Uyuduk mu, Kandırıldık mı?

14.09.2015 06:18

7 Haziran da Türkiye seçimini yaptı. Sandıkta beklenen tek başına iktidar yerine halkın koalisyon talimatı çıktı.

Yapılan görüşmelerde sonuç alınamadı. Ve Cumhurbaşkanı erken seçimi, daha doğrusu yeniden seçimi işaret etti.

AKP-CHP ya da AKP-MHP koalisyon seçenekleri denenebilirdi ama olmadı. Partilerin kırmızı çizgileri buna engel oldu. Aslında demokrasi bir uzlaşı rejimidir. Ortak değerlerde buluşma sağlanabilir, Türkiye rahat bir nefes alabilirdi. Milletin de, ekonominin de beklentisi bu yönde idi.

Neticede, demokrasilerde çareler tükenmez. Seçim seçeneği halkın önüne kondu ve 1 Kasımda seçime gidilecek.

Türkiye 30 yıldır PKK terör örgütü ile mücadele etmektedir. Bu mücadele esnasında binlerce vatan evladı toprağa düşmüş, ülkenin ekonomik kaynakları tüketilmiştir.

Adına “Kürt sorunu” ya da “terör sorunu”, ne derseniz deyin, bu sorunun mutlaka çözülmesi gerekirdi. Siyasi irade, bu sorunun çözümü için mücadelenin taraflarını, yani PKK’nın hapisdeki lideri Abdullah Öcalan ve HDP’yi muhatap alarak, adına “çözüm süreci” denilen projeye işlerlik kazandırdı.

Bu proje, bazı hatalara ve yürütenlerin deneyimsizliğine rağmen bir müddet yürütüldü. Bu zaman diliminde silahlar sustu. Bölgeye büyük yatırımlar yapıldı ve ülke rahat bir nefes aldı. Hatta Batı bölgelerinde turlar düzenlenerek bölge ekonomisinin gelişmesine katkı verildi. Bölgede turizm canlandı.

Bu süreçte, PKK ülkeyi terketmedi. Hiçbir anlaşma maddesine riayet etmeyerek, gelecekte düşündüğü silahlı mücadeleye hazırlandı. Yani barış sürecini zehirledi. Eleman sayısını ve eğitimini artırdı. Mühimmat ve sığınak yaptı. Stratejik noktalara patlayıcılar yerleştirildi. Bölge halkını örgüte ajite etti. Kısaca, bölgesel bir güç haline geldi.

Bu zaman diliminde sorumlular ne yaptı? Uyudular mı? Kandırıldılar mı? Yoksa istihbarat birimleri örgütü takip etmekte zaafiyet mi gösterdi? Bu soruların cevabını almamız gerekiyor.

Valiler, çözüm sürecinin sekteye uğrayacağı düşüncesi ile güvenlik güçlerine operasyon izni vermezken, alan hakimiyeti tamamen PKK’ya bırakıldı. Askeri karakolların çok yakınlarında bile PKK kampları kuruldu. Asker kışlasında, polis karakolunda rutin asayiş olayları ile meşgul oldu.

İstihbarat ağı kurulamadı, yerel kaynaklardan yeterince bilgi akışı sağlanamadı. Bu dönemde polis teşkilatı içerisindeki dalgalanmalar, paralel yapı denilen cemaat yanlıları ile mücadele çerçevesinde hassas ve önemli departmanlarda ani görevden almalar, terörle mücadele bağlamında kurumsal arşive zarar verdi.

Geçmişte terörle mücadelede görev alanların çeşitli sebeplerle suçlanmaları, yargılanmaları ve mahkum olmaları, terörle mücadele edenlerin azmini ve kararlılığını kırdığı gibi, isteksizlik de meydana getirdi.

Terörle mücadele, siyaset ve sosyal politikalar ile yapılır. Teröristle mücadele ise güvenlik güçlerince. Bunlar da karıştırıldı. Siyasi irade, bu konuda yanlış yönlendirildi. Sağduyulu uyarılar dikkate alınmadı.

Kısaca PKK’nın harıl harıl çalışmasına karşın uyuduk, uyutulduk. Başka işlerle meşgul edildik. PKK’ nın anlaşmanın şartlarına uygun hareket edeceğini düşünürek kandırıldık. Akil adamların sözde bölge insanlarından aldığı bilgiler ve verdiği raporlarla yanıltıldık. PKK’yı barış güvercini gösteren algı operasyonları ile bayıltıldık.

Bu konuda siyasi iradenin görev verdiği siyasiler ve güvenlik bürokratları da beklenen başarıyı gösteremedi. Sorumluların çizdikleri zikzaklar, verdikleri tutarsız demeçler zihinleri altüst etti.

Hem uyuduk, hem de kandırıldık. Ey halkım unutma bizi!

7 Haziran seçimlerinin ardında PKK aniden saldırıya geçti. Sanki bir yerden düğmeye basılmıştı.

Her gün şehit haberleri ile sarsılıyoruz.

Duygusal demeçlerden, klişe sloganlardan, siyasi hesaplardan halk bezdi artık.

Bir an önce devlet gerekeni yapmalı, bu konuda zaafiyet gösterenler bedelini ödemelidir. Çünkü terörle mücadele tavizsiz bir şekilde sürdürülmelidir.

Vatandaş endişeli, mutsuz ve öfkeli.

Milli ve manevi değerleri yüksek gençler, olaylara tepki göstererek sokağa döküldü. Terör ve terör örgütü PKK lanetlendi.

Milli duygularla terör kınanabilir, protesto edilebilir. Ancak sokakta şiddet eylemlerine aman dikkat! Provakasyon konusunda duyarlı olunmalı, gençleri şiddete iten, yönlendiren mihraklara dikkat edilmelidir.

Örgütün militanlarına kalabalıklara sızarak “Doğu’daki ateşle Batı’yı yakın” talimatı verdiği ifade edilmektedir.

Oyuna gelinmemelidir...

Terörün sona ermesinde Kürt halkının iradesi çok önemlidir. Kürtlerin iradesi ortaya konmadığı sürece terör bitmez. Kürtlerin bu iradeyi ortaya koyabilmesi için bölgede kamu düzeninin sağlanması gerekir.

“Hırsız içeride olduğu sürece kapı kilit tutmaz”

HDP partisi binalarının yakılması, tahrip edilmesi, sokakta HDP yanlısı olarak değerlendirilen Kürtlere saldırılması, dövülmesi çare değildir. “Her çekik gözlü Çinli olmadığı gibi, her Kürt’te PKK’lı değildir.”

Güvenlik güçlerini bu tür eylemlerle meşgul etmek, terör örgütlerine yarar. Hukuk devletinde vatandaş devlet gibi davranamaz, suçluyu kendisi cezalandıramaz.

Vatana ihanetin bir bedeli vardır. İhanet eden hukuk çerçevesinde bedelini öder.

“Ya devlet başa ya kuzgun leşe”.

Siyasiler, oy hesabı yapmadan topluma birlik beraberlik mesajları vermelidir.

STK’lar, gazeteciler, düşünürler, sanatçılar aralarındaki farklılıkları bir tarafa bırakarak teröre karşı seslerini yükseltmelidir.

Gün; ayrışma, ötekileşme, birinin varlığını ötekine bağlama günü değildir.

Gün; biraraya gelme, ortak değerlerde buluşma, kucaklaşma günüdür.

Ortak değerlerimizin başında vatanımız ve ay yıldızlı bayrağımız gelir.

Bu vatan birlikte kazanıldığı için hepimizin.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları