DİL HAKKINDA .....

06.06.2017 17:00

Filoloji; dillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleri ile geçişli ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. Filoloji latincede  philos (sevgi) ve logos (kelime) sözcüklerinin birleşmesi sonucunda ortaya çıkmıştır ve birebir…

Filoloji; dillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleri ile geçişli ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.

Filoloji latincede  philos (sevgi) ve logos (kelime) sözcüklerinin birleşmesi sonucunda ortaya çıkmıştır ve birebir çevirisi "kelime sevgisi"dir. Kelimeyi veya dili sevmek yaşayan bir organizmayı sevmek gibidir. Diller, binlerce yıllık birikimle oluşur, kökenlerinde zamanla farkılıklar ile değişime uğrarlar, coğrafik izolasyon, aynı halkın dilinde bile zamanla farklılaşmaya gider. Günümüzde homojen kalmış, sadece kendi kökeniyle konuşulan bir dil yoktur. Türkiye, Türkmenistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan devletlerinin tamamının kökeni Türkçe olup, zamanla coğrafik ayrılıklar, komşuluklar gibi nedenlerle belirgin farklılaşmalar oluşmuştur.

 Her dil başka bir dilden kelime alır, veya ona kelime verir. Örneğin sosis kelime kökeni ingilizceden dilimize girmiş, yogurt, ayran vs bizden ingilizlere geçmiştir. Türkmenistanlı bir kız çocuğunu 23 Nisan Çocuk Bayramında misafir etmiştik ancak ingilizce anlaşabildik. Çünkü onlar izole kalmıştı, batıya doğru gelenler ise  bin yıllık Anadolu yaşamıyla, medeniyetler beşiği Anadolu´nun kültürel zenginliğiyle karşılaştılar, latince, farsça, arapça, ingilzce, fransızca gibi zengin ve köklü dillerle iç içe yaşadılar, birçok medeniyetle karşılaşma sonucu, izole kalan Türkmenistana göre bizim kullandığımız harmanlanmış ve zenginleşmiş şu anki Türkçemiz bin yıllık bir zenginliği içinde taşır.

Benim adım Metin mesela, arapça kökenlidir, sağlam anlamını taşıyor. Adımın anlamı gibi sağlam olmasamda, adımı seviyorum, çünkü bu kelime dilimize öyle yerleşmişki binlerce Metin var.  Bazı insanlar şöyle düşünüyor, bu kelimeleri kullanmayalım, aman dilimizi kirletmeyelim, öztürkçesini bulalım yoksa da uyarlayalım illa onları kullanalım. ( kelime kelam´dan gelir, kökeni farsçadır) Kelime yerine sözcük diyelim mesela. İyi hoş ama kelime dilimize gireli en az bin yıl olmuş ve bana kelime daha hoş geliyor. Kelam bana sohbeti çağrıştırıyor, sözcük ise küçük söz anlamını çağrıştırıyor. Kelime sözcüğe göre daha geniş bir çağrışıma yol açıyor. Ama mesele söz vermek ise, birine sana kelime veriyorum! diye yemin edemezsiniz. Söz orada vazgeçilmezdir. Dili zenginleştirmiştir. Bu yüzden dilden bir kelime atarsanız, birçok ifadeyi atarsınız.  Mesela bir araba aldınız her kelimesi ingilizceden geliyor; Direksiyon, pedal, vites, aks, fren, farlar, karbüratör, kilometre, kaporta veya futbolda faul, penaltı, gol, asist, taç, korner, forvet hepsi ingilizce kökenlidir ama türkçe sözlükte yerini alır, çünkü artık seninde kelimendir. İsimlerimizin çoğu dinsel birliktelikle birlikte arapça veya sami kökenli konulmuştur, Muhammet, Hz.Muhamet´den, Ali, Hz.Ali´den, Musa, İsa, Meryem, Ömer, Hasan, Hüseyin, Osman, Fatma, Ayşe, Hacer, Süleyman, Nuh, İbrahim.......böyle gider. Bu isimler müslümanların ortak mirasıdır. Bunları atalım tüm isimler öztürkçe olsun derseniz, kültürünüzü zayıflatırsınız.

Tıpta kullandığımız kelimelerin kökeni tamamen latinceden geliyor. Bu meslek dili ve her kelime latince anlamlı. Zaten tam çeviremiyorsun çünkü tam karşılığı yok, bu nedenle hastalara anlatmak, ders anlatmaktan daha zor. Mesela bizim bölümde glomerülonefrit hastalığı var,  hastaya gel de anlat, tam karşılığı yok; böbreğinizde iltihapsız iltihap var desem, adam bana güler, ama en iyi Türkçe tanımı da budur. Bu durumda, keşke bir dilden geçmiş de olsa, tam karşılığı halkın anlayacağı bir kelime olsaydı, diyorsun. Dilin zenginliğinden kastım bu.

Aslında dile sonradan giren kelimeler dili daha canlı ve dünyayla ortak hale getiriyor. Filoloji bilimi yok olmuş dilleri de çözüyor, bize "Sümer destanını" veya "Mısır firavunlarını" yani yok olmuş uygarlıkları tanıtıyor. Filoloji anlamı  dediğim gibi kelime sevgisi anlamında,  öztürkçe kullanalım diye tutturanlar ise filolojiye "betik bilim" diyorlar. Betik nedir kardeşim, çok mu aradın, nerden buldun! Filoloğum desen, tüm dünya seni anlar, betikbilimciyim desen kendi halkındaki aydınlar bile anlamaz. Şimdi telefona, internete, radyoya, televizyona, mesaja ne diyeceksin, evrensel anlamıyla senin dilini zenginleştiriyor, yani halkın günlük yaşamına giren ( televizyona öztürkçe izlengeç diyorlar mesela, tutmuyor, ama ben, aptal kutusu diyorum! daha iyi!). Peki bu yabancı kökenli sözcüklere ne yapacaksınız, kime şikayet edeceksiniz; polis, jandarma, komutan, avukat, hakim hepsi dilimizde yerleşik ama kökenleri Türkçe değil, farklı kelimeler. Oradaki advocate diyor, sen avukat diyorsun, problem yok. Her meslekte doktora almak mümkün mesela doktor tarihçi olabilir. O yüzden sağlıkta doktora yapmışsa, ona doktor demek anlamsızdır, ya tıp doktoru veya hekim veya tabip demek gerekir. 

Pide diyoruz mesela, pidas rumlarda hamur, pitza bildiğiniz pizzaya diyorlar. Lahmacun mesela lahm:et ve macun: hamur demek: yani etli ekmek, kökeni arapça. Şeker, şekir, şekür, sugar, diye gidiyor. Kökeni hintçe ve amerikaya kadar tüm dünyaya bu sözcükle yayılmış. Neticede şunu söylemek istiyorum, dil ne kadar zenginse o kadar da evrelselleşir. Her yıl Türk dil kurumu yeni giren kelimeleri sözlüğe katıyor. İngilizceye bile her yıl bin kadar yeni kelime ekleniyor. 

Çoğu sözcük için cahiline sorsan her kelime bizden onlara geçmiştir! derler. Oysa gidende vardır, gelende vardır gerçekte, dil bir organizma, dil canlı, dil yaşıyor, zamanla zenginleşiyor,  ikiyüz yıl önce yaşamış biri uyansa, bugünlerin dilini zor anlardı, bunun nedeni tüm dünyayla ilişkili olmak, yeni yeni icatların isimleri bunları aldıkça kendini dilini zengiştireceksin, çünkü zoraki buna öztürkçe isim bulsan tutmaz, ama dünyadaki ortak halini kendi yazım ve okuma diline halk onu uydurur. Bicycle olur bisiklet, bu kelime artık sana aittir.  Kendini soyutlayan toplumda dil yaşamaz, kurur ve ölür.

Yaşayan dile müdahale etmenin, zoraki saçma karşılıklar ( sigaraya : tüttürgeç), gibi bulmaya çalışmanın alemi ve gereği yok. Halk sigara diyorsa o artık sigaradır. Cigarettes´den bize geldiği kimsenin umrunda olmaz, kelimeyi severse kullanır ve yayılır. Kendim üç dil biliyorum ve daha çok dil bilmek isterdim. Kelime kökenlerini öğrenmekte çok zevkli bir şey. Çünkü her dil ve her kelime ile bir toplumla daha tanışıyorsun, en çok sevdiğim ise bir dilde diğerinin karşılığının benzemesi, tuz İngilizce salt, almancada salz, İtalyanca salsa,  ne güzel hepsi benziyor, öğrendim gitti, diye sırıtıyorum ..............

 

 

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

ŞANS OYUNLARI

On Numara
Şans Topu
Sayısal Loto
Süper Loto