Kaygılar gerçek mi oluyor?

04.07.2016 09:40

ABD’nin ekonomik, askeri ve siyasi gücünü temsil eden hedeflere karşı girişilen 11 Eylül saldırısı…

IŞİD denilen radikal dinci örgütün masum insanlara ve sivil hedeflere yönelik silahlı ve bombalı eylemleri…

Paris, Londra, Bürüksel, Diyarbakır, Ankara, İstanbul, …

Dünyamız bu uğursuz eylemlerden sonra yeni bir sürece girdi.

Batı dünyasında İslam karşıtlığı giderek artıyor.

Etrafımızda gelişen olaylar bugüne kadar görülmemiş bir şekilde İslam algısına zarar veriyor.

Din ve inanç sistemi olarak merak duyulan İslam, batıda tartışma gündeminin en ortasına konuldu.

Hem de terörle bağdaşlaştırılarak…

İslam hakkında bilgisi olmayan, tek bir Müslüman tanımamış insanlarda bile, İslam konusunda olumsuz fikirler ve tavırlar ortaya konuyor.

Müslüman ülkelerdeki olumsuzluklar ve Batıdaki İslam karşıtlığı Türkiye’yi de etkiliyor.

Oyun içinde oyun var.

İslâm Dünyası, terör ve fanatizm üreten…

Başka ülkelerin güdümünde diktatörlükle yönetilen…

İnsanlarının rahat ve huzur bulamadığı…

Kimileri zevk sefa içerisinde yaşarken, kimilerinin fakirlik ve yoksullukla yaşadığı hatta açlıktan öldüğü…

Savaş, kan ve gözyaşının dinmediği…

İnsanların kurtuluşu İslâm’ın etkisinden uzak ülkelerde aradığı bir coğrafya görüntüsü veriyor.

Kaygılar gerçek mi oluyor?

Avrupa’nın demokratik ülkelerinde aşırı sağ düşünceler ve İslâm karşıtlığı hızla yayılıyor. Seçimlerde görülen tablo da bunun kanıtı.

Guardian gazetesinde, “Avrupa’nın dört bir tarafındaki kiliseler Müslüman mültecilerin kitleler halinde Hıristiyanlığı kabul ettiğini bildiriyor” şeklinde haberler yayınlanıyor.

Bu durum, sadece “mülteci’ statüsü sağlama amaçlı” olarak açıklanamaz.

Ne kadar zorda kalırsa kalsın, bir Müslüman isteyerek dinini değiştirebilir mi?

ABD’de başkanlık yarışının başlangıcında hiçbir şans tanınmayan Donald Trump’ın “Müslüman karşıtı” söylemleriyle ülke tabanında nasıl destek bulduğu da ortada…

İngiltere’nin AB’den çıkma konusunda yaptığı referandumda “AB hayır” kararının çıkması da göçmen politikaları ile ilgili…

Bir zamanlar batıda yükselen İslami gelişmeleri konuşurduk.

Bugünlerde ise, Müslüman karşıtı sert rüzgarların yol açtığı yeni sıkıntıları…

Neler oluyor?

Müslüman kimlikli insanlar İslam adına kan döküyor.

Hem de çoğunlukla Müslümanların kanını...

Bu olaylar, İslâm ile terörü eş değerde görmeyi kolaylaştırıyor.

Bu iş, terörü yöntem olarak benimseyenleri kınamakla, lanetlemekle çözülemiyor.

Başkalarını suçlamakla da…

Müslüman gençlerin teröre başvurmalarını özendirenlerin, terörü üreten şartların bu durumda hiç mi payı yok.

Kimin kabahati?

Sadece Batılılar, İsrail ve ABD mi suçlu?

Suriye bugün terör üreten bir ülke durumuna neden düşürüldü?

IŞİD ya da DEAŞ denilen örgüt sadece Suriyelilerin mi eseri?

Toprağında koparılıp, aç sefil yollara düşürülen bu insanların vebali kimlerin omzunda?

Müslüman ülkelerin hiç mi kabahati yok?

Ortadoğu’daki ve komşularımızdaki iç karışıklığın bizi etkileyeceği apaçık ortada…

Sınırlarımız kevgire döndü.

Terör ülkemizi de vuruyor.

Dün PKK ile uğraşırken, başımıza bir de IŞİD belasını sardılar. Şimdi ikisi ile de mücadele etmek durumunda bırakıldık.

Komşularla ya da bazı ülkelerle stratejik ortaklıklar kurulması doğaldır.

Yanlış olan herkesle kavga etmekti.

Türkiye, Rusya ve İsrail ile arasındaki buzları eritmeye başlamışken…

Ekonominin hareketleneceği yolunda iyimser bir hava belirmişken…

Türkiye geçen Pazar yine terör saldırısı ile sarsıldı. 3 canlı bomba, İstanbul Atatürk Havaalanına saldırdı.

Savaş alanına dönen kahpe saldırıda, içlerinde yabancılarında bulunduğu 42 kişi öldü, yüzlercesi yaralandı.

Eylemi IŞİD gerçekleştirdi.

En iyi korunan mekanlardan biri olarak gösterilen Atatürk Havalimanı’nın eylem alanı olarak seçilmesi manidardır.

Yabancı uyruklu oldukları belirlenen eylemciler “Fedai Eylemi”ni niçin Türkiye’de gerçekleştirdi?

Nedeni ABD, İsrail ve Rusya ile ilişkilerdeki gelişmeler olabilir mi?

Ya da IŞİD ile ilgili politika değişikliği?

İkisi de olabilir.

Büyük fotoğrafı görmeden, sübjektif değerlendirmelerle mücadele nasıl başarıya ulaşacak?

Konuşmaları gerekenler susuyor, susması gerekenler konuşuyor.

Türkiye, Ortadoğu’yu sarmalayan terör belasından bir an önce kurtulmalıdır.

Bunun için ülkelerin teröre karşı işbirliği yapması ve ortak politikalar geliştirmesi şarttır.

Terör konusunda din, ırk ve siyaset ayrımı yapılamaz.

Dış politikada çatışmacı değil, uzlaşmacı bir üslup tercih edilmelidir.

Ortak evrensel değerler yönünde dünya ile nasıl bütünleşeceğiz?

Bunu da seçtiğimiz siyasiler ile görev verilen ilgili bürokratları bilecekler.

Bizim bildiğimiz, dış politikada, ağza gelen her söz söylenmemeli, her akla gelen yapılmamalıdır.

Dış siyasette doğru dil, diplomasi dilidir.

İç siyasette prim yapan sözler, dış politikada sorunlar doğurabiliyor.

Bunu Rusya ve İsrail örneğinde gördük.

Kısaca, İslâm dininin imajı giderek olumsuz etkileniyor.

Bunun vebali ve sorumluluğu da Müslüman liderlerin…

Suçu sürekli dışarıda arayanlar, bunu biraz düşünsün.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları