Ne Arıyoruz Bir Bilsek

01.02.2016 06:55

Yeni “demokratik-sivil” bir anayasa için düğmeye basıldı.

Partileri temsil etmek üzere komisyona katılacak üyeler de açıklandı.

AK Parti, bugünkü parlamenter sistemin işlemediğini, yürütmenin ve icraatın önüne engeller çıkardığını ileri sürüyor, bu nedenle başkanlık sisteminin olumlu yönlerini öne çıkararak Türkiye’ye daha uygun olduğunu savunuyor.

Muhalefet ise, mevcut parlamenter sistemden yana. Başkanlık sistemine kesin bir dille karşı çıkıyor. Gerekçe olarak da başkanlık sisteminin diktatörlüğe yol açabileceğini gösteriyor.

Hükümet modellerini daha önce “ Hangisi Bize Uyar” başlıklı yazımda açıklamıştım. Herkesin bildiği bu bilgileri derinlemesine tekrar etmeyeceğim.

Türkiye’de parlamenter sistem gerçekten iyi işlemiyor, tıkanıyor. Bunun en önemli nedeni ‘Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’dur. Bunu samimi olarak seslendiren çok az sayıda siyasetçi var. Adalet Bakanlığı, söz konusu iki yasanın değişmesi için komisyon kuracağını açıkladı. Ümit ederim ki güdük kalmaz. Ülkenin ihtiyacına uygun olarak yasallaşır.

Ülkemizde halkın seçtiği milletvekillerinin siyasi kaderi kimin elinde? Halkın mı yoksa bir tek kişinin, yani genel başkanların elinde mi?

Milletvekili seçimlerinin hangi partide olursa olsun, adil ve demokratik olduğuna inanıyor musunuz?

Bu soruların cevabı ve sistemin nereden tıkandığı bilinmeyen bir konu değil aslında.

Gücü elinden bulunduranlar gücünü vermek, sistemden beslenenler ise değişimi istemiyor.

Parti içi demokrasi yok edilmiş durumda. Siyasi iktidarı otoriter davranmakla suçlayanlar, kendi partilerinde demokratik tavır içerisinde değiller. Hatta daha da otoriter ve Hukuk tanımaz haldeler. “Tencere dibin kara, seninki benden kara” misali.

Kalıcı demokratik bir anayasada kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı fevkalade önemli iki temel ilkedir. Yargının bağımsız işlediğini ve tarafsız olduğunu savunmak inandırıcı değil.

Demokrasinin en temel organı Yasama iradesidir. Yasama organına hesap vermesi gereken hükümet, elde ettiği çoğunluk sayesinde yasama organına her dediğini yaptırma gücüne sahiptir. Bu durum kuvvetler ayrılığı ilkesi ile çelişmektedir.

Sistemin düzgün ve sağlıklı işlemesi için güçler ayrılığı ilkesinin zedelenmemesi gerekir. Güçlerin bağımsızlığı ve birbirlerini dengelemesi önemlidir.

Asıl tartışmamız gereken; evrensel değerlerin korunması, refah düzeyinin artması ve özgürlüklerin teminat altına alınmasıdır. Daha fazla demokrasidir. Bunlar görmezden geliniyor, işlerine gelmiyor. Varsa yoksa kendilerini ilgilendiren konular…

Başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi ya da parlamenter sistem, bunlar hükümet modelleridir. Birini kurtarıcı, diğerini öcü göstermek doğru bir yaklaşım değildir. Hepsi de olur. Yeter ki tüm kurum ve kuralları ile iyi işletilsin.

Millete bu sistemler eksisiyle artısıyla iyice anlatılır, millet demokratik tercihini kullanır. Başka bir deyişle, kendisini yönetecek sistemi belirler. Bu kadar basit ve demokratik bir süreçtir bu.

Anlaşarak ya da seçimle çözeceğimiz konularda bile geriliyoruz. Hep kavga, hep öfke ve çatışma…

Gücün tek elde merkezileşmesi yerine, yetkileri olabildiğince adilane dağıtan sistem demokrasi açısından en iyi sistemdir.

Belli bir yönetim biçimine şartlanıp kalmamak gerekir.

Ne arıyoruz bir bilsek…

Çözümü millet gösterir. Hem de en doğrusunu.

***

Demokrasi her kurumda iyi işletiliyorsa

Mutluluğa ve huzura hasret değilsen

İnanç ve düşünce hürriyetin varsa

Milli gelirin ve refah düzeyin yüksekse

Özgürlüklerin teminat altındaysa

Düğün senin ülkende
Gir oyna, çık oyna…

Ancak!

Hukuk ve adalet işlemiyorsa

Ülke güvenliğin tehlikedeyse

Sahip olduğun tüm değerler aşınmışsa

Herkes geçim endişesi taşıyorsa

Korku imparatorluğu kurmuşsan yüreğinde

Cenaze senin ülkende

Gir ağla, çık ağla…

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları