçe merkezinin su kaynaklarının hidrojeokimyasal özelliklerini belirleyen prosesler ile su kalitesini belirleyici su kalite indeks (WQI) değerlendirmeleri yapılmıştır. Çalışmada inceleme alanı sınırları içerisinde yer alan jeolojik birimlerin litolojik özellikleri belirlenmiştir. Bu birimler otokton kaya birimleri olup Beydağları formasyonu ve Tekkeköy Üyesi, Çamlıdere olistostromu, Küçükköy formasyonu, Karabayır formasyonu, Karakuştepe formasyonu ile Kasaba formasyonu, alüvyon, yamaç molozu, eski akarsu taraça dolguları ve eski alüvyon ve yamaçmolozlarıdır. Ayrıca bu litolojik birimler hidrojeolojik özellikleri bakımından sınıflandırılmıştır. Çalışmada yeraltısularının hidrojeokimyasal özellikleri, kalitesi ve kullanım koşullarının belirlenebilmesi için sondaj kuyuları, kaynak ve şebeke sularından Kasım 2016 döneminde 15 adet su örnekleri alınmış ve bu suların fizikokimyasal,kimyasal ve kirlilik analizleri yaptırılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre su tipleri belirlenmiştir. Su tiplerinin belirlenmesinde Schoeller (1955), Piper (1944) sınıflandırmalarından yararlanılmıştır. Schoeller (1955)’e göre tüm örnekler, klorür ve sülfat sınıflamalarına göre, ‘Olağan Klorürlü ve Sülfatlı Sular’ ve karbonat-bikarbonat sınıflamasına göre ise K1, K2, K4, K5, K7, K11, K12 ve K13 no’lu örneklerin ‘Hiperkarbonatlı Sular’ diğer tüm su örnekleri ise ‘Olağan Karbonatlı Sular’ sınıfında yer aldığı belirlenmiştir. Piper (1944)’e göre yapılan sınıflandırmada ise su örneklerinde Ca-Mg-HCO3 ve Mg-Ca-HCO3 su tiplerinin hakim olduğu görülmüştür. Çalışma alanındaki sular üzerindeki hidrojeokimyasal mekanizmaları belirlemek amacıyla su örneklerinin iyon konsantrasyonları Gibbs diyagramları üzerine yerleştirilmiştir. Gibbs diyagramına göre, su örneklerinin tamamı “Kayaç Baskın” bölgesine düşmektedir. Bu da, su kimyasını kontrol eden ana mekanizmanın, kayaç yapıcı minerallerin kimyasal ayrışması olduğunu göstermektedir. Çalışma alanındaki su örneklerinin kimyasal yapısını kazanmasında etkili olan ana mekanizmaları belirlemek için ise farklı grafiklerden yararlanılmıştır. Bu grafiklere göre çalışma alanındaki sularda karbonat ayrışmasının baskın olduğunu tespit edilmiştir. Kloralkalin indekslerine (CAI-I ve CAI-II) göre ise tüm örneklerde CAI-I ve CAI-II değerleri negatif olup örneklerde “ters iyon değişimi” yani kayaçlardaki kalsiyum ve magnezyum iyonları ile sulardaki sodyum ve potasyum iyonları arasında bir değişim olduğu görülmektedir. Evaporasyonun ise bu ortamda yeraltısuyunun kimyasını kontrol eden ana jeokimyasal işlem olmadığı belirlenmiştir. Çalışmada ayrıca suların kalite durumu belirlenmeye çalışılmış ve buna yönelik olarak azot ve türevi analizleri ile ağır metal analizleri yaptırılmıştır. Azot ve türevleri olan nitrat, nitrit ve amonyum analiz sonuçları bakımından Türk içme suyu (TS 266, 2005)ve Dünya Sağlık Örgütü içme suyu (WHO, 2011)standartlarının belirlediği sınır değerleri aşmadığı tespit edilmiştir. Yapılan ağır metal analizlerinin sonuçlarında da özellikle As ve Cr iyon konsantrasyonlarının sularda yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu durum yine çalışma alanındaki yoğun tarımsal
faaliyetler ile suların kirlendiğini göstermektedir. Su kalitesinin belirlenmesinde “su kalite indeks (WQI)” yönteminden yararlanılmıştır.WQI sonuçlarına göre çalışma alanındaki suların tümü “Zayıf su” tipindedir. Buna bağlı olarak çalışma alanındaki bu suların içilmesi uzun dönemde insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecektir." Bu araştırma elbette Antalya dağlarındaki her kaynak suyunun sağlığa zararlı olduğunu göstermiyor. Ancak yine de "Kayalıklardan geliyor, şifalıdır" diyerek, sağlığa etkileri kontrol edilmemiş kaynak sularının da güvenli olup olmadığını bilmek gerekiyor.

Yeraltı suları ve kaynaklar nedir?
Yağışlardan veya değişik nedenlerle hasıl olan suların yeraltına sızmasıyla yer altı suları oluşur.Bu su tabakası geçirimsiz kayaçların teşkil ettiği bir zonla sınırlanır.Yeraltı suyu kütlesini meydana getiren suyun üst yüzeyi yer altı suyu tablası,yer altı suyu seviyesi veya su tablası olarak adlandırılır.
Asıl yer altı suyunun,yani üstten su tablası alttan da geçirimsiz zon ile sınırlanan su kütlesinin yer aldığı zona,buradaki kayaçların bütün boşlukları su ile dolu olduğundan,suya doygun zon veya satürasyon zonu denir.
Yer altına sızan suların diğer kısmı ise su tablası ile yeryüzeyi arasındaki zonda asılı olarak bulunur ve buna asılı su denir.
Buradaki su yeraldığı zondaki kayaçların boşluklarını tamamen doldurmamıştır.Buradaki boşluklar kısmen su kısmen hava ile dolu olduğu için bu zona havalanma zonu veya aerasyon zonu adı verilir.
Bu suyun daha derine sızmayıp asılı olarak kalmasında suyun kayaç gibi unsurlar üzerindeki moleküler çekim kuvveti (adhezyon kuvveti) ile su moleküllerinin birbirleri üzerindeki moleküler çekim kuvveti (kohezyon kuvveti) etkilidir. Havalanma zonunda toprak nemi kuşağı,ara kuşak ve kılcal su kuşağı (kılcak saçak) vardır.
Su Tablası (Yer altı suyu tablası,yer altı suyu tablası):
Su tablası tamamen yatay bir düzlem halinde değildir.Su tablası genel olarak yeryüzündeki engebeliliğe uygunluk gösterir. Yani yeryüzünde bulunan dağ,tepe,sırt gibi yüksek yerlerinde su tablası,vadi gibi alçak yerlere oranla daha yüksektedir. Diğer bir ifade ile yükselti ile su tablası doğru orantılıdır. Su tablası,beslenme ve boşalma arasındaki ilişkiler,zeminin litolojik yapısı ve akifelerin özelliklerine bağlı olarak yükselir veya alçalır.

