Operasyonlar

03.08.2015 05:53

Suruç’ta meydana gelen elim olaydan sonra, Türkiye’de terörle mücadele konusunda yeni bir döneme girildi.

DEAŞ ya da IŞİD denilen örgüte ve PKK’ya karşı etkin bir mücadele kararı alınırken, DHKP-C´ye yönelik operasyonlar da birden hız kazandı. Umarım ki yapılan bu operasyonlar, kimilerinin iddia ettiği gibi, örgütlere “gözdağı”, halkın “gazını alma” biçiminde sona ermez.

Uzun süredir çözüm süreci nedeniyle PKK’ya yönelik kapsamlı bir operasyon yapılamıyordu. Gelinen süreçte PKK, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da siyaset ve bölge halkı üzerinde baskı kuran bir unsur haline gelmiştir.

Terör örgütlerine karşı Türkiye-ABD mutabakatının gerçekleşmesi ve ardından yapılan hava operasyonları PKK için beklenmedik bir durum gibi görülmektedir.
Türkiye ilk kez aynı anda iki ayrı ülkedeki hedefleri vurmuştur. Irak´ta PKK kamplarını, Suriye´de ise DEAŞ’a yönelik hedefleri imhaya yönelik operasyonlar halen devam etmektedir. Böylece Türkiye, DEAŞ’la silahlı mücadelede, yeni bir cephede yer alarak önemli bir rol üstlendi.

İncirlik Üssü´nün kullanımı ve DEAŞ ile mücadele konusunda atılan adımlar BATI’nın Türkiye’ye bakışını bir ölçüde değiştirecektir. Bu durum, PKK-PYD’nin, Batı nezdinde, IŞİD üzerinden meşrulaşma imkânını zorlaştırabilir.
Hava operasyonlarının ne ölçüde başarılı olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak PKK´nın şehir yapılanmaları etkisiz hale getirilmeden, Yurtiçi ve yurtdışındaki kamplar dağıtılmadan, bölge, PKK´ya teslim edilmiş izlenimi ortadan kaldırılmadan operasyonların başarıya ulaşması zor görülmektedir.
Bu tür operasyonlarda darbe yiyen terör örgütlerinin bir refleksi vardır. Bu gibi durumlarda yıkılmadık ayaktayız görüntüsü vermek, militanlarına moral aşılamak için güvenlik güçlerine ve tesislerine saldırı düzenlerler. Canlı bomba eylemleri ile de halkı korkutmayı ve yıldırmayı amaçlarlar. Bu durumda istihbarat faaliyetlerine ağırlık verilerek, güvenlik zafiyeti yaratılmaması gerekir.
30 yıldır PKK ile mücadele ediyoruz. Daha önce de birçok kez PKK kampları ve Kandil, hava kuvvetlerimizce bombalanmıştır. Ancak PKK terörü bitirilememiş, tam aksine bölgesel bir güç haline gelmiştir. Bunun nedeni PKK’yı doğuran şartların ortadan kaldırılamamasıdır. DEAŞ için de aynı şeyler geçerlidir. Suriye’de meşru, halka güven veren bir otorite oluşmadan DEAŞ gibi örgütler her zaman çıkacaktır.

Çözüm sürecinde geldiğimiz aşama, milletimizce makbul ve kabul edilebilir bir durum değildir. Bununla birlikte, çözüm süreci için gösterilen iyi niyetli çabalar devam etmelidir. Ancak muhatap PKK ve yandaşları olmamalı, bu konu bölgede yaşayan Kürtlerle ve kanaat önderleriyle çözülmelidir. Bu yaşanan süreç göstermiştir ki, PKK Kürtlerin temsilcisi olamaz, olmamalıdır.
PKK çözüm sürecini, silahlı unsurlarıyla bölgede hâkimiyet kurmak ve yerel otorite olmak için istismar etmiştir.
Hani silahlar susacak ve belli bir takvim içinde silahlı gruplar Türkiye’yi terk edecekti. Örgüt bunların hiçbirisini yapmadı. Başka bir deyişle çözüme eşlik etmedi ve barışı zehirledi.
“HDP’ye verilen her bir oy, barışa, çözüme verilen oydur” diyerek oy toplayanlar ise terör örgütü PKK ile arasına mesafe koyamadı, bilakis PKK’nın talimatları ile hareket eden bir görüntü sergiledi. Keşke sırtlarını PKK’ya değil, Kürt halkına dayasalardı. Bu fırsatı kaçırdılar.
Esad Rejimi ve İran’la uzlaşan, ABD ve İsrail’in desteği ile şımaran PKK ve uzantısı PYD gereken dersi alacak ve Kürtlerin desteğini de yitirmeye başlayacaktır. Beklenen budur.
Elbette güvenlik, bir ülke için önemlidir. Devlet gücünü bölgede tesis etmelidir. Ayrıca sınır güvenliği asla ihmal edilecek bir konu değildir. Sınırlarda PKK ya da DEAŞ ile komşu olmak, uykusuz geceler geçirmektir.

Operasyonlar, bizim için terörle mücadele aracı olabilir ama en önemlisi, terörü besleyen kaynakların kurutulmasına yönelik yeni politikalardır.
Özgürlükler de aşırı güvenlikçi politikalara feda edilemeyecek kadar önemlidir. Hukuk dışına çıkılması, terör örgütlerinin işine yarar.
Birisini diğerine tercih edemeyiz.

Amaç; demokrasiyi korumak, özgürlükleri teminat altına almak için kamu düzenini sağlamak olmalıdır.
Peki, kim yapacak bunu?
Özgürlükler ile Kamu düzenini birlikte koruyacak bilgi ve deneyime sahip olanlar…

Siyasette, asker ve sivil bürokraside ihtiyacımız olan budur.
Allah Türkiye’yi etnik hınç ve öfkeden korusun.
Ayrıştırıcı, etnik ve mezhep temelli politikalar bizi bozar. Başkaldırı provalarını sahneye koyanlar, ülkeyi belirsizlik, güvensizlik ve çatışma ortamına sürüklemek istemektedir.

Önemli olan eşit vatandaşlık ekseninde, ortak değerlerde buluşmaktır.
Kısa zamanda normalleşmek dileği ile…

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları