Çiçekler solmasın

01.12.2014 06:21

Günümüzde madde kullanımı, tüm dünyada en önemli sorunlardan birisi olarak tanımlanmakta, özellikle genç nüfusu etkisi altına aldığı anlaşılmaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalar, madde kullanım yaşının giderek küçülmekte olduğunu, madde bağımlılığı nedeniyle ölümlerin hızlı bir şekilde arttığını göstermektedir.

Uyuşturucu maddelerin, kişinin sinir sistemini etkileyerek fiziksel ve ruhsal dengesini altüst ettiği, aile ve toplum içerisinde ekonomik ve sosyal çöküntüler oluşturduğu, alışkanlık ve bağımlılık yaptığı bilinmeyen bir konu değildir.

Uyuşturucu maddelerin yaşama ve sağlığa yönelik telafisi mümkün olmayan zararlarına karşılık, bireyin kullanıma devam etmesi ya da madde alma isteğinden vazgeçememesi tehlikenin boyutlarını ortaya koymaktadır.

Uyuşturucu var olan hiçbir sorunu ortadan kaldırmaz, ruhsal ve fiziksel hastalıklar gibi yeni sorunları beraberinde getirir.

Bir insan nasıl köleleşmeye rıza göstererek, özgürlüğünü ve kişiliğini yok eder, toplum içerisinde üretkenliğinin ve yaşama sevincinin yok olmasına seyirci kalır. Dünyaya kimse bağımlı olma isteği ile gelmemiştir. Onu bu yanlışlıklara sürükleyen unsurun çevrenin olumsuz etkileri olduğunu unutmamak gerekir.

Uzmanlarca uyuşturucu kullanımında hedef kitlenin 15-25 yaş aralığındaki gençler olduğu ortaya konmasına rağmen, uyuşturucu bağımlıları toplumun her kesimine yayılmış durumdadır.

İnsanlar niçin madde kullanır?

Yapılan bilimsel çalışmalar gençlerin en sık olarak merak nedeniyle madde kullanmaya başladığını göstermektedir.

Arkadaş baskısı ya da telkini diğer önemli bir etkendir. Gencin seçtiği arkadaş çevresi madde kullanıyorsa, “bir kereden bir şey olmaz” telkinleri ile madde kullanmaya başlayacak ve geri dönüşü çok zor olan bir yola girilmiş olacaktır.

Aile toplumun en önemli kurumudur. Ailede baş gösteren sorunlar, iletişimsizlik ve parçalanmış aile yapısı gençlerin gelişimini olumsuz etkileyip madde kullanımına yönlendirebilmektedir.

Kırsal bölgelerden kentlere olan sağlıksız göç dalgaları sonucu bireyler; sosyal yalnızlık, yabancılaşma ve kimliksiz bir yapıya bürünmektedir. Bu süreçte çaresizleşen birey, kendisine ya da topluma zararlı tercihlerde bulunabilmektedir.

Uyuşturucu maddelere kolay ulaşılması ve fiyatlarındaki uygunluk da kullanım için önemli bir etmendir.

Her toplumun kendine göre bir gelenek, örf ve âdeti vardır. Bizim milli ve manevi değerlerimiz bu tür alışkanlıklara açık değildir. Ancak günümüzde yaşanan kültürel değişimler ve baş gösteren kuşak çatışmaları gençlerde kişilik bozuklukları ve maddeye yönelimi artırabilmektedir.

Madde kullanımını önlemek için neler yapılabilir?

Toplumları ayakta tutan en önemli özellik, bireylerin ortak değer ve milli anlayışlarının olmasıdır. O nedenle hızlı kültürel değişme, yabancılaşma ve ahlaki çözülme olmaması için aileden başlayarak okulda devam eden bir eğitime ihtiyaç vardır.

“Uyuşturucuya Hayır” diyebilen sosyal, kültürel ve sportif uğraşları olan bir gençlik geleceğimiz için önemlidir. Bunun için uygun ortamların yetkililerce sağlanması zorunludur.

Televizyon, bilgisayar ve internet çağımızda için gerekli olan ve özgürce kullanılması gereken teknolojik araçlardır. Ancak kötüye kullanılmaları halinde özellikle gençler üzerinde olumsuz etkileri görülmekte, bağımlı ve anti sosyal kişilikler oluşturmaktadır. Bu özellikleri taşıyan gençlerin, sorunlarının çözümü için uyuşturucuya yöneldikleri bilinmektedir. Bunun için gençlere ilgi ve sevgi gösterilmeli, duygusal zekâlarını geliştirici önlemler alınmalıdır.

Aile ve kişilik sorunlarının yanında uyuşturucu kullanımını tetikleyen sosyal, ekonomik ve kültürel ortamların mutlaka yok edilmesi de önemlidir. Burada ilgililere düşen, koruyucu ve önleyici çalışmaları sahaya sürmektir.

Uyuşturucu madde ile mücadelede başarılı olmanın yolu, üç aşamayı birlikte ve işbirliği içerisinde yürütmekten geçer.

Birinci aşama, uyuşturucu maddeleri kolay ulaşabilirlik durumundan çıkarmaktır. Özellikle uyuşturucu kaçakçıları ve torbacı tabir edilen sokak satıcıları ile mücadele esastır.

İkinci aşama, uyuşturucuya olan talebi ortadan kaldırmak ya da azaltmaktır. Bunun için aile fertleri, öğretmenler ve okul idarecileri üzerlerine düşen görevleri iyi yapmalı ve mücadele stratejileri oluşturmalıdır. Son zamanlarda bu konuda çalışmaların yapıldığını duyuyoruz ama etkisinin istenilen ölçüde görülmediğini de biliyoruz.

STK’lar ve medya da bu aşamada sosyal sorumluluk projeleri ile sorumluluğa ortak olmalıdır. Göstermelik proje ve beyanatlarla olmuyor bu iş.

Üçüncü aşama, bağımlıyı yeniden topluma kazandırma ve tedavisini yaptırma çalışmalarıdır. Bu aşamada toplumun yaklaşımı çok önemlidir. Kullanıcıları dışlamaya yönelik tavırlar asla doğru değildir.

AMATEM gibi tedavi merkezlerinin sayıca yeterli olmadığı, yatak kapasitelerinin ihtiyaca cevap vermediği en temel sorunlardan birisidir.

Uyuşturucu ile mücadelede taviz vermeyen bir toplumu benimserken, Uyuşturucu bağımlılarına sert olan bir toplum karakterini de doğru bulmayız. Onlara hasta gözü ile bakmak ve merhametli olmak durumundayız.

Şurası unutulmamalıdır ki, gençlik ciddi bir tehlike altındadır. Kullanım yaşı giderek düşmektedir. Benim çocuğum bulaşmaz demeyin, herkesin çocuğu bu bataklığa saplanabilir. Önemli olan başlamamaktır. Başladıktan sonra tedavisi çok zordur. Devlet ve toplum bu konuda daha da duyarlı olmalı ve önleyici tedbirleri yeniden gözden geçirmelidir. STK’ları ve gönüllü kuruluşları da devreye sokan yeni politikalara, yeni stratejilere ihtiyaç vardır.

Çiçeklerin solmasına, annelerin ağlamasına fırsat vermeyelim.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları