Çamura Bulanmış Mücevher

08.09.2014 06:47

Bilindiği gibi Antalya,tarihi ve doğal güzellikleri ile sadece Türkiye’nin değil,dünyanın en önemli turizm merkezlerinden birisidir.Bu nedenle uluslararası boyutta ve dünyanın her kesimini ayağına getiren bir kenttir burası.Bu kentin merkezinde; tarihi mekanları,nostaljik ve mistik havası, doğal güzellikleri ile göze çarpan bir semt vardır.Adı Kaleiçi.Antalya’nın ilk yerleşim alanı olarak bilinir.

Yaklaşık 35 hektar yüzölçümü ile Selçuk,Tuzcular,Barbaros ve Kılıçarslan mahallelerinden oluşan, 43 anıtsal yapı,23 adet dış sur,2 adet iç sur,32 adet kuyu,29 adet bahçe,24 adet anıtsal ağaç ve 390 adet sivil mimarlık örneğine sahip olan bu semt,sadece Antalya’nın değil ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biri olmalıydı.Ancak hazineler değerindeki bu kültür ve tabiat varlıklarımız,yıllardır biriken ve kangren haline gelmiş sorunları nedeni ile arzu edilen seviyeye getirilememiştir.

Antalya Kaleiçi’nde,tarihi ve kültürel değerlerin korunması,geliştirilmesi,gelecek nesillere aktarılması amacıyla 1974 yılında “Antalya Yat Limanı ve Kaleiçi Restarasyonu”uygulaması başlatılmıştır.Restorasyon çalışmaları devam ederken ; 1979 yılında Kaleiçi’nde bulunan eski eser,eski doku, konut ve turizm kaynaklarının birlikte ele alınması için “Kaleiçi Koruma Geliştirme İmar Planı “hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuştur.Kaleiçi,1984 yılında Turizm Bakanlığı tarafından “Turizm Merkezi”olarak ilan edilmiştir. Aynı yıl FIJET, ”Turizmin Oscarı“olarak adlandırılan , uluslararası öneme sahip, “Altın Elma Ödülü”nü Kaleiçi’ne vermiştir.

Bu yapılan çalışmalar,tarihi semtin sorunlarının çözümüne çare olmamış,üstelik yerleşik halkın yabancılaşması ve semti terketmesi sonucunu doğurmuştur.Halbuki tarihi dokuyu ayakta tutan,içinde yaşayan insanların enerjisidir.Onların gitmesi ile birlikte Kaleiçi’nin ruhu ve kimliği de yok edilmiştir.Halbuki Antalya’nın doğu ve batı yakasında ilan edilen turizm alanlarında gerçekleştirilen yatırımlar sayesinde görülen turist artışı, Kaleiçi’ni ev pansiyonculuğunda daha cazip ve çekici hale getirebilirdi.

Bugün Antalya’nın en önemli sorunlarından biri olarak,Kaleiçi’nin tarihi yapısının korunması ve yaşatılması gösterilmektedir.”Nedir bu sorunlar? ” denildiğinde; tarihi yapılar yok oluyor,altyapı sorunları devam ediyor, Kaleiçi’nin kimliği bir türlü çıkarılamıyor, araç trafiği sorunu çözülemiyor, hanutçu,dilenci,seyyar satıcıların işgali tüm çabalara rağmen engellenemiyor vs.gibi bildik sorunlar dile getiriliyor.

Anlaşılan Kaleiçi’nin sorunları üzerine ciddi bir şekilde gidilemediğinden, geçmişte verilen raporlar ve yapılan projeler raflarda,toplantılar sözde kalmış gibi görünüyor.Tıpkı TEAMDER’in düzenlediği “Kaleiçi’nin Dünü Bugünü...” panelinde konuşulanlar gibi.

Yaptığı projelerine hibe yolu ile nasıl kaynak aktarıldığını anlatan bir önceki Gaziantep Belediye Başkanı Dr Asım Güzelbey’i ve Kaleiçi’ne neler yapılması gerektiğini vurgulayan Prof.Dr. Metin Sözen’i dönemin yerel yöneticileri işlerin yoğunluğu nedeni ile dinleyemediler bile. Dinleyenler de siyasi görüş farkı gözetmeksizin ayakta alkışladı. O kadar.

Tarihi mekanların korunması ve yaşatılması için bir kampanya başlatılması,Avrupa Birliği fonlarından yararlanacak projeler geliştirilmesi önemlidir.Ayrıca Kaleiçi’nin UNESCO “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne alınması için her türlü mücadele de verilmelidir.Bunun için kent dinamiklerinin “ortak akıl” ile harekete geçirilmesi gerekir.

Tarihi mekanların ruhu,kimliği önemlidir.O güzelim tarihi mekanların arasında hilkat garibesi”gibi duran ,53 adet olduğu tespit edilen yapılar var.Bunlar; uluorta,katlı olarak yapılmiş,hiçbir şekilde sit özelliği taşımıyan, yapılardır.Kaleiçi’nin görsel çirkinliğini ortadan kaldırmak için bu yapılar ne pahasına olursa olsun yıkılmalı,yerlerine de hiçbir şey yapılmamalıdır.

Tarihi yapılar içerisinde olan ve sit özelliği taşıyan tüm yapıların restore edilmesi önemlidir.Özellikle dış mekanların restore edilmesi için mülk sahiplerini özendirici tedbirlerin alınması gerekir.

Kaleiçi’nin kimliği mutlaka çıkarılmalıdır. Mevcut hali ile konaklama,ticaret,eğlence , değişik sosyal ve kültürel hareketler içiçe geçmiş durumdadır.Doğal olarak konaklayan gürültü ve eğlenceden şikayet ediyor.İyi bir planlama ile Kaleiçi, birbirlerinden şikayet etmeyen, yaşanabilir bir şekilde değişik merkezlere ayrılabilir.

Ayrıca tarihi mekanların cephelerinin esnaflarca kötü kullanımının önüne de geçilmelidir.

Kaleiçi’nin ulaşım sorunu mutlaka çözülmeli,Kaleiçi’ne özel ayrı bir “Ulaşım Master Planı”hazırlatılmalıdır.

Kaleiçi ile ilgili, gerekirse ayrı bir yasal düzenleme yapılmalı, yasal düzenlemelerin kimin tarafından uygulanacağı, kime ne tür kaynakların yaratılacağı açıkça ifade edilmelidir.Bugün olduğu söylenen yetki karmaşası mutlaka giderilmelidir.

Kesik minareden başlayarak medreselere, surlara , burçlara kadar ne kadar tarihi yapımız varsa şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Bunlar bu haliyle mi kalacak? Kim restore edecek bunları? Kültür ve Turizm Bakanlığı mı, yerel yönetimler mi?

Ben Büyükşehir Belediye Başkanımız Menderes Türel’in,bir Antalyalı olarak,bu konuya da el atacağına,geçmişteki güzel çalışmalarına yenilerini ekleyeceğine inanıyorum.Biliyorum gündeminde sadece Kaleiçi yok. Diğer bölgelerimizdeki tarihi yapılar,antik kentler,Patara gibi önemli eserler de var.

O halde Antalya ve yakın çevresinin bütünlük arzeden kültür öncelikli planının bir an önce yapılması gerekiyor.Bunun için Kaleiçi’ni de çok iyi bilen Tarihi Kentler Birliği Başdanışmanı Prof. Metin Sözen’den yararlanmak gerektiğine inanıyorum.

Belki Kaleiçi’nde kaybettiğimiz tarihsel değerlerimizi geri getiremeyiz ama mevcudu koruma adına çok şey yapabiliriz.Bunun için, koruma ve yaşatma adına emeğini ve yüreğini ortaya koymuş gönül erlerinin fikirlerine de başvurulmalıdır. Sadece geleneklere yaslanarak öyküler yazan, anılarını anlatarak nostalji ile zaman öldüren şovmen tiplerle olmaz bu iş.

Ben, geçmişini ve özlü değerlerini bilen, planlama kafası olan, vizyonu ve stratejisi belirlenmiş kimlikli bir kentte yaşamak istiyorum.

Ben, bir zamanlar Antalya’ya gelenlerin mutlak uğradığı, yaşayanların da birbirlerine “Biz dün akşam Kaleiçi’ndeydik.” diye hava attığı Kaleiçi’ni özlüyorum. İlericilik,cağdaşlık budur.Lafla çağdaşlık olmuyor.

Tarihi dokusunu korumuş,çirkinliklerinden arınmış, rengarek çiçeklerle bezenmiş,gelindiğinde keyif veren,insanlara gülen, 24 saat yaşanbilir bir Kaleiçi dileği ile...

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları