Diyalizden Kurtulmak Mümkün Müdür ?

01.01.1970 00:00

Bu soruya verilecek en kestirme cevap "evet, böbrek nakli olursanız mümkündür" demektir. Ama konumuz böbrek nakli değil, konumuz bir sebeple böbrek yetmezliği…

Bu soruya verilecek en kestirme cevap "evet, böbrek nakli olursanız mümkündür" demektir. Ama konumuz böbrek nakli değil, konumuz bir sebeple böbrek yetmezliği oluşan ve diyalize başlanan hastalar olacak. Bize başlangıçta sordukları en sık soru budur. "Diyalizden çıkmam mümkün mü? Yoksa sürekli devam mı edeceğim? veya böbrek nakli mi olmam gerekecek? Anlamak için böbrek yetmezliği konusunu biraz açarak başlayalım.

Akut böbrek yetmezliği dediğimiz, geçici olarak hasarlanmış böbrekler nedeniyle diyalize girenlerin, en fazla 3 ay içinde diyalizden çıkmaları beklenir. Bu hastalar genç ise %1 kadarı, yaşlı ise %10 kadarı ne yazık ki tam iyileşmez ve diyalizde kalıcı hale gelirler. Kronik böbrek hastalarında ise hasar genellikle yavaş ve uzun sürede (şeker hastaları, hipertansiyon hastaları gibi) geliştiği için diyaliz aşamasına geldiklerinde artık diyaliz tedaviside çoğunlukla kalıcı olur ve böbrek nakli yapılana dek bu tedaviye devam etmek gerekir.

Bir diğer hasta grubu ise henüz diyaliz aşamasında olmadığı halde, araya giren ani bir ek hastalık nedeniyle hızla böbrek fonksiyonu bozulan ve diyalize başlanan hastalardır. Bunlarda enfeksiyonlar, ilaçlar, ishal gibi ağır sıvı kayıpları, böbreğin boşaltımını engelleyen prostat büyümesi veya taş hastalıkları, böbrek dolaşımını bozan damarlardaki trombus (pıhtı) oluşumu başlıca sebeplerdir. Bu hasta grubunda diyalizden çıkma oranı altta yatan nedenin tedavisi ile yükselir, çoğunlukla 3-6 ay içinde önceki böbrek fonksiyonlarına dönerler ve diyalize son verilir. Bu grubun eski böbrek değerine kavuşma oranı %60-70 civarındadır.

Nadir veya mucizevi olan vakalar ise, 1 yıl veya üzerinde diyalizde kalıp, aylık tetkiklerinde böbreğin düzeldiği görülen ve diyalizden çıkarılan hastalardır. Bu tür durumların görülme olasılığı %1´den azdır, bu durum aynı zamanda hekimin ve hastanın beklemediği sürpriz bir durumdur. Bu hastalara baktığımızda genellikle diyalize başlama dönemleri de anidir ve çoğu akut yani geçici böbrek yetmezlikli hastalar, veya henüz diyaliz aşamasında olmayıp ani bozulmayla diyalize başlanan hastalardır. Bu hastalar diyaliz süresi 3-6 ayı geçip hala düzelmedilerse, artık kronik hasta sayılarak diyalize devam ederler.

1-2 yıl gibi uzun bir süre diyalizde kalıp sonra düzelen ve diyalizden çıkarılan hastalar, takip eden hekimi de şaşırtırlar, "artık diyalize ihtiyacınız yok" dediğimizde kendileri de şaşırırlar. Peki böyle birşey nasıl olabilir?

Örneğin hasta böbreğe uzun süre yeterli kan gitmemesi durumu geçirmişse ( mesela doğum sonrası aşırı kanama, kaza, yaralanma sonucu ağır kan kaybı ve ağır hipotansiyon ve böbreğe oksijen gitmemesi) yani böbrek ani ve ağır bir hasara uğramışsa bunlarda düzelme yavaş olur, bazen 1 yıl veya üzerinde sürer ve bu dönemi diyalizde geçirir. Bu vakalar tamamen düzelmesede diyalize ihtiyaç göstermeyen bir aşamaya gelebilir.

Örneğin her iki böbrek damarında trombüs (pıhtı) gelişen bir hastada ani böbrek yetmezliği gelişir ve bu trombüsler diyalizde heparin( kan sulandırıcı ilaç) verildikçe yavaş yavaş açılmaya başlarlar. Bu süreçte de hastalar 1 yıl ve üzerinde diyalize girebilirler, trombus yani pıhtı parçalanıp kan dolaşımı açılınca böbrekler çalışmaya başlayabilir ve diyalizden sürpriz bir şekilde kurtulabilirler.

Böbrek ince damarlarını tutan iltihabi (vaskülit gibi) hastalıklarda da, ilaçla tedavi başlanmasına rağmen diyalize başlamak gerekebilir. Hasta diyalize girsede vaskülit tedavisine devam edilir, bu süre 6 ay-1 yıl devam eder. Eğer hasta tedaviye geç de olsa yanıt verirse, uzun süren bir diyalize girme dönemine rağmen vaskülitin düzelmesi nedeniyle diyalizden çıkma şansına sahip olabilir.

Saydığımız örnekler daha da çoğaltılabilir ve artık hekimin de, hastanın da kronik ve kalıcı diyaliz hastası olduğuna iyice kanaat getirdikleri bu hasta grubu şaşırtıcı bir şekilde diyalizden kurtulabilir. Ancak bilinmelidir ki, bu hastalar yüzde yüz düzelmeyle değil, bir miktar oturmuş hasarla diyalizden çıkarılır. Yine nefrolog takibi devam ettirilmelidir ve belki birkaç yıl sonra yine diyaliz ihtiyacı olabilir.

Sebep her ne olursa olsun bir miktar kalıcı hasar mutlaka olacaktır. İlk 3-6 ay içinde diyalizden çıkma ihtimali daha yüksek iken bu süre arttıkça diyalizden çıkma ihtimali azalır. Hastayı diyalizden çıkarma kararı vermeden önce böbrek fonksiyonları laboratuvar hatalarına karşı en az iki kez tekrar edilmelidir.

Diğer önemli bir konu, böbreklerin tamamen bittiğini her zaman net olarak bilemememizdir, bu nedenle nakil gibi kararlar için acele edilmeyip en az 3 ay beklemenin gerektiğidir. Çünkü en çok diyalizden çıkarılma 3-6 ay arasında olmaktadır. Hiçbir böbrek hastası nakil beklerken ölmez, diyalizle tedavi olarak beklenmesinde bir sakınca yoktur. "Nakil olmazsan ölürsün veya şu kadar ancak yaşarsın" denilmesi yanlıştır. Bunun doğru cevabını kimse bilemez, belki hasta ameliyatta veya belki nakil sonrası ölebilir. Diyalizde de ölümler yaşlı insanların bir kısmında kaçınılmazdır, çünkü çoğunlukla böbrekten değil, yaşlılarda kalp yetmezliği veya felçten ölümler olur. Yani doktor da olsa, kimse ölümün nereden ve ne zaman geleceğini bilemez, tahmini konuşmak da yanlıştır. Çünkü ortada hava tahmini değil, bir insanın yaşam tahmini söz konusudur.

Çoğunlukla çok emin olduğu konularda insanlar yanılabilir, hayat şaşırtıcıdır ve sürpriz olayları karşımıza çıkarıverir. Bilgi dediğimiz şeyler bildiğimiz kadarıyla sınırlıdır, bildiklerimize ters düşen şeylere mucize deriz, oysa mucizeler henüz bilmediklerimizdir. "Hastalık değil hasta vardır" ve her insan bedeni aynı hastalığa aynı cevabı vermez. Bazen uzun bir süre geçtiği halde böbreğin kısmende olsa düzelmesini tıbben açıklamak cidden zor olabiliyor. Kitabi bilgi olsun veya tecrübe olsun, bilgilerimizin ve deneyimlerimizin dışında kalan ve tam açıklanamayan henüz çokşey var.

Tamamen varsayım olacak ama, belki bazı insanlar kendini yenileyemez dediğimiz hücreleri yenileme özelliği taşıyor olabilir ve bunlar genetik yapıyla ilgili olabilir. Yine varsayım ama, bazı insanlar taşıdıkları kök hücrelerle hasarlı bir organını yenileme özelliğine sahip olabilir. Belki bu hastaların detaylı incelenmesi bizlere ek bilgiler sağlayabilir.

Biz yine neticeye bakalım. Düşük de olsa iyileşme olasılığının olduğunu belirtmek hastalarda morale ve bağışıklık sistemine katkı sağlar. Bağışıklığı öldüren ise ümitsizliktir. Düzelme ihtimali yönünde kapıları tümden kapatmak hastalarda psikiyatrik ek sorunlara yol açabilir, bağışıklığı çöküp erken ölebilir, düzelme örnekleri verip umudu az da olsa canlı tutmamız, verdiğimiz örneklere bakarsak yanlış veya yalan da değildir. Herşeyden önce tıp bir matematik değildir, tıpta olasılıklar çoktur, genelleme örnekleri hastayı ortalamaya atar, ancak o hasta ortalamanın çok uzağında olabilir.

Milyonda bir ihtimale rağmen piyango bileti alıp umutla bekleyen milyonlarca insan varken, hastaya hiç umut vermemek katı bir yaklaşım olsa gerektir. Kadavradan böbrek çıkması umudunun yanında, böbreklerinin de düzelebileceği umudunu eklemek, özellikle diyalize yeni başlayan hastalarda bize birşey kaybettirmez, "şu kadar yaşarsın, bundan böyle bu şekilde yaşayacaksın" gibi genellemeler, yaşam ışığını söndürür.

Oysa hasta için en gerekli şey biraz daha ışıktır, gelecekte düzelme ihtimali, düzelmezse nakil imkanı veya tıptaki gelişmelerin getireceği imkanlar, hepsi birer ışıktır. Hekim her durumda perdeyi biraz daha aralayıp biraz daha ışık vermelidir, ümit deyin veya umut deyin, tıp değişir, tıp ilerler ve her bir ileri adım umudunu yitirmeyip ayakta kalan nice insanın hayatını kurtarmıştır. Kuduz köpeğin ısırdığı ve kuduz olup ölmeyi bekleyen çocuğa elinde aşıyla çıkıp geliveren Louis Pasteur´u asla unutmayalım...

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

ŞANS OYUNLARI

On Numara
Şans Topu
Sayısal Loto
Süper Loto