“Hakka” sûresinin ana konusu, Kur’an’ın ilâhî kelâm oluşu ve peygamberliktir. Yeryüzünde fesat çıkaran ve peygamberleri yalancılıkla itham edenlerin başına gelen afetlerden de söz etmektedir. Sürenin 43, 44, 45, 46, 47’nci ayetleri “O, [Kur’an] alemlerin rabbinden bölüm halinde inmekte olan bir kitaptır. ü Eğer o peygamber bizim adımıza sözler uydursaydı, elbette onu kudretimle kıskıvrak yakalar sonrada can damarını koparırdık. İçinizden hiç kimse ona engel olamazdı” Şeklindedir. Tüm mealler ve tefsirler bu anlamda birleştiğinden mealde bir şüphe kalmamaktadır. Yani; Peygamber sadece, Kur’an hükümlerini tebliğ eder, hükümlerin hayata geçirilmesini sağlar. Üstelik kendisi de bu kurallara uyarak, yaşayarak gösterir, tatbik eder. Peygamberimiz dahi olsa Kur’an hükümlerine tek bir harf bile ilave edemez, gerçek böyle iken kendine çeşitli unvanlar takmış, peygamber soyundan geldiğini iddia eden cübbeli sarıklı şarlatanlar Kur’ana değil, hadis/sünnet ve kendi yazdıkları kitaplara ağırlıklı olarak atıflar yaparak,  tövbe ha-şa. [Ey Allah] sen Kur’anı Kerimi eksik yazmışsın biz bunu tamamlıyoruz, güncelliyoruz diyerek sapık yorumları hadis kitaplarına atıfla yaymaktadırlar. ü Tek bir örnek vereyim, Nebi’mizin, 9 eşi olduğu ve onlarla her gece yaşadıklarını anlatmış gibi, Dinimize ve hatta insanlığa bile sığmayan ahlaksızlığı Peygamberimize atfetmekteler. Bundan daha büyük bir hakaret olabilir mi? Önemli cahil bir kesim de bu sapık fikirlere inanıp cehalet tarlasını devamlı yeşertmekteler. Bunu yapanlar elbet haçlıların ülkemizdeki karakollarıdır. Peygamberimizin yalan söylediğini ima ederek haçlı ordusunun neferi olarak çalışmaktadırlar. Ama ne yazık bu insanlara dokunan olmadığı gibi, onlara hizmet eder vaziyetteler. Kur’ana bakıyorsunuz; Abdest almak o kadar kolay ki, ama hadislere atıfla zorlaştırılmış. Namaza bakıyorsunuz o kadar kolay ki, yine zorlaştırılmış, vakti bile çoğaltılmış. Her vakit 2 dakika bile sürmezken. Tabi bu gerçekler haçlıların işine gelmiyor, gerçekler açıklansa bugün namaz kılan sayısı üç katına çıkar ve  Yahudi’sinden Hristiyan’ına kadar bir çok insan İslâm dinine yönelirdi. Oruç, kurban, hac bile ticari hale dönüştürülmüş. Mevcut uygulama İslâmı seçeceklerde yanlış düşünceler oluşturuyor. Bir düşünün; Otuz santim sakal ile yüzünüzü nasıl yıkayacaksınız? Demek yüzü yıkamıyorlar. Bu görüntü İslâm’ı seçmek isteyenlerde ürküntü yaratıyor. Sakal ile ilgili yorumlar bir facia, dinimizin sembolü olarak gösterilmekte. Çarşaf, saç örtüsü hakeza. Saf tertemiz insanların bu tür seçeneklerine elbette saygım var ama konu asla bu değil. Namussuzundan mafyasına kadar hepsi, bu tür geleneksel kıyafetlere sığınmış, Kendilerini kolaylıkla kamufle edebiliyorlar. İsrail’e casusluk yaparken yakalanan hain bile sakallı.! Kıl, tüy, elbise, saç örtüsü bir dinin sembolü olabilir mi? Beğendiği insanla bir günlük nikah kıyıp boşandığını söyleyen ve televizyon programına çıkıp kendisinin beğendiği erkeklerle günlük nikah kıyıp ertesi gün boşandığını söyleyen evli bir kadının kıyafetine bakın bakalım. Bu kıyafet İslâma sembol olabilir mi? Asla. Asla. Asla. ü B.Bayraklı, M.Okuyan, C. Taslaman Hatta ülkeyi yönetenlerin çok büyük bölümü her gün tıraş oluyorlar. Peki bunların her günü haram da sakalı olduğu için Gavs’ı Cüppeli’si mi Müslüman. Peygamberimiz sakalı kısaltmış, sen uzatmışsın, misvak kullanılmış sen hala misvak kullanıp cebine koyarsan buna sünnet denir mi? Tabağı parmağı ile silmek elle yemek sünnetmidir, hurma yok ise orucu başka bir şeyle açtım olmadı mı? Sünnet temizliktir Sünnet yaşanan Kur’andır. Dinimizin sembolleri var elbet bunlar Kur’an ve Ezan. Kur’anda yer alan her şey elbette İslâmın şartları. Akıl, Adalet, Ahlak ve İlim ise temel esaslardır. Örtü, sakal, şalvar vs. tamamen gelenek. Elbette hem erkek hem kadın için örtünmek insanlığın da gereği ve aynı. Çene hizasından başlayıp diz ve dirseklerin kapandığı, yani rahat bir kıyafet hem erkek hem kadın için gerekli ve  insan olmanın gereği. Ama bunlar İslâm’a sembol gösterilemez, gösterilirse insanları, Müslüman toplumu ayrıştırır. İslâm’ın amacı insanları kaynaştırmak olduğuna göre ayrıştırıcı şeyleri dinimize mal edemeyiz. Bunlar, açıkça toplumun gelenekleridir. Vesselam. ü