Saydamlık

04.06.2015 14:32

Devletin en önemli görevlerinden birisi, kamu yararına mal ve hizmet üretmektir.

Devleti yönetenler, başka bir deyişle siyasiler ve bürokratlar, kamu hizmetini yerine getirirken, kamu yararı yerine kendi çıkarlarını gözetebilirler. Bu durumu önlemenin, en azından azaltmanın yollarından birisi de “saydamlık” ilkesidir.

Saydamlık, çağdaş kamu yönetiminin en önemli unsurlarından birisidir.

Saydamlık, atanmış ya da seçilmişlerin, kamu hizmetlerini yürütürken aldığı kararlara, mali işlemlerine ve bu işlemlerin uygulama sonuçlarına kolayca erişilebilmesi anlamını taşır. Demokrasilerde yönetenler, halka hesap vermek, yaptığı işlemler ve eylemler hakkında kamuoyunu haberdar etmek durumundadır.

Saydamlık, yönetenlerin daha dikkatli ve daha doğru kararlar almasını sağlarken, sürdürülebilir politika geliştiremeyenler açısından risk taşımaktadır.

Saydamlık, alınan kararların ve yapılan harcamaların kamuya açık ve anlaşılır olmasını ifade etmektedir.

Kamu sektöründe görev, yetki ve sorumlulukların kesin bir şekilde belirlenmiş olması saydamlık ilkesinin gereklerindendir. İdari sorumluluklar açık bir şekilde belirtilmediği takdirde hesap vermede zayıf olmaktadır.

Demokrasi ile yönetilen gelişmiş ülkelerde vatandaş, yönetenlerin ne yaptığını, yetkilerini nasıl kullandığını, kamu kaynaklarını hangi amaçlarla harcadığını bilmektedir.

Saydamlık, yolsuzlukları önemli ölçüde önler veya azaltır. Ayrıca kamu kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılmasını sağlar.

Saydamlık, devleti topluma karşı sorumlu kılar ve en önemlisi de hesap verir hale getirir.

Saydamlık ilkesinin olması siyasi iradenin de elini güçlendirmektedir. Bu ilke işletilmezse, siyasi irade bürokrasiyi kontrol edemez, denetim mekanizmalarını sağlıklı çalıştıramaz.

Genel olarak ifade edecek olursak, günümüzde toplum giderek gelişmekte, oluşturduğu STK’lar eliyle güçlenmektedir. Kamu görevlilerinin faaliyetlerini takip eden, katılımcılığa önem veren, yaşadığı kentin sorunlarına sahip çıkan bir kesim oluşmuştur.

Devleti yönetenler de toplumun taleplerine karşı duyarlı olmak, hedef ve önceliklerini netleştirmek zorundadır. Halka hesap veren, şeffaf bir anlayışı benimsemek, demokratik yönetim anlayışının gereğidir.

‘Bildiğin yere şikâyet et’ tarzındaki bir usul ve üslup artık günümüzde geçerli değildir. Çünkü devletin sahibi vatandaştır. Devletin varlık sebebi vatandaşın mutluluğunu, refahını ve huzurunu temin etmektir.

Devleti yönetenlerce, yasaların dışında uyulması gereken bazı etik kurallar vardır. “Ben yaptım oldu” mantığı içerisinde hiç kimse sorumsuz davranış sergileyemez.

Kamu görevlileri, kendilerine yüklenen sorumluluğun gereğini yerine getirirken, kendi anlayışlarına göre hareket edemezler. “Bir projem var, önerin var mı ?” düşüncesiyle hem çalışanların hem de vatandaşların yönetim sürecine katılmalarını sağlamak durumundadırlar. Sadece yapılanların vatandaşa anlatılması bu bağlamda değerlendirilemez.

Seçimden seçime oy veren vatandaş görüntüsü değişmiştir. Vatandaş, karar alma süreçlerinin her kademesinde bilgi sahibi olmak istemektedir. “Vatandaş devlet işinden anlamaz, karışmasın” Söylemi günümüzde etkisini kaybetmiştir.

Mevlana, “Ya Olduğun Gibi Görün, Ya Da Göründüğün Gibi Ol” demiştir.

Kamu görevini yapanlar da ya oldukları gibi görünmeli, ya da göründükleri gibi olmalıdırlar. Bunun yolu saydamlık ilkesinden, şeffaf yönetimden geçer.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları