Çevre Duyarlılığı

05.01.2015 07:06

Çevre sorunları kentleşme ve sanayileşme ile birlikte ön plana çıkmaya başlamıştır. İnsanların yaşadıkları yerler ve ortak kullanım alanları korunamamış, ülke kaynakları hoyratça tüketilmiştir. Toplumda çevre bilinci yeterince oluşmadığından, çevrenin bozulmasına seyirci kalınmıştır.

Toplumda sosyal bir varlık olan insanın, sağlığının korunması ve yaşamının en iyi şekilde devamının sağlanması önemli konulardan birisidir. Bu da ancak olumlu çevre koşulları ile gerçekleşebilir. Hekimlerin dediği gibi,“Koruma her zaman tedavi etmekten daha ucuz ve kolaydır.”

Sanayi atıkları, yakıtlarla ortaya çıkan gazlar, egzoz dumanları, petrol ve ilaç atıkları, plastik ürünler, suni gübreler ve çöpler, yeni yaşam alanlarının oluşması, doğanın tahrip olmasına ve çevre kirlenmesine neden olmaktadır. Ne yazık ki, bazı canlı türlerinin nesilleri de kirlilik ve doğal yaşam ortamlarının kaybolması nedeniyle her geçen gün tükenmektedir.

Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için kirlilik mutlaka önlenmelidir. Yeşil alanların çoğaltılıp, çevrenin korunması gerekir.

Çevre sorunlarına karşı duyarlı mı olacağız? Yoksa duyarsız kalmaya devam mı edeceğiz? Ne yapılacaksa bir an önce yapılmalıdır. Birey olarak yapacaklarımızın yanında, toplum olarak yapmamız gerekenler de vardır. Çevre sorunlarının çözülmesi, bireylerden çok toplumun tamamının bu konuya duyarlı olmasına bağlıdır.

Bununla birlikte, çevrecilik adına ne yaptığımızı kendi iç dünyamızda da değerlendirmek durumundayız. Ağaç dikerek, çevremizin yeşillenmesine katkımız oldu mu? Bir canlıya yardımcı olup, hayatını kurtardık mı? Yere çöp atarak, çevreyi kirleten ya da yere tüküren birini uyardık mı? Çıkar gruplarınca çevrenin katledilmesine ne gibi tepki gösterdik? Kısaca çevremiz için ne yaptık?

Birey olarak bunlar yapılmış olsaydı, toplum bundan etkilenir, çevre kirliliği bu kadar artmaz, kentler yaşanamaz hale gelmezdi.

Ülkemizin doğal güzellikleri eşsiz bir kentinde yaşıyoruz. Buna rağmen, çevre sorunları en önemli sorunlarımızdan birisi olarak gösterilmektedir.

Yaşanabilir ve sürdürülebilir bir çevre için duyarlı ve sorumlu bir birey olmak durumundayız.

Bu kentte, özellikle kış aylarında kalitesiz ve kontrolsüz yakıt kullanımından, araçların eski ve bakımlarının zamanında yapılmamasından kaynaklanan hava kirliliği sorunu yaşıyoruz.

Bu kentte, ses ve yalıtıma yeterince önem verilmediğinden, inşaat sektörü, eğlence sektörü, uçaklar ve araçlar gürültü kirliliğine neden olmaktadır.

Bu kentte, tarım uygulamalarında toprak ve su hatalı kullanılmaktadır.

Bu kentte, katı ve tehlikeli atıklar çevre için bir tehlikedir. Çöpler, boş alanlara yani rastgele, denetimsiz mekânlara yığma yerine, sızdırmaz tabanlı, düzenli çöp depolama alanlarına dökülmelidir.

Bu kentte, doğada temiz olan suyun kirletilmesinin önüne geçilmesi ve verimli kullanılması sağlanmalıdır. Atık suların toplanması ve arıtılması çok önemlidir. Küçük deniz araçlarının denize boşalttığı atıklar deniz kirliliğine neden olmaktadır. Bu atıkların, atık kabul tesislerine dökülmesi için, gerekli kolaylıklar sağlanmalı ve kurallara uymayanlara yaptırımlar uygulanmalıdır.

Bu kentte, yağmur sularının toplanması ve uzaklaştırılması önemli bir çevre sorunudur. Şiddetli bir yağışta şehir olumsuz etkilenmekte, hayatı durdurmaktadır. Dere yataklarının ve sulak alanların ıslah edilmesi gerekir.

Bu kentte, görsel güzelliği olan, Konyaaltı ve Lara tarafındaki Falezler mutlaka koruma altına alınmalı, temizlik ve aydınlatması yapılmalıdır.

Bu kentte, ev ve iş yerlerine asılan görsel kirlilik oluşturan levha ve tabela kirliliğine son verilmeli, en azından bir sisteme kavuşturulmalıdır.

Bu kentte, yapı kullanım ömürlerini doldurmuş, deprem açısından riskli olan binalar ya güçlendirilmeli ya da “kentsel dönüşüm” yolu ile yenilenmelidir.

Bu kentte, mülkiyet sorunları nedeniyle atıl bırakılmış arazi ve arsalar da çevresel kirliliğe neden olmaktadır. Bunlar da şehre bir plan dâhilinde kazandırılmalıdır.

Bu kentte, güzel görünümlü ve sağlıklı yaşam alanları oluşturulmalı, güvenli, temiz ve yeşil bir çevre ortamları yaratılmalıdır. Başka bir deyişle,yeni yaşam alanları oluşturulurken, öncelikle altyapı sorunları ve çevre düzenlemeleri yapılmış bir şekilde düzenleme yapılmalıdır. Örneğin Çakırlar bölgesinin kentin nefes alabileceği şekilde, milli park haline getirilmesi gibi.

Bu kentte, yaban hayatının tahribinin önüne geçilmeli, çıkar uğruna doğal yaşam alanları üzerindeki tehditler kaldırılmalıdır.

Bu kentte, iklim değişikliği ve kuraklık yaratan orman yangınlarının önüne geçecek önlemler alınmalıdır, var olanlar da geliştirilmelidir.

Bu yazdıklarımız Antalya’da tespit ettiğimiz çevresel sorunlardır. Siz bunun sayısını azaltır ya da artırabilirsiniz.

Yerel yönetimler, kentin en büyük gücüdür. Toplumda, ekonomi ve çevre arasında dengeli bir ilişkiyi sağlamak onların işidir. Öncelikle toplumu en fazla etkileyen çevre sorunlarını belirlemeli ve çözmelidir.

Çevre sorununun çözülmesi için öncelikle kararlı olmak gerekir. Bu konuda Büyükşehir Belediye Başkanlığınca bazı kararların alındığı ve gerekli çalışmaların başlatıldığı bilinmektedir. Özellikle “Konyaaltı Sahil Projesi”, “Boğa Çayı Projesi” ve “Sarısu Projesi” gibi önemli projelerde çevre duyarlılığının ön planda tutulacağına inanıyoruz. Bunun yanında, halkın da çevre sorunlarına karşı tutumları dikkate alınmalı ya da geliştirilmelidir.

Yaşanabilir ve sürdürülebilir bir çevrede, yenilenebilir enerji kaynaklarının tercih edilmesi için toplumun daha fazla uğraş vermesi gerekir.

Çevre sorunları tüm toplumu ilgilendirir ve barışçıl baskı yöntemleri ile çözülür. Bu konulara ideolojik yaklaşarak, kuralları ihlal ederek, işi şiddet eylemlerine dökerek çözemezsiniz.

Çevresel konularda kamuoyunu bilinçlendirme ve duyarlı hale getirme STK’ların görevidir. Gerektiğinde protest eylemlerde yapılabilir. Başlangıçta iyi niyetli olarak başlatılan, haklı gerekçelere dayandırılan eylemler, art niyetli gruplarca çığırından çıkarılarak, başka amaçlar için kullanılmaktadır. Bu durum vatandaşın çevre eylemlerine karşı duyarlılığını azaltmaktadır.

Bazı çevreci olduklarını iddia eden grupların, İş olanakları yaratan, ekonomiyi canlı tutan ve gelişmemize önemli katkı sağlayan yerel, ulusal ya da küresel işletmelere karşı oldukları bilinmektedir. Bu durum ideolojik bir bakış açısının yansımasıdır. Burada önemli olan doğanın korunması ve çevrenin kirletilmemesidir. İşletmeye değil, çevreye duyarlı olmamız gerekir. Amaç; “üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değil.”

Tüm kirliliklere, plansız yapılaşmaya hayır diyelim… Yarınlarımıza yaşanılabilir bir dünya bırakalım… Uykudan uyanarak geleceğimize sahip çıkalım…

Gün geçtikçe, çevre ile birlikte kaybeden insanoğlu olacaktır.

Hayata karşı duyarlılığı arttıran güzel bir hikâye vardır. ‘Deniz Yıldızı’ hikâyesi:

Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:

- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?

Genç adam yanıtlar;

- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek.Onları suya atmazsam ölecekler.

Yazar sorar;

- Kilometrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var.Ne fark eder ki?

Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.

- Onun için fark etti ama...

Yeşil Bir Ülke Yeşil Bir Çevre İle Olur

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları